Aslında bu yazım daha erken çıkacaktı. Konusu seçim olacaktı. Açıklayabilirim, düşündüğünüz gibi değil. Gazeteye geldiğim ilk gün söz vermiştim, siyaset dışında her şeyi yazabilirdim. Türkiye'ye gelmeden çoğu insanın dediği gibi, "Sen kim, siyaset kim. Burda yaşamıyorsun bile". Aynı kişiler şimdi muhtemelen "2 sene ne ki" derler.
Ben aslında seçim dönemlerinde yaşadığım heyecanı paylaşacaktım sizlerle. Ama bu hayatın heyecanı meyecanı yok diyip, konuyu kapatmak istiyorum. Hevesim kırıldı, bir dahaki heyecana artık.
Ülkemde fazla değişiklik olmadığından, kendi hayatımdan bahsetmeye devam edeyim dedim. Kreşten ayrıldığımdan beri 190 derece (içimden nedense bu sayı geçti, 180'le kısıtlanmak istemedim kendimi) değişti her şey. Bugün kreşteki öğretmenlerden biri yazdı. "Nerelerdesin, başka şehre mi taşındın harbiden", diye. Haksız değildi aslında. Kısaca anlatayım sizlere.
Kreşten ayrılmak istediğimi söylediğimde kötü bir tepki almamıştım. Asıl sorunlar sonlara doğru başladı. Son 2-3 hafta Casper (küçük hayalet, hatırlarsınız belki) gibiydim, beni görmüyorlardı. Ailelere başka bir şehre yerleşmek zorunda kaldığım söylenmişti. Kreşten ayrılmak için başka bir nedenim olamazmış. Binbir yalan söylemek zorunda kalmıştım, üzgünüm canım ailelerim. "Taşınacağım" şehir İzmir'di bu arada. Madem bir masal yazıyorum, güzel olsun bari dedim.
Başka bir şehre taşınmadım ama taşınmış kadar oldum. Bir kere Kl08'le yollarımızı ayırmıştık. Belki bu yüzden makalelerim eskisi kadar sık çıkmıyor, ilham otobüste yakalıyordu beni. Merkeze uzun bir aradan sonra ilk kez geçen hafta gittim. Tam bir Konyaaltı çocuğu olmuşum. Yani artık Konyaaltı evimiz, Muhittin Böcek babamız. Ailem gelmişti hatırlarsanız. Bu da derinden etkiledi beni.
Bir yere çıktığımda geç saatlere kadar duramıyorum, "yok yok, kalkıyorum, benimkiler evde bekliyor" kızına dönüştüm resmen. Görenler şaşkın, duyanlar inanmıyor. Hey gidi Kaleiçi geceleri...
Kaleiçi geçmişte kaldı ama paracıklar hala gidiyor çatır çatır. Geçenlerde ilk kez pedikür yaptırmaya gittim, 2 gün önce manikür randevum vardı, dün saçlarıma perma yaptırdım. Boş zamanlarımı internetten ücretsiz online dersler alarak doldurmaya başladım. Yaz sonuna kadar derdimi anlatacak kadar Fransızca ve akıcı bir şekilde Almanca konuşmayı planlıyorum. İnternet demişken online alışverişten de bahsetmem lazım sanırım.
Bu günlerde tek günahım bu, aşırı derecede bağımlılık yapıyor. Bir o kadar da mutlu ediyor ama. Bu arada 2 sene önce internetten söylediğim yoga matını da sonunda değerlendirmeyi düşünüyorum. Haftasonlarımı da Türkiye'yi gezerek geçirmeyi. Kaleiçi kayıbımı böyle telafi edeceğim!
Uzun uzun hayatımda olanları anlattım ama aslında her şey çok basit. Bu ani değişimin en büyük etkisi yeni işim oldu. Yani diyorum ki, bu zorlu tercih döneminde öyle bir okul/ iş yeri seçmemiz lazım ki, bizi gelişmeye, yeni şeyler yapmaya, öğrenmeye teşvik etsin. Ben o yeri uzun çabalardan sonra bulduğumu düşünüyorum. Ülkenin değişmesi için önce biz değişmeliyiz. Meydanlar da sağolsun, Türkiye'de bir sürü 'değişik' insanın olduğunu gösterdi bize.