Tecrübe sahibi bir büyüğüm ile sohbet ediyoruz. Kendisine sordum üstat hainlik bir hastalık mıdır diye...
Üstat cevap veriyor: 'Evet hainlik bir ruh hastalığıdır'
'Peki tedavisi mümkün mü' diye soruyorum.
Cevap ilginç: Ben de bu soruyu bir zamanlar profesör bir arkadaşıma sormuştum. Hainliğin de tıpkı alkol, sigara, uyuşturucu ve kumar bağımlılığı gibi bir hastalık olduğunu söylemişti. Tedavisinin mümkün olup olmadığını sorduğum da ise "evet tedavisi mümkün ama bugüne kadar hiç bir ‘hain’in tedavi için doktora başvurduğu görülmemiştir. Onlar hastalığı kabullenip bir doktora başvursa tıpkı diğer hastalıklar gibi bu hastalığın da tedavisi mümkün" cevabını vermiş.
Peki ‘Hain kimdir’?
Zarar vermekten, üzmekten, kötülük etmekten, hoşlanan kötü niyetli kimseye hain denir.
Bir de vatan haini vardır. Hain haindir. Buna ayrı bir tanım ayrı bir başlık açmaya gerek yok ama bunlar için de: Kutsal sayılan şeylere, kavramlara, kötülük eden kimse tanımı yapılmış ve ‘yurt hainleri sevilmez’ olarak tarif edilmiş..
Yıllara dayalı kendi deneyimlerim ve üstat ile devam eden sohbetten anlıyorum ki bu hastalık iyiliği esir almış. Toplumun tüm değer yargıları bu hastalığın pençesindedir.
Tedavisi mümkün. Mücadele şarttır.
Bu hastalığa kapılanlar aynı zamanda bukalemuna benzerler. Her türlü kılığa, karaktere girerler. Genellikle herkese şirin görünürler. Yardımsever iyi insan portresi çizerler.
Genel olarak kafa yapıları aynıdır, hedefleri farklıdır. Kimisi makam şan şöhret bir mevki köşe kapma peşinde koşar, kimisi de cebini doldurma peşinde. Sonuçta hepsi sadece kendine çalışır.
Bu ruh hastalarının bir başka ortak özelliği ise çok iyi insan kullanırlar saf ve iyi niyetli insanları ağlarına kolay düşürürler ve genellikle bu tip insanları sömürürler. Eğer kendi amaçlarına uygun bir mevkide iseler o makamı kullanarak size yardım eder görünümüne girerler. Sonuçta onların değer yargıları farklıdır. İnanın içinde hainlik duygusu olan birisi için dost, arkadaş, ana baba, kardeş, akraba hepsinin birer peçete kadar değeri yoktur.
Hainlik, bir kentin ve toplumun değer yargılarını, ahlak yapısını yok eden değiştiren bir hastalıktır. Hiç hafife almayın bunları. Hain haindir. Vatana, anaya, babaya, kardeşe, eşe dosta sevgiliye arkadaşa hiç fark etmez. Hepsi aynı kapıya çıkıyor.
Bir virüs gibi herkese bulaşıyor yayılıyor hain hastalığı. Etrafımızda yaşanan tatsız olayların da ana temelinde bu tür hastalıklar verdir.
Mevzunun endişe veren tarafı ise bu hastaların sivil toplum kuruluşu, iş dünyası, seçilmiş ve bürokrasi gibi her mevkide görünüyor olmasıdır.
Çevrenize sosyal medyaya bir bakın. Bolca bukalemun kılığına girmiş bu hastaları göreceksiniz.
Aslında hainler cesur değildir. Tersi çok korkaktırlar. Onlar omurga sahibi olmadıkları için savaşmak mücadele etmek yazmaz kitaplarında. Tuttukları köşeler mutlaka bir ihanetin veya hainliğin eseridir. Ancak çoğunun sonu da hüsrandır.
Yüzünüze gülerler arkanızdan iş çevirirler onun için sağlam bir darbe yemeden kim olduklarını anlamak, tanımak da çok kolay değildir. Çünkü hainler genellikle ikiyüzlüdür ve maskeli dolaşırlar.
Bu hastalar eğer siz onların işine yarayan kullanabileceği bir etki alanına sahipseniz amaçlarına ulaşana kadar hayatınıza girer ve sizi baş tacı ederler. Yıllar yılı iyi niyetinizi duygunuzu sömürürler ve hiç fark etmezsiniz.
Halk arasında bunlar için söylenen yaygın bir deyiş vardır ‘koynumda yıllarca yılan beslemişim haberim yok’ Belki de hainin en güzel tarifi bu dur. Bu sözü İyilik yaptığı bir yakınından kötülük, hainlik ve ihanet gören birisi söylemiş. Bir çok insan bu hastaları ancak sağlam bir darbe yiyince fark eder ama çoğu zaman da iş işten geçmiş oluyor.
Bunlar hayatınıza öyle girerler ki tıpkı profesyonel istihbarat ajanı gibi ne olduklarını anlayamazsınız. Çok samimi davranırlar, sahte sevgi, saygı gülücük ve bol keseden ilgi ve iltifat dağıtırlar. Hepsi de birer yardımsever, iyilik meleği gibidir.
Esasen etrafınızda birileri sürekli size iltifat yağdırıyor, durduk yere size ilgi gösterip kendini övüyor, yaptığı iyilikleri anlatıyorsa işte bu hastadır, uzak durmak lazım. Hatta sizin ona yaptığınız bir iyiliği bile size kendi yapmış gibi anlatırlar. Bu hastalığın bir başka belirtisi ise asla eleştiri kabul etmezler. Tam tersi kabahatli sizi çıkarırlar. İki kelime eleştiri yapın, menfaatine dokunun hele anında itibar suikastına maruz kalırsınız.
Şöyle 30 saniyecik gözlerinizi kapatıp bir empati yapın ve değerlendirmeye yakın çevrenizden başlayın uzağa gitmeden hepsini tanıyacaksınız.
Unutmayın bu tip hastalar kendine iyilik yapmayan hiç kimseye zarar veremezler.
Şimdi bu yazıyı hiç kuşkum yok ki sözünü ettiğimiz hastalıklı insanlar da okuyacak. Hiç üzerlerine alınmayacak. Kime yazdın bunu gibisinden bana soranlar da olacak. İnanın birini işaret etmiyorum, çağın vebalı bir hastalığından söz ediyorum. Sizlerin de muhakkak görüşleri önemli. Merak da etmiyor değilim. Vaktiniz olursa yazının altına yorum bölümüne bu konudaki görüşlerinizi siz de yazarsanız memnuniyet duyarız.
Özetle: Kim ne yaparsa yapsın, ne derse desin iyilik adına asla umudumu kaybetmiyorum. Bir gün mutlaka iyiler ve iyilik kazanacak diyorum. Eninde sonunda iyilik de kötülük de gerek bu dünyada gerekse ebedi dünyada mutlaka karşılık bulacaktır.
"Hiçbir ülke yoktur ki,kendi içinde bizim kadar hain yetiştirebilsin” İSMET İNÖNÜ
Harika bir değerlendirme olmuş kaleminize sağlık Mevlüt bey