ABD, küresel siyasetteki pervasız tutumunu sürdürmeye devam ediyor. Başkan Trump, yeniden iktidara gelir gelmez, uluslararası diplomasi kurallarını hiçe sayarak "istiyorum, istiyorum" çığlıklarıyla yeni krizlerin kapısını araladı. Önce Grönland’ı satın almak istedi, sonra Kanada’nın kaynaklarına göz dikti, ardından Panama Kanalı üzerinde hak iddia etti. Şimdi ise gözünü Gazze’ye çevirdi.
1,5 yıl boyunca 80 bin ton bomba ile başaramadıkları zorla göç ettirme planını, bu kez açıkça dile getiriyor: “1,8 milyonu boşaltın” diyor. Yetmiyor, Ukrayna’nın yer altı kaynaklarını işaret ederek, “Bana garanti verecekler” çıkışıyla yeni bir dayatma sürecine giriyor. ABD’nin dış politikası, küresel güvenliği sağlamaktan çok, "ben alırım, ben yaparım" mantığıyla şekillenen emperyalist bir hırsla ilerliyor.
Bugüne kadar askeri ve ekonomik gücüne dayanarak dünyaya istediğini dikte edebileceğini sanan ABD, artık eski ABD değil. Küresel dengeler değişiyor, yeni güç merkezleri yükseliyor ve dünya ülkeleri Washington’un şımarıklıklarını eskisi gibi sineye çekmiyor.
Ancak Beyaz Saray’daki bu anlayış değişmiş değil. Diplomatik ilişkilerde denge gözetmek yerine, her konuda baskı, tehdit ve yaptırım yoluyla sonuç almayı alışkanlık haline getirmiş bir süper güç var karşımızda. Tüm dünyaya istediğini kabul ettirebileceğine inanan, ancak her geçen gün alternatifsiz olmadığını gören bir ABD var.
Oysa ABD’nin dayatmaları artık eskisi gibi kolay karşılık bulmuyor. Küresel ticaret ağlarında Çin ve Rusya’nın artan gücü, askeri alanda yeni ittifakların doğması ve bölgesel aktörlerin kendi çıkarlarını daha güçlü şekilde savunması, Washington’un ezberlerini bozuyor. Batı’nın koyduğu kurallar, Batı’nın kendisini bile bağlamıyor artık. ABD, dünyayı kendi çıkarları için hizaya sokabileceğini sanarken, kendi gücünün sınırlarını fark etmeye başlıyor.
Bu süreç gösteriyor ki yeni dünya artık eski kurallarla yönetilmeyecek. Ne Trump’ın bitmek bilmeyen istekleri ne de ABD’nin küresel tahakküm hayalleri eskisi gibi yürümeyecek. Devletler, kendilerine biçilen rollerin dışına çıkmaya ve ABD’ye karşı gerçek alternatifler oluşturmaya başladı. Washington şunu anlamalı: Dünya, şımarık bir süper gücün oyun alanı değil!