Antalya, turkuaz rengi, pırıl pırıl denizi, kumu ve güneşi ile zengin tarihi ve doğal güzelliklerine sahip, gören herkesi büyüleyen yer yüzü cenneti bir şehir.
Antalya'nın değerini bir tek bu kentte yaşayanlar bilmiyor. Türkiye'nin turizm başkenti olarak da tanımladığımız güzel Antalya sadece turizm değil, tarımında başkenti konumunda ve Türkiye'nin adeta döviz bürosu konumundadır.
Tarım konusunu ayrı bir başlıkta kaleme alacağım.
Bugünkü yazımızın konusu ağırlıklı turizm ve kentte ki sinerji yoksulluğu olacak.
"Akdeniz'in incisi" Türkiye'nin "Misafir Odası". Antalya...
Ancak son yıllarda Antalya'ya layık hizmet üretilmiyor, Yıllar su gibi akıp gidiyor, şehir ileri değil her geçen gün geriye gidiyor!
Dünya şehri Antalya diyoruz. Dünya şehriyiz evet, ziyaretçi sayımız ile tabi ki ama dünyanın örnek gösterilecek sorunsuz bir şehiri değiliz.
Yolların kalitesi, görsel kirlilik, ulaşım, çevre sorunları, alt yapı eksiklikleri, deniz kirliliği, su ve enerji sıkıntıları gibi temel sorunlar şimdiden imdat çığlığı atiyor.
Geçtiğimiz günlerde Amatis Tur sahibi sevgili Ceren Yavuz şirketin yeni proje ve hedefleri doğrultusunda bir buluşma gerçekleştirdi.
Bizim de davetli olduğumuz gecede turizm duayeni Salih Çene'de vardı. Salih bey ve turizmci dostlarla Antalya turizminin dünü ve bugününü konustuk. Salih Çene ile 40 sene önce Alanya'da gazeteciliğe başladığım yıllarda İncekum'da bir otelde genel müdürlük yaptığı yıllarda tanışmıştım.
1980'li yılların Alanya ve Antalya turizmini konuşurken kitaplara konu olacak ilginç anıları tazeledik.
Antalya turizmin geldiği noktayı özetleyen bir iki anıyı sizinle paylaşmak isterim.
Ortaokul yıllarımdı bir gün nöbetçi öğrenci sınıfa geldi saat 13:00 de aşağıda okulun önünde olmamı istedi.
Hayır mı dedim?
'Alman turistler gelecekmiş Ulaş'da karşılamaya gideceğiz' dedi.
Nihayetinde gittik Alanya'nın girişindeki Ulaş mevkisine her okuldan ellerinde Türk ve Alman bayrakları olan 200 civarında öğrenci bizim gibi farklı okullardan turistleri karşılamaya gelmişti.
Folklor ekipleri, davullar zurnalar derken Cumhurbaşkanı karşılar gibi bir tören hazırlanmıştı.
Gele gele geldi üzerinde 'Pamfilya Tur' yazan bir midibüs ve içinden 7 yaşlı Alman indi.
Bayraklar havaya, ekipler davullar çalmaya, halk oyunları da oynamaya başlar.
Midibüsten inen 7 turistin şaşkın bakışları ile onları da aramıza alıp halaylar çektik çiçekler verdik karşıladık sezonun ilk turist kafilesi 7 kişiyi 200 kişi ile..
'Alanya'ya turist istemiyoruz, dinimiz elden gidecek, turisten gelen para haramdır' diyerek pankart açanları da Salih Çene hatırlattı.
Nereden nereye...
Şimdi Antalya bölgesine 17 milyonun üstünde yabancı misafir geliyor.
Sadece Antalya'da 500 bine yakın 5 yıldızlı otel odası var. Bu sayı tüm Akdeniz ülkeleri 5 yıldızlı otel sayısından fazladır.
Akdeniz çanağında Antalyalı turizmciler dünyaya örnek olacak turizm yapıyor. Türkiye'nin en zor günlerinde, krizlerde Türk turizmcileri ülke ekonomisine ciddi katkı sağlamıştır.
Ancak sürdürülebilir turizm konusunda ciddi endişelerim var. Bu kadar büyük, dünyaya örnek turizm yatırımına yazık olacağı endişesi ile yazıyorum bu satırları.
Antalya Valisi Hulusi Şahin bu yıl 17 milyon hedefini açıkladı. Çok güzel bir hedef.
Yarattığı istihdam, getirdiği döviz ve özellikle özel sektör yatırımlarıyla dünyanın en zengin potansiyeline sahip devasa bir turizm endüstrisinden söz ediyoruz.
Gelin görün ki, turizm, tarım ve ticarette büyük bir potansiyele sahip Antalya bana göre hak ettiği şekilde yönetilmiyor. Kurumlar arasında ciddi bjr koordinasyon sorunu var.
Hani dedik ya nereden nereye!
Rakamlara bakarsak, büyüme süper. Acaba obez mi yoksa organik mi büyüyoruz.
Bu nokta çok önemli.
Eğer siz turizm de, tarım da, ticarette hızla büyüyen bir şehirseniz buna parelel oluşan sorunları da hızla çözmek durumundasınız.
Antalya'nın taşından toprağından faydalanıyoruz da iş korumaya, çalışmaya gelince herkes yan çiziyor.
Antalya'da kenti yönetenler, bürokratı, seçilmişi, sivil toplumu doğru dürüst biraraya gelemiyor.
Şehrin kaymağını yiyen kimine göre kimyasını bozan 3-5 kişi var, onlar her daim kullanabilecekleri bir yerlerde sahneye çıkıyor, dün bir birine küfür eden, hakaretten mahkemelik olan iş insanı kılığındaki kişiler bugün çıkar dostu olmuş kol kola Antalya'yı söğüşluyor.
Antalya'da kente ihanet edenler ile hizmet edenlere çok dikkat etmemiz lazım.
Artık yeter deyip doğrudan yana taraf olmalıyız. Yanlışa dur demeliyiz.
İnanın Antalya'nın geleceği kimsenin umurunda değil.
Trafik keşmekeşi, yol, su, kanalizasyon, alt yapı adeta dökülüyor. Kentin sorunları her geçen gün içinden çıkılmaz bir hal alıyor.
Tabi ki sayıları az da olsa işini iyi yapma gayret içinde olanları tenzih ederim.
Kentin alt ve üst yapısından sorumlu olan yerel yöneticilerin büyük çoğunluğu peşinde fotoğrafçısı, kameramanı, sosyal medya ekibi adeta şov peşinde kusuruma bakmasınlar ama her biri birer sosyal medya maymunu olmuş, ziyaretler, gezi tozu, festivaller derken zamanlarını boş ve lüzumsuz mevzularla geçiriyorlar.
Turizm özel sektör yatırımları ile kör topal şimdilik mucizevi bir şekilde yoluna devam ediyor.
Bu kentin sorunlarını çözmek için önce birlik olmak lazım. Bir kent sinerjisi yaratmak lazım.
Bırakalım artık sen ben kavgasını, kısır çekişmeleri, bir birimize ateş etmeyi de Antalya'nın sorunlarına odaklanalım.
Bir kentin sorunları vardır bu sorunları çözmek için de paydaşlar vardır. Örneğin bürokratlar, seçilmişler, STK'lar...
Antalya'nın insan kaynağı sorunumuz yok. Sorun birlik olamamak.
Sorun kente ihanet içinde olanlara karşı dahi birşeyler yapamamak.
Sorsan herkes mükemmel, herkes Antalya için çalışıyor. Ama gerçekler hiç de öyle değil.
Antalya Gazeteciler Cemiyeti Ödül töreni gecesi Vali Hulusi Şahin kürsüde konuşurken 'Antalyalı gazetecilerin kaleminden kan damlıyor' demişti.
Keşke öyle olsa. Aslında vali bey kentin gazetecilerini takdir etmek adına bu sözü söyledi ama inanın şehirde gerçekleri korkmadan çekinmeden yazacak gazeteci sayısı bir elin parmakları kadar az ve onlar da can çekişiyor.
Bizim mesleki mevzulara girersem yazı kitaba dönüşecek, bir başka yazı konum öz eleştiri yazısı olsun.
Sonuç olarak; Sorunlarımız var ama çözümü de mümkün.
Kentin mülki amiri Hulusi Şahin valimiz bence Antalya'da kaybolan sinerjimizi yeniden kente kazandırabilir.
Bu vali Antalya için büyük bir şanstır. Bu şansı Antalya'yı sevenlerin, vali dışındaki tüm yöneticilerin iyi değerlendirmesi lazım.
Antalya'mızın geleceği için bize düşen ne varsa zaten elimizi taşın altından hiç çekmedik, yine kayıtsız şartsız katkı koymaya varız...
Ya siz?
Çünkü başka Antalya yok...