Bir insanın hayatına dair en kritik kararı veren kalem, hâkimlerin ve savcıların elindedir. Onlar bir imzayla özgürlüğe salar, bir imzayla hayatları karartabilir.
Bu yüzden onların vicdanlarının temiz olması gerekir ki yastıklarına başlarını koyduklarında huzur içinde uyuyabilsinler.
Peki kaç yastığın içikaz tüyü, kaç yastığın içi iğnelerle dolu acaba.
Bakıyorsunuz, gerçekler görülmezken, aynı olaya mahsus birçok kararın birbirinden farklı olduğu görülüyor.
Hukukun temel ilkeleri göz ardı edildiğinde insanın içini acıtıyor, ülke sevgisi erozyona uğruyor olan ülkeye oluyor.
Belki susmayı tercih ediyorlar, ailelerini düşünerek.
Belki koltuklarını kaybetme korkusu vicdanlarının sesini bastırıyor.
Belki gözlerini kapatıp, imzalarını görmemiş gibi yapmayı alışkanlık hâline getiriyorlar.
Daha da önemlisi, dünya nimetleri onlara rehber olmuş, peşinden sürüklüyor.
Ama unuttukları bir şey var.
Adaletin olmadığı yerde hiçbir makam, hiçbir unvan, hiçbir imza kalıcı değildir.
Bugün verilen yanlış kararlar, yarın tarih önünde kara bir leke olarak anılacak.
İnsanların vicdanında açılan yaralar kolayca kapanmayacak.
Çünkü hukuk sadece kanun değildir, hukuk aynı zamanda vicdandır, insaf ve merhamettir.
Bir gün gelecek, herkes kendi kararının hesabını önce kendi vicdanına, sonra da toplumun vicdanına verecek.
İşte o gün, kâbuslara uyanacaklar.
Ya, “Yevmü’l-Kıyâme” (يَوْمُالْقِيَامَة)
Belki inanmıyorlardır.
O kadar çok yürek burkan hikayeler var ki dinlediğinizde Türkiye’de son yıllarda yaşanan adalet krizinin en ağır yansımaları gibi.
Düşünün;
Küçücük yaşta annesini kaybediyor, babaannenin kanatları altında hayata tutunuyor.
Devlet okullarında okuyup, üniversite sınavı başarısıyla askeriyeye giriyor.
Alın teriyle, disiplinle yükseliyor.
Bir gün geliyor, devletin en önemli görevlerinden birine atanıyor.
Daha altıncı ayında en büyük ilin dışına uzağında bir ile gönderiliyor, sorduğumda, önemli değil büyük ile tecrübeli lazımmış diyor sadece.
Ama sonra kader bir anda değişiyor.
Hala ne olduğu anlaşılamayan o rüzgâr esiyor ve o da rüzgâra teslim edilip sen yoksun deniyor.
İlk duruşmada hâkim;
Senin savunma yapmana bile gerek yok dese de kararı başka bir hâkim !! veriyor ve taktığı yıldızlar havada uçuşuyor. Hâkim! öyle istemiş çünkü.
Asıl düşündürücü olan nedir biliyor musunuz?
Haksızlığı yapanları, bu kaderi yazanları, benzer çok sayıda insanın hayatını çalanları…
Toprak kabul eder mi?
Toprak adildir.
Herkesi eşit şekilde bağrına alır ama mazluma zulmedenleri asla affetmez.
Onları utancıyla beraber yutar.
Menfaat senaryoları yazanları, tarih asla unutmaz...
Mazluma dokunan el, bir gün kendi vicdanında kor ateşte yanar.
