Ukrayna savaşı, Batı medyasının iddia ettiği gibi 'Putin'in sebepsiz saldırganlığı' ile mi başladı, yoksa bu savaş yıllardır süregelen bir stratejik hesaplaşmanın sonucu mu? Bugün gerçekleri çarpıtma makinesi gibi çalışan ABD ve Avrupa basını, savaşın kökenlerine dair tüm bağlamı ustalıkla sansürlüyor. Ancak tarih, yalanları süsleyen propaganda perdesini kaldırdığımızda çıplak bir gerçeği gözler önüne seriyor: Bu savaş, ABD ve NATO'nun yıllardır yürüttüğü bir jeopolitik satranç oyununun doğal bir sonucudur.
1990’DAN BERİ GELEN BİR SÜREÇ
1990 yılında, ABD Dışişleri Bakanı James Baker, dönemin Sovyet lideri Gorbaçov’a açık bir söz verdi: Eğer Almanya'nın birleşmesine izin verirse, NATO “bir santim bile doğuya genişlemeyecek”ti. Ne oldu? ABD bu sözünü kısa sürede unuttu ve NATO'yu Rusya sınırına kadar genişletti. 1999’da Polonya, Macaristan ve Çek Cumhuriyeti, 2004’te Estonya, Letonya, Litvanya, Bulgaristan, Romanya, Slovakya ve Slovenya NATO’ya katıldı. 2008'de ise ABD, Ukrayna ve Gürcistan’ı NATO'ya dahil etme planını duyurdu. Peki, Rusya tüm bunları tehdit olarak algılamakta haksız mıydı?
ABD’NİN UKRAYNA ÜZERİNDEKİ TEHLİKELİ OYUNU
2004-2005 yıllarında, ABD destekli “Turuncu Devrim” Ukrayna’da sahnelendi. Batı’nın eliyle desteklenen gösteriler sonucunda Rusya yanlısı liderler devrildi. Ancak Ukrayna halkı 2010’da Viktor Yanukoviç’i başkan seçerek tarafsız kalma isteğini bir kez daha gösterdi. ABD’nin cevabı ne oldu? 2014'te CIA ve ABD Dışişleri Bakanlığı eliyle yeni bir rejim değişikliği süreci başlatıldı. Sızdırılan ses kayıtlarında ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı Victoria Nuland’ın yeni hükümeti nasıl şekillendirdiği açıkça duyuldu. Seçilmiş lider Yanukoviç devrildi, yerine Batı yanlısı bir hükümet getirildi. İşte asıl kırılma noktası buydu. Rusya için bu, sadece Ukrayna’da bir yönetim değişikliği değil, Batı’nın Moskova’nın kapılarına dayandığı açık bir provokasyondu.
BATI SAVAŞIN DEVAMINI İSTEDİ
2021’in sonunda Putin, ABD ve NATO'ya bir güvenlik anlaşması önerdi. Bu anlaşmanın en temel şartı, NATO'nun Ukrayna'ya genişlememesiydi. Peki, Batı ne yaptı? Tek bir saniye bile düşünmeden teklifi reddetti. Ardından 2022’nin Şubat ayında Rusya askeri harekât başlattığında Ukrayna Devlet Başkanı Zelenski, beş gün içinde tarafsız kalmayı kabul etti. Ancak kim devreye girdi? ABD ve İngiltere. Boris Johnson apar topar Kiev’e uçtu ve Ukrayna’ya direnmesi için baskı yaptı. Sonuç? 600.000’den fazla Ukraynalı hayatını kaybetti, ülke yerle bir oldu, ama Batı için önemli olan Ukrayna değil, Rusya’ya diz çöktürmekti.
AVRUPA’NIN KAYBEDENLER KULÜBÜNE DÖNÜŞÜMÜ
ABD’nin planları savaşın başından beri belliydi: Rusya’yı izole etmek, Avrupa’yı zayıflatmak ve Ukrayna üzerinden jeopolitik çıkarlarını maksimize etmek. Ancak sonuç tam tersi oldu. Rusya, Batı’nın yaptırımlarına rağmen ekonomik olarak çökmedi, aksine Çin ve Asya pazarlarıyla daha güçlü bağlar kurdu. ABD ise Avrupa’yı enerji krizine sürükledi. Almanya ve Fransa başta olmak üzere birçok ülke, ABD'nin kendilerini Rus gazından koparıp daha pahalı Amerikan LNG'sine mahkûm ettiğini artık itiraf ediyor. Peki Avrupa ne kazandı? Enflasyon, enerji krizi, sanayi çöküşü ve kaos!
ABD’NİN YIKICI STRATEJİSİ VE UKRAYNA’NIN GERÇEK TRAJEDİSİ
Batı’nın söylemlerine kanarak Ukrayna’da on binlerce insanını kaybeden Kiev yönetimi, artık acı bir gerçekle yüzleşmek zorunda: ABD, Avrupa ve NATO, Ukrayna’yı kendi çıkarları için kullandı ve bu uğurda gözünü kırpmadan harcadı. Ne zaman ki Kiev’in savaşacak gücü kalmadı, işte o zaman Batı yavaş yavaş desteğini çekmeye başladı. Bugün Ukrayna’ya verilen askeri yardımların azaldığını ve Batı basınının savaşı 'kabul edilebilir bir anlaşmaya' doğru yönlendirmeye başladığını görüyoruz. Yani Ukrayna, Batı’nın Rusya’ya karşı oynadığı kirli oyunun en büyük kaybedeni oldu.
SONUÇ: UKRAYNA SAVAŞI, BATI'NIN ESERİDİR
Bugün medyanın sunduğu tek taraflı anlatıya inananlar için Ukrayna savaşı sadece 'Putin’in saldırganlığıdır.' Ancak gerçeklere bakıldığında, bu savaşın yıllardır NATO’nun genişleme politikası, ABD'nin provokasyonları ve Avrupa'nın teslimiyetçi tavrıyla hazırlandığı açıktır. Ukrayna, Batı’nın savaş sahnesine sürdüğü bir piyondu ve bugün savaşın acı bilançosunu yalnız başına ödüyor. Asıl saldırganın kim olduğunu görmek isteyenler, Batı'nın 30 yıllık politikalarına dönüp bakmalı. Çünkü bu savaş, Moskova’dan değil, Washington’dan yönetildi!