Bugün sizlerle Türkiye’nin medya ve habercilik anlayışı üzerine konuşmak istiyorum. Konumuz oldukça hassas ve üzerinde durulması gereken bir meseledir; zira medya, toplumu şekillendiren en güçlü araçlardan biridir ve milli meselelerde takındığı tavır, milletimizin geleceğini doğrudan etkileyebilir.
Türkiye’deki medya kuruluşlarının, özellikle de milli beka ve güvenlik meselelerinde, maalesef sınıfta kaldığını üzülerek belirtmek zorundayız. Dünya genelinde medya, terör ve benzeri olayları belirli kriterler çerçevesinde yayınlar; olayların doğruluğunu teyit eder, hata yaptığında ise özür dilemekten çekinmez. Ancak ülkemizde durum ne yazık ki farklıdır: Haber kanallarımız parçalı bir yapı arz eder ve çoğu, reklam gelirlerinin yanı sıra haberi haber yapma amacı dışındaki finans kaynaklarıyla iş görmektedir. Gazetecilik ilkelerinin yozlaştığı bir ortamda, bazı medya organlarının, haberciliği yalnızca bir geçim kaynağı olarak görmeleri endişe vericidir. Elbette dürüst, işini hakkıyla yapan medya mensuplarını tenzih ediyorum; lakin genel tablo ne yazık ki böyle.
Ülkemizde medya, tecavüz, taciz, cinayet, terör ve milli beka konularını, gizlilik esası olan meseleleri dahi büyük puntolarla ve abartılı ifadelerle sunar. Hatta bu tür haberler, canlı yayınlarla halka iletilerek adeta bir panik havası oluşturulur. Oysa ki, medya terörün istediği paniği yaratmak yerine topluma sağduyu aşılamalı, halkın moralini bozmadan doğru bilgi aktarımı yapmalıdır.
Sayın Başkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın da belirttiği gibi, “Bizi asıl üzen; böyle meselelerde kendi yazılı ve görsel medyamızdır. Medyamız bu tür hadiselerde çok kötü sınav veriyor.” Gerçekten de, medya milli meselelerde daha sorumlu ve bilinçli hareket etmelidir.