Türkiye Cumhuriyeti bir hukuk devletidir. Bu ifade sadece bir anayasa maddesi değil, aynı zamanda 85 milyonun ortak geleceğinin, güvenliğinin ve adalet duygusunun da teminatıdır. Demokrasi, her ne kadar farklı fikirlerin bir arada yaşamasını sağlayan bir rejim olsa da, bu fikirlerin meşru zeminlerde dile getirilmesi esastır. Adaletin adresi sokaklar değil, mahkemelerdir.
İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu hakkında süregelen yargı süreci, uzun yıllara dayanan soruşturma ve delil toplama faaliyetlerinin sonucunda şekillenmiştir. Elbette bir kişi hakkında hüküm ancak mahkeme kararıyla verilir. Masumiyet karinesi, herkes için geçerlidir. Ancak mahkemeye intikal eden, binlerce sayfalık belgeyle desteklenen, bizzat CHP’lilerin ihbarlarıyla açığa çıkan bu dava sürecini "siyasi linç" diye yaftalayarak meşruiyetini sorgulamak, hukuk sistemine yapılabilecek en büyük haksızlıktır.
Bu noktada en tehlikeli gelişme ise yargı sürecinin sokağa taşınmasıdır. CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in, toplumda gerilimi tırmandıran, sokakları birer baskı aracı haline getiren açıklamaları, siyaseten değil, vicdanen de kabul edilemez. Hele hele polise karşı şiddeti teşvik eder nitelikteki söylemler, doğrudan devlet otoritesini hedef almak anlamına gelir. Bu kabul edilemez, edilmemelidir.
Saraçhane’de bir polis memurunun başından yaralanması, bir diğerine asit atılması gibi hadiseler, bu çağrıların nasıl bir sosyal patlamaya yol açabileceğini göstermiştir. Milletin evlatlarına, yani polisine taş atan, balta savuran, devletin temsilcilerini hedef alan bir kitleyi "demokratik tepki" olarak nitelendirmek; yalnızca hukukla değil, vicdanla da bağdaşmaz.
Bu yaşananlar, sadece İmamoğlu’nun değil; Türkiye’nin geleceğiyle, iç huzuruyla, uluslararası itibarıyla da ilgilidir. Yargı süreçlerinin bu denli sabote edilmesi, ekonomideki toparlanmayı sekteye uğratmakta, dış politikada Türkiye'nin elini zayıflatmakta, toplumsal kutuplaşmayı artırmaktadır. Tüm bu kaotik ortamda, Türkiye’nin düşmesini isteyen dış unsurların ellerini ovuşturması elbette tesadüf değildir.
Bugün yaşananlar bir parti meselesi değildir. Bir kişi ya da bir belediye başkanının akıbeti değil, devletin ve milletin bekası meselesidir. CHP’nin, tahrik siyasetinden vazgeçip, hukuk sürecine saygı duyması artık bir tercih değil, mecburiyettir.
Hukuk herkese lazımdır. Bugün adaleti sokakta arayanlar, yarın aynı hukukun korumasına muhtaç kaldıklarında nereye başvuracaklar? Hukuk karşısında güçlü değil, haklı olan kazanır. Bu yüzden sabırlı olmak, süreci soğukkanlılıkla izlemek en doğru duruştur.
Kısaca: Hukukun kestiği parmak acımaz.
Türkiye sokakta değil, mahkemede yol alır. Çünkü biz, eski Türkiye değil; hukukla güçlenen, birlikle büyüyen yeni Türkiye’yiz.