Hizmet dediğiniz nedir, değerli dostlar? Belediye başkanlığı yaptığı şehirlerde hizmet üretemeyen, borç almayı övünç sayan, hatta cumhurbaşkanlığına aday olma hayali kuran bazı isimler, Türkiye’yi dünya çapında şikayet etmek dışında ne siyaset, ne savunma, ne de uluslararası ilişkiler konusunda tek bir fikir üretemezken, sıra yurtdışında proje vadetmeye gelince oldukça hevesli!
Yönettikleri şehirlerde 100 konut yapmayı bile beceremeyenler, Türkiye’de mazlumlara suyu bile 10 kat zamla satarken, Mozambik’te ve Suriye’de "yardım" adı altında ev yapacaklarını duyuruyorlar. Ama neyle? Kendi ceplerinden mi? Tabii ki hayır! Borç alarak, halkın refahı için harcanması gereken kaynaklarla!
İşin ilginç yanı, kendi vatandaşına temel hizmetleri sunamayanların, yurtdışında "yardımseverlik" adı altında şov yapmaya çalışması. Yolları çukurdan geçilmeyen, toplu taşıması keşmekeşe dönmüş, belediye hizmetleri aksayan şehirlerde tabelalar dikilip projeler unutulurken, yurtdışında büyük sözler veriliyor.
Daha vahimi, vatandaşın boğazından kesilen paralarla kendi reklamlarını finanse etmeleri! Halkın su faturası kabardıkça, ekmeği pahalandıkça, ulaşıma her gün yeni zam gelirken, bu paraların nerelere aktarıldığını görmemek mümkün mü? Türkiye’de vatandaşa hizmet yok, ama sosyal medyada "yoksullara yardım" masalları bol!
Bu işin bir başka yönü de, ekonomik krizin en ağır faturasını halk öderken, yöneticilerin keyfi harcamalarına hız kesmeden devam etmesi. İhtiyaç sahiplerine yapılan yardımların bile adil bir sistemle dağıtılmadığı bir ülkede, önce kendi insanımıza bakmak gerekirken, neden bu "yardım"lar sınır ötesinde reklama dönüştürülüyor? Kendi şehrinde aşevi açmaktan aciz olanların, Afrika’da dev projelerle övünmesi kime hizmet ediyor?
Sonuçta ortada büyük bir ikiyüzlülük var. Bu ülkede, emeklinin maaşı yetmezken, işsiz gençler geleceğe dair umutlarını kaybederken, esnaf kepenk kapatırken, belediyeler "yardım" adı altında reklamlarını süslemeye devam ediyor. Ama halk artık gözünü açtı! Öyle sosyal medyada "halkçı" gözüküp perde arkasında halkı sömürenlerin devri bitiyor. Bu millet kimin hizmet ürettiğini, kimin sadece şov yaptığını çok iyi görüyor. Mazlumun suyu zamlıyken, Mozambik’te bedava ev dağıtanlara inanmamız mı bekleniyor? Yemezler!
Daha da vahim olan, bu "yardım" adı altındaki projelerin nereye ve kime hizmet ettiğini kimsenin sorgulamaması. Belediyelerin asli görevi, kendi halkının yaşam kalitesini artırmak değil mi? İstanbul, Ankara, İzmir gibi büyük şehirlerde trafik çilesi her geçen gün artarken, çöp dağları sokakları süslerken, halk susuzluktan kırılırken, bu belediyeler hangi hakla yurtdışında projeler geliştirme yarışına giriyor? Yardım etmek elbette kutsal bir görevdir ama kendi evinin içi yanarken başkasının çatısını tamir etmeye kalkmak akıl kârı mı?
Ve en trajik nokta da şu: Bu tarz "yardım" projeleri halkın parasından kesilirken, işin sonunda kazanan hep aynı çevreler oluyor. İhaleler kimlere gidiyor, paralar nasıl aktarılıyor, bu projeler gerçekten ihtiyaç sahiplerine mi ulaşıyor, yoksa siyasi rant kapısına mı dönüştürülüyor? Vatandaşın alın teriyle ödenen vergiler, zamlarla kabaran faturalar, hizmete dönüşmüyor ama ekranlarda dev projeler, insani yardım hikâyeleri anlatılıyor. Kimin parasını, kime, neyin karşılığında veriyorsunuz? Halk bu soruların cevabını bekliyor!