Ekmeğin aslanın kuyruğunda olduğu günümüzde, vergi yükünün yanı sıra yüksek enflasyon nedeniyle yaşanan zam furyası halkın belini yalnızca bükmekle kalmadı adeta burktu.
Asgari ücret veya biraz daha fazlasını alan vatandaşın böylesi ekonomik bir ortamda yaşamını kaliteli bir şekilde sürdürmesine imkan yok.
Dolayısıyla parasız yaşamın getirdiği tüm olumsuzluklar halkın sırtına binecek demektir ki, en basitinden bakarsak; Sosyal ve kültürel sefalet, eğitimde kayıplar, beslenme yetersizlikleri, bozulmuş psikoloji ve sağlık, yaşam alanı sorunları, suça itilme ihtimali vs gibi çok sayıda olumsuzluğun varlığı açıkça görülüyor.
Bu durumda, ailenin sürünmek için değil yaşamak için dünyaya geldiği mantığından yola çıkarak, öncelikle herkesin ikinci bir gelire ihtiyacı olduğunu ve bunu sağlamak için mücadele etme isteğini normal karşılamamız gerekir.
***
Emeklilikte yaşa takılanların sayısı yaklaşık 6 milyon kişi ve işin maddi boyutuna girersek soruna adaletli bakma şansından uzaklaşırız, o yüzden kısaca yorumlayalım.
Bilindiği üzere, emeklilikte yaşa takılanlar diye bilinen düzenleme, kanuni değişiklikle emekli olma yaşının yükseltilmesini kapsıyor.
1999 öncesinde kadınlar 39, erkekler de 43 yaş ve prim ödeme şartıyla emekli olabiliyordu. Ancak erken emekliliğin sosyal güvenlik bütçe açığını artıracağı gerekçesiyle emekli olma yaşı 3 yıl ila 15 yıl arasında arttırıldı.
Burada hem kamu yönetiminin hem de vatandaşın haklı olduğu noktalar var.
Bu nedenle tarafların uzlaşması gerektiği açıkça görülüyor. Bu iş öyle medya önünde tartışmakla çözülecek bir sorun değil.
Kurulacak çözüm masasında adaletli ve objektif bakış açılarına ve tarafların birbirlerini anlamasına ihtiyaç var. Kısaca söylemek gerekirse çözümün yolu empatiden geçiyor.
Ortada duran bir gerçek daha var ki o da gerçekten önemli.
Bu sorununun hakkıyla çözümüne katkıda bulunanlar, akraba ve yakınlarıyla birlikte 6 milyonu ikiye, hatta üçe katlayan EYT’lilerden oyu alır mı alır…