Son günlerde kamuoyunda geniş yankı uyandıran tartışmalardan biri de Sayın Ekrem İmamoğlu’nun diplomasının hukuka uygun şekilde elde edilip edilmediği meselesidir. Yükseköğretim Kurulu’nun (YÖK) konuya ilişkin raporu, bu tartışmayı daha da alevlendirmiş, bazı kesimler diplomanın geçerliliğini sorgularken, bazıları ise zaman aşımını gerekçe göstererek meselenin artık kapanması gerektiğini savunmaktadır.
Ancak burada şu soruyu sormak gerekir: Sahtekârlık ile elde edilmiş bir diploma, üzerinden zaman geçmesiyle meşru hâle gelir mi? Örnek vermek gerekirse, bir kişi usulsüz yollarla tıp fakültesinden diploma almış ve yıllarca doktor olarak görev yapmış olsa, daha sonra diplomasının sahte olduğu ortaya çıktığında 'Ama bu kişinin diploması var, zaman aşımı var, ameliyatlara devam edebilir' diyebilir miyiz? Aynı durum devlet yönetimine talip olan kişiler için de geçerlidir. Bir kişinin aldığı eğitimin gerçekliği, kamu görevi yaparken sahip olduğu ehliyetin en temel göstergelerinden biridir. Hele ki halka mal olmuş, ülkenin yönetimine talip olan bir siyasi figürün usulsüz bir diploma ile kariyer inşa etmesi, seçmenlerin kandırılması anlamına gelir.
Burada tartışmanın yalnızca hukuki boyutuyla sınırlı olmadığını, etik ve toplumsal güven açısından da değerlendirilmesi gerektiğini vurgulamak önemlidir. Hukukta bazı suçlar için zaman aşımı öngörülmüş olsa da, kamusal güveni ilgilendiren ve doğrudan halkın iradesine etki eden durumlarda zaman aşımının olmaması gerektiği açıktır. Bir kişinin eğitim geçmişi, aldığı diplomalar ve liyakati, kamuoyunun şeffaf şekilde bilmesi gereken unsurlardır. Aksi takdirde, halkın güvenini suistimal eden her türlü usulsüzlüğe 'zaman aşımı' bahanesiyle göz yumulması, toplumsal vicdana büyük zarar verir.
Üstelik, hakkında bu tür iddialar olan bir siyasetçinin konuyu açıklığa kavuşturması, kamuoyu önünde şeffaf olması ve iddiaları çürütecek somut belgeler sunması gerekirken, konunun geçiştirilmesi veya hukuki süreçlere takılıp kalması, tartışmayı daha da büyütmektedir. Burada savcılığın yürüttüğü soruşturma ve YÖK’ün raporuna dayalı olarak kamuoyuna kapsamlı bir açıklama yapılması şarttır.
Bu mesele sadece bir diploma sahtekârlığı iddiası değil, aynı zamanda siyasette etik ve güven sorunudur. Halkın oyuyla seçilen, ülke yönetimine talip olan birinin eğitim geçmişi konusunda en ufak bir şaibe olmaması gerekir. Eğer bir siyasetçi, usulsüz şekilde elde ettiği bir diplomayla yıllarca kamu görevinde bulunmuşsa, bunun hesabını vermek zorundadır. Zira siyaset, hukuki olduğu kadar ahlaki bir sorumluluğu da beraberinde getirir. Halkın güvenini suistimal eden bir yönetici, yalnızca kendi siyasi geleceğini değil, ülkenin demokratik değerlerini de tehlikeye atmaktadır.
Kesinlikle katılıyorum. Elinize emeğinize yüreğinize sağlık üstad Çok güzel anlatmışsınız ANLAYANA!!!