Modern insan çağının yani içinden geçtiğimiz çağı izlemekle geçiyor sanatçının zamanı...
Geriye de insanoğlunun koskocaman bir yarışı kalıyor...
Hep daha iyisine sahip olmak, hep herşeyde en iyisi olmak, hep bir mevkii yarışı...
Ve sözde yaşam standardı denen bir olguyu korumaya çalışarak bir ömrü tüketmek.
Sürekli amansız ve bitmeyen bir yarış...
İnsanın duygularını bitiren, acımasızlaştıran doğaya karşı yabancılaştıran bir yarış bu...
Bir Hocam bana bir söz söylemişti, bunu hiç bir zaman unutmadım...
"Mükemmel iyinin düşmanıdır"
Çok sevdiğim bir dostum da;
"Akıllı insan mütevazı" yaşar demişti...
Bu iki sözü düşündüğüm zaman,kurulan cümleler ne kadar kısa olsa da derinliklerinin ne kadar uzun olduğunu zaman geçtikçe daha iyi anladım.
Modern dediğimiz insana yetmiyor artık hiç bir şey...
Sahip olunandan sıkılarak, sürekli depresyonlara giren insanoğlunun çağı diyor buna bazı felsefeciler...
Nedir bu yarışın sonu diye sorunca da mutlak sondan kaçamayacağını anlayan o modern insanın o büyük çelişkisi başlıyor....
Bu çelişkiyi gözlemledikçe de;
Türk Sinemasına da çok meraklı olduğumdan, 1967 yılında çekilen Sadri Alışık ustanın Serseri filmindeki o müthiş tiradı da geliyor aklıma bu yazımda...
Ne diyordu filmde Sadri Usta, aynen aktarıyorum aşağıda;
"İyi ya, madem ki hepimiz günün birinde çekip gideceğiz, o halde bunca matem, bunca kahır niçin?
Sizinkisi matem değil zaten, korku, korku!
Hayat demek, ölümü beklemek demektir.
Az çok hepimiz denizi, yıldızları, ağaçları işte falanları filanları göreceğiz, birçok şeyin tadına bakacağız, sonra da ister istemez ‘Gidiyorum Elveda’ şarkısını söyleyeceğiz. Öyleyse, gidenin de kalanın da gönlü hoş olsun.”
Sevgilerim ve saygılarımla...