Bugün aslında hiçbir şey olmadı. Sıradan bir gündü. Ancak ömrümüzden de bir günü bitirdik. Hayatın koşturmacası içinde fark etmedik belki ama yaşayacağımız bir günü daha eksi hanemize yazdık. Bu koşturma içinde gerçekten yaşamak adına ne yaptık? Peki hiç düşündünüz mü hayatımız, sonunda nereye varıyor? İnancınız ne olursa olsun bir sona ulaşıyor. Ve elimizde kalan sadece bu dünyada yaşadıklarımız. Hakkını verdik mi ona bakmamız gerekir diye düşünüyorum. Sadece nefes alıp verdiğimiz bir dünya bize ait değildir. Dünya, bir anlam ifade etmeli. Var oluşumuzun bir sebebini kendimizce yaratabilirsek işte o zaman bu dünyada yaşadığımızı fark ederiz. Yaşadığımızı fark etmek, hepimiz için farklı bir anlama sahip olabilir. Kimimiz için bu, çok paradır, kimimiz için dünya dolusu gezmek, kimisi için de sadece çalışmak. Ancak hiçbiri tek başına yeterli değildir. Çünkü biz çok yönlü, karmaşık varlıklarız. Hayatımız sadece tek bir yöne kanalize olamaz. Hayat amacımız ne olursa olsun bu amacı ancak hayatla ve insanlarla iç içe olarak gerçekleştirebiliriz. Şu anda bu yazıyı yazarken bir şeyi fark ettim ki, belli bir zaman sonra hepimiz yalnızlaşıyoruz bu hayatta. Ortak ideallere sahip eşimiz dostumuzla bile yollar ayrılıyor tek tek. Zaman içinde neyi kaybediyoruz ki yalnızlığımıza bu kadar düşkün hale geliyoruz? İnsanoğlu yüz milyardan fazla nörona sahip. Bu nöronların birbirleriyle kurduğu ilişkiler insandan insana değişiyor. Olaylar karşısında kurduğumuz bağlantı doğrultusunda tepki geliştiriyoruz. Tepkilerimiz kurduğumuz bağlantılar gibi farklılıklar gösteriyor. Bunun sonucunda da kimsenin bizi yeterince anlamadığına dair fikirlerle sarmalanmaya başlıyoruz. İşte bu nokta, yalnızlık noktamız. Belki de birbirimizi anlamak için birbirimize yüzde yüz hak vermek zorunda değiliz. Belki de yalnızlıklarımıza sığınmak yerine farklılıklarımızı kabul etmeyi öğrenmeliyiz. O zaman işte, bazı durumları kabule geçmek çok daha kolay hale gelecek. İnsanların bize karşı olmak için değil de kendi kurdukları bağlantı sonucunda tepki verdiklerini fark edeceğiz. Danışanlarımdan biri ‘’İyi de hocam gerçek tek değil midir, niye farklı farklı olsun?’’ demişti. Gerçek tek olsaydı bu durumda bu gerçeğin ne olduğunu tartışmak zorunda kalacaktık. Genelde de yaptığımız bu zaten. Oysa her birimizin hayata bakış açısı, olaylara farklı tepkiler göstermemizi sağlıyor. Bilimsel gerçeği kabul edebiliriz ama iş, duygularımıza, insan ilişkilerimize geldiğinde birden fazla doğru çıkıyor karşımıza. Doğrularımızı yarıştırmak işe yarasaydı hepimiz daha doyumlu hayatlar yaşıyor olurduk. Dediğimiz yalnızlığa biraz daha yaklaşmamıza neden oluyor sadece. Bunu algılamaya başladığımızda çok şey kazanacağımıza inanıyorum ilişkiler açısından. Evet bugün sıradan bir gündü. Hanemizden bir günü attık ancak bunu yaparken belki de hayatımızdan birilerini çıkardık boşu boşuna, gereksiz işlerin peşinden koştuk, belki de oturup kendimize acıdık. Ne olduysa oldu. Doğru soru şu: Yaşadığımızı fark ettik mi? Cevabınız evetse şanslı azınlıktansınız demektir. Ama cevabınız hayırsa hesap yapma zamanı gelmiş demektir.