Pilavsız fasulye
Ayransız kebap
Boğazsız İstanbul
Muslera'sız Galatasaray
Ketçapsız patates kızartması
Balsız kaymak
Çaysız simit
Yağmursuz Antalya
Karsız kış
Kışsız Melisa
Geçen hafta için Saklıkent planımız vardı. Kar topu savaşı yapacaktık, köfte ekmek yiyecektik, soğuğun tadını çıkaracaktık...
Bu ne soğuk, ne olacak bu dünyanın hali deyip iklim değişikliği hakkında yorum yapmayı özledim, kara bakınca gözlerimin kamaşmasını özledim, salepin içimi ısıtmasını özledim, kara bastığında o çıkan gıcırtıyı özledim. Ne olurdu sanki arada hafiften kar yağsaydı, ben de Işıklar caddesinde bir cafe'nin penceresinden etrafı izleseydim o sımsıcak arkadaş dedikodusu eşliğinde... Güvendiğim dağlara kar yağmadı.
+12,+15,+18... Denize giren arkadaşlarımın Instagram'daki fotoğrafları.
Penceremin önünden beyaz bir kelebek uçtu az önce. Hoşgeldin Ilkbahar! Hoşçakal çakma kış...
Çakma demişken, aklıma geldi, Kaleiçi'nin esnafı imitasyon kelimesini tercih ediyor. Political correctness (Politik doğruculuk) diye bir şey var sonuçta bu dünyada, lütfen!