Bir ülkede en büyük adaletsizliklerden biri, devletin en tepesindeki karar vericilerin halkın gerçeklerinden kopmasıdır. Bugün Türkiye’de milyonlarca emekli 14.000 TL ile hayatta kalma mücadelesi verirken, milletvekillerinin maaşı 196.775 TL’ye, emekli vekillerin maaşı ise 123.759 TL’ye yükseltilmiş durumda. Bu fark sadece rakamlarla açıklanabilecek bir durum değil; bu, halkın sırtından bir elit tabakanın yaratılmasıdır.
Sormak gerek: Bu maaşları alan vekiller, 14.000 TL ile nasıl geçinileceğini bilebilir mi? Bir emeklinin markette her etikete bakarak alışveriş yaptığını, fatura geldiğinde kara kara düşündüğünü, hastaneye giderken ilaç katkı payını nasıl ödeyeceğini hesapladığını hayal edebilir mi? Üstelik bu vekiller sadece yüksek maaş almakla kalmıyor, devletin her türlü imkânından da yararlanıyor. Özel sağlık sigortaları var, danışmanları var, en ucuz yemekleri yiyorlar, bedava telefon kullanıyorlar, altlarında lüks araçlar var, meclis lojmanları var. Yani devletin tüm kaynakları onların konforu için seferber edilmiş durumda.
Ama konu emekliye gelince işler değişiyor. Emekliye verilecek üç kuruş için defalarca hesap yapılırken, vekil maaşlarına zam yapmak söz konusu olunca hiç tereddüt yaşanmıyor. Üstelik emekliye yüzde 30 zam verilirken, devletin değerleme oranı yüzde 44 olarak belirleniyor. Yani devlet kendi alacaklarına gelince enflasyonu gerçek rakamlarla ölçüyor, ama emekliye gelince sanki her şey güllük gülistanlık gibi davranıyor.
Peki, vekiller kamu hizmeti yapmaya gelmemiş miydi? Neden kamu hizmeti yapan birinin maaşıyla halkın maaşı arasında uçurum var? Eğer vekillik bir hizmetse, bu kadar yüksek maaşa, bu kadar fazla ayrıcalığa neden ihtiyaç var? Eğer bir milletvekili gerçekten halkı temsil ediyorsa, neden halkın yaşadığı sıkıntıları birebir yaşamıyor?
Türkiye’de adalet, sadece mahkemelerde sağlanan bir şey değildir. Adalet, gelir dağılımında, fırsat eşitliğinde, bir ülkede yaşayan herkesin refah seviyesinin dengeli olmasıyla ilgilidir. Bir ülkede milyonlarca emekli geçim sıkıntısı yaşarken, vekillerin lüks içinde yaşaması bu ülkenin en büyük adaletsizliklerinden biridir.
Ve unutulmasın, bu maaşları ödeyen halktır. Halka düşen görev, kendisini temsil etmek yerine lüks içinde yaşayan bu kesime demokratik yolar ile hesap sormaktır.