PKK'nin silah bırakma çağrısının ardından uzun yıllar boyunca Türkiye'ye ağır eleştiriler yönelten, hatta devleti yıkma ve bölme söylemlerini dillendiren çevrelerde beklenmedik bir tutum değişikliği yaşanıyor. Daha düne kadar Türkiye'ye hakaret eden, bölücü ideolojileri destekleyen kimi kesimler, birdenbire vatanseverlik mesajları vermeye başladı. Hatta en radikal PKK yanlılarının bile hapishanelerden devlete destek mesajları göndermesi, bu değişimin ardında ciddi bir stratejik hesap olduğunu gösteriyor.
Bu gelişme yalnızca Öcalan'ın çağrısıyla açıklanamaz. PKK'yi uzun yıllar boyunca koruyan, lojistik destek sağlayan ve akıl veren uluslararası güçlerin, Türkiye ile ilişkilerinde yeni bir döneme girdikleri açık. Bu noktada, ABD'nin Avrupa'dan kademeli çekilme söylemlerine ve Avrupa'nın giderek büyüyen güvenlik kaygılarına dikkat etmek gerekiyor. Avrupa Birliği (AB), jeopolitik dengelerde yaşanan değişimler nedeniyle savunma alanında Türkiye'ye duyabileceği ihtiyacı hesaba katmak zorunda. Bu ihtimal, PKK'nin destekçisi olan güçlerin tutumunu değiştirmesine neden olmuş olabilir.
Türkiye, bölgesel bir güç olarak giderek daha fazla öne çıkarken, Batı'nın Türkiye'yi karşısına almak yerine, onunla çalışabilir bir ortak olarak görme ihtiyacı da artıyor. Bu bağlamda, PKK'ye bugüne kadar verilen desteğin yeniden değerlendirilmesi ve silah bırakma sürecinin desteklenmesi, uzun vadeli bir stratejinin parçası olabilir.
Bu gelişmelere ihtiyatlı ve stratejik bir perspektifle bakmak gerekiyor. PKK'nin silah bırakması, gerçekten kalıcı bir barış getirecek mi, yoksa bu süreç bir taktik hamle mi? Bu soruların cevabı, Türkiye'nin bölgede izlediği politikalar ve uluslararası dengelerin nasıl şekilleneceğine bağlı olacak. Ancak şu bir gerçek ki, PKK'nin ve onu besleyen güçlerin aniden Türkiye'ye övgüler düzmesi, sadece tesadüfi bir gelişme olarak görülemez. Arka planda daha büyük bir jeopolitik hesap var ve Türkiye bu yeni dengeleri doğru okumak zorunda.