Ortadoğu ve Doğu Akdeniz’de petrol kavgası, dünyanın her yanında kan, gözyaşı, açlık, adaletsizlik ve terör, nükleer silah çalışmaları, savaşlar ve katliamlar derken, doğa, korona virüsünü Thor’un balyozu gibi insanoğlunun kafasına indiriverdi.
Hem de hayvanların içine yerleştirdiği bir virüse ‘Saldır’ emri vererek yaptı bunu. Aynen gizli servislerin kullandığı binlerce yöntemden birini seçer gibi, hiç beklenmedik bir anda…
Tüm dünya ensesine silah dayanmış suçlu gibi dondu kaldı…
Diğer canlıların doğaya dönüp ellerini açarak, “Biraz daha gecikseydin mahvolmuştuk” dediklerini duyar gibiyim.
Haklılar da…
Havada; Patlamış ozon tabakası, değişmiş iklim, artmış karbondioksit ile azalmış oksijen oranları, gökyüzünde bulut olup gezen kanserojen partiküller, soluyanı öldüren bir atmosfer.
Suda; Tur atan plastik adaları, yok olmuş hayati önemdeki okyanus tabakaları, petrol atıkları, mikrop deposu kanalizasyonların aktığı deniz suları, iç sularda sanayi atıkları, dibinde 10-15 metre kalınlıkta kirli atık birikmiş balık çiftlikleri…
Karada ise; Kesilmiş ormanlar, kurutulmuş nehirler, göller, yok edilmiş bitki ve hayvan popülasyonları, betona boğulmuş, çöp dağlarıyla dolu kentler, topraklara gömülmüş nükleer atıklar ve daha aklıma gelmeyen milyonlarca unsur…
***
Peki şimdi ne oldu?
Ev hapsindeyiz, birbirimizi gördüğümüzde kedi görmüş fındık faresi gibi kaçacak delik arıyoruz.
Doğanın suratımıza oturttuğu bu okkalı tokatla insanoğlu biraz kendine geldi mi bilmem ama gezegenin havası, suyu ve toprağı biraz kendini toparladı gibi. Virüs sayesinde mavi gezegende genel bir iyileşme görülüyor.
Yani gücün gerçek sahibi doğa, gezegeni ve diğer canlıları kurtarmak için insanoğluna kafa göz dalarak, öldüresiye vurmaya başladı; Görünen o ki işe de yaradı.
Tekdir ile uslanmayanın hakkı kötektir.
Sonuçta, doğada neden olduğumuz bu yıkım ve kirliliğin insanlar için birer saatli bombaya dönüşebildiğini nihayet görmüş olduk.
***
Peki şimdi ne oldu?
Doğa bize dedi ki; ‘Adam ol, insan gibi yaşa, çevreni ve doğayı temiz tut, para her şey demek değil, yoksa ölürsün.’
İnsanoğlu bundan ders alır mı bilmem.
Ayrıca kendisinin de doğanın ürünü biyolojik bir canlı olduğunu unutup, gezegenin can damarlarına dayadığı hortumla kasasına para basan tomarla sözde iş adamı da, soymaya çalıştıkları gücün silahından çıkan virüsle mekan değiştirdiler. Gittikleri yerde adisyonu öderler artık!
Şimdilerde, gırtlağına covid-19 yapışmış para babası bir doğa yağmacısına, “Servetin mi yoksa solunum cihazı mı?” diye sorsalar kireç gibi olmuş yüzüyle size vereceği cevap belli.
Elbette iyi yaşamak herkesin arzusu, ama parayı bulmak için gezegendeki yaşam kaynaklarını umarsızca ceplere doldurmak işte böyle sonuçlara yol açıyor.
Bunun bir adı doğa katliamıysa diğer adı da vatana ve insanlığa ihanettir açıkça belirteyim…
Kimileri birkaç ay sonrası için ‘Virüs dünyanın ekonomik yapısını değiştirecek’ türünde laflar ediyor.
Bana kalırsa ev hapsinden kurtulduktan sonra en önemli değişiklik, düne kadar tekmelediğimiz canlılara ve ağaçlara sarılmak, havaya, denizlere bakıp sevgimizi haykırmak, tarım ile üretime sahip çıkmak ve bilimle güçlü bir şekilde el sıkışmak olmalı…
Çünkü gelişmeler gösterdi ki; vatanımız Anadolu’dan, Güçlü bir Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nden ve Türk milletinden başka kimseden fayda yok.
Peki bizde böyle bir değişim gerçekleşir mi?
Orasını bilemem ama dünya virüsle savaşırken hala bulanık suda balık avlamaya çalışanlar olduğunu görmek beni şaşırtmıyor.