Günümüz insanının, kendini aşırı özel hissettiren hatta doğadan ve kainattan daha üstün zannettiren bir sistemin içerisinden çıkıp kendi cinsine tek bir pencereden bakabilmesi elbette zor bir şeydir.
Ancak bunu yapabilmekle başlar belki de insan olmaya yaklaşabilmek.
Filozof Heraklitos tüm kosmosun yani tüm evrenin zaten mükemmel olduğunu, kainattaki herşeyin, evrene doğaya saygılı bir düzen içerisinde yaşadığını, sadece insanın bunu bozabileceğini söyler.
Kurgulanmış bu mükemmel sistemde, çiçekler, arılar, böcekler, kaplanlar, balıklar hatta sinekler bile mevcut mükemmelliğin devamı için çalışırlar...
Ona göre bu mükemmeliği bozan sadece insan olabilir. Çünkü insanın istençleri bitmez. İnsanın beklentileri her zaman çoğalır, insan kendi cinsini bile kendi istençleri uğruna yok edebilir, hatta köle edebilir. Bunların örnekleri tarih boyunca yaşandığı gibi günümüzde de hala yaşanmaktadır.
İşte insan olabilmeye yaklaşabilmenin yegane yolu, insanın içine yine insan tarafından ekilen tatminsizlik ve ihtiras duygusunun farkına varıp bunlardan vazgeçmekle başlar.
Yani insan ona dayatılan bir takım şablonları reddedip kendi içinde saklı olan ve doğanın sadece küçücük bir parçası olduğu bilgisini kendisine hatırlattığı zaman aslında acılarından kurtulmaya başlar.
Belirli bir derinlikle konuya yaklaşmaktan kaçınmak isteyen insanoğlu, felsefenin sorularını da genel de umursamayıp, istençlerinin peşinde koşmayı daha kolay bulduğu için Heraklitos'un bu saptamalarını şöyle hafife alabilir;
Yani o zaman hiç bir şey yapmayalım mı ? Ya da hiç bir şeye sahip olmadan öylece oturup hiç bir şey istemeyelim mi ?
Heraklitos'un 2700 yıl önce sorduğu soruları, çağımıza göre güncellemeye çalışırsak, burada dikkat çekmek istediği konu aslında şudur;
İstediğimiz şeyleri neden istediğimiz ? Ve istediğimiz şeyleri isterken hangi duygularla bunu istediğimiz ? İhtiyacımız olduğu için mi istediğimiz ? İsteklerimiz doğanın mükemmel uyumuna zarar veriyor mu vermiyor mu ? İhtiras içerisinde bir mevkiiye bir mertebeye ulaşmayı kendimiz için mi insanlık için mi istiyoruz ?
Çağımızdan neredeyse 2700 yıl önce yaşamış bir filozofun bizlere sordurmaya çalıştığı soruların hala karşımıza çıkıyor olması bence Heraklitos'un insanoğlunu ne kadar doğru çözdüğünün en büyük kanıtı.
Bugün hala doğayla işbirliği yapmadan yapılan evler yıkılıyorsa, hortum çıktığında seralar parçalanıyorsa, denizleri doldurarak elde edilen araziler er geç deniz tarafından geri alınıyorsa, yüzyıllardır akıp giden nehirlerin üzerleri kapatılıp burada insanlar yaşıyor ve nehir taşınca sel herşeyi yıkıp geçiyorsa, binlerce tıp insanı tek bir insanın bile hayatını kurtarmak için ona biraz daha yaşam verebilmek için türlü çabalar gösterirken, kitle imha silahları ile bir anda binlerce insan öldürülüyorsa, yunus balıkları, köpek balıkları, fok balıkları zevk için avlanıyorsa, küresel ısınma nedeniyle binlerce yıldır birer iklim sigortası gibi duran buzullar artık eriyorsa, Heraklitos'un insanoğlu'nun istençleri konusundaki saptamalarına nasıl yanlış diyebiliriz ?
Elbetteki bu sorular ışığında kendisiyle yüzleşmek zorunda kalan insan, bu soruları sormayan, mutluluğun sadece egosantrik duygular etrafında yaşanabileceğini, kainatın sadece kendi etrafında döndüğünü zanneden insanların çoğunluğunda belirli bir yalnızlık yaşayacaktır.
Hatta bu soruları sormaktan kaçınan insanlar tarafından yok sayılacak, hatta aptal yerine de konacaktır.
Bu noktada da zamanı çok iyi irdelemek gerekir...
Eğer Heraklitos'un bize bıraktığı sorular 2700 yıl sonra bile geçerliliğini koruyor ve hala bugün Heraklitos'tan bahsedebiliyorsak bu bile güç almak için yeterli olacaktır.
Evet insanoğlunun kıyafetleri, kullandığı ulaşım araçları, barındığı evlerin yapıları, konfor koşulları diye adlandırdığı bir takım statü göstergeleri değişmiş olabilir. Ancak kainatın ve dünyamızın devamı için insanın sorması gereken sorular 2700 yıl önce sorulan sorularla aynıdır.
Bu sorular değişmezken ,
İnsanoğlunun geliştiğimi yoksa giderek gerilediğimi buradan anlaşılabilir.
Harika bir yazı. Kaleminize sağlık