Dün gibi hatırlıyoruz…… Gençlik yıllarımızda Antalya sokak ve caddelerinde dolaşırken, birbirimizi tanıyor, hal hatır sorup yarenlik ediyorduk… Evet Nüfusunun şöyle 50 bin dolayındaki Antalya’dan, yani 1960’lı yıllarından söz ediyorum.. O tarihte Antalya’nın bugünleri yaşayabileceğini, nüfusunun da bu oranda zirve yapabileceğini hiç ama hiç kimse akıl edemezdi.. O Güzelim portakal çiçeği kokan, caddelerinde sadece tanıdık bildik isimlerle karşılaştığımız, turnçlarla top oynadığımız, Kalekapsı’nda  SkodalarlaMemurevleri semtine, at arabasıyla Meydan’a dolmuş seferi yapan toplu taşıma araçlarının olduğu dönemleri hatırlıyorum da… Kalekapısı’nda daracık büfeden adeta tüm Antalya’yı sabah kahvaltısıyla şenlendirip doyuran 3’lü büfe ve onlardan aldığımız Antalya’nın meşhur sopa simidi, yanında tulum peyniri ve ceviz karşılığı ödediğimiz 10 kuruşu hatırlıyorum da… Akdeniz sinemasının tam karşısındaki rahmetli SAMİ AGA’nın piyaz için sabahın karanlığında  dükkana gelip, saat 11’de “YEMEK BİTTİİİİ!...” deyip sigarasını şöyle yakıp sandalyeye oturduğu günleri hatırlıyorum da… Karakaş ve Vatan kahvesindeki günlerimizi, İlkışık-Gençlik maçlarındaki kavgaları,  Elhamra, İnci, Yıldız ve Şehir sinemalarını da unutmak mümkün mü?... …Ve Antalya’nın buram buram Portakal çiçeği kokusuyla bezelenmiş havasını unutmak ne mümkün?.. Daha çoooook hatıralarımız var… Unutulmayan anılar ve olaylar var.. Antalya'da yaşamak ayrıcalıktır…. İşte bu nedenle asıl olan Memleket sevdası… Bir başka deyişle  ANTALYA SEVDALILIĞI… Bir başka duygu ANTALYA SEVDALILIĞI… Lafı evirip çevirmeden doğrudan söylemem gerekirse, o tarihlerdeki siyasileri mumdan vazgeçtik el yordamıyla arıyoruz… Bugün o tarihlerdeki siyasilerin hafızalarımızda kalanları analım… Hele bir ÇARIKLI’mız vardı ki sanki cihana bedeldi… İhsan ATAÖV’den söz ediyorum… Meclis kürsüsünden Antalya için karşısına çıkanı çıktığına pişman ederdi… Antalya sevdalısıydı… Karşısında laf etmek ne mümkün!.. Nur içinde yatsın… Çok ama pek çok anılarımız var.. Bir gün onları da yazarız… Daha daha kimler yoktu ki!.. Burhanettin Onat, Ahmet Tokuş,Hasan Fehmi Boztepe, Ömer Eken, Ahmet Torgay, Ömer Buyrukçu, Galip Kaya, Fahri Özçelik… Say say bitiremezdik Antalya Sevdalılarını.. Hele hele Deniz BAYKAL… Türk siyasi tarihine damga vurmuş, imzasını atmış bir siyasetçi… ANTALYA SEVDALISI… Allah sağlık versin, onun için “ANTALYA” denilince akan sular dururdu.. 3-5  Kırmızı çizgisinden biri de ANTALYA idi.. İşte bu siyasiler; Siyaseti kendi çıkarları için değil memleket aşkı için yapıyorlardı.. Bir başka deyişle ANTALYA SEVDALILIĞI vardı serde… Kalplerde, yüreklerde.. Bu yazdıklarım 1960 ila 1975 yılları arasını kapsar… Bu yazıda Meclise gidenler ele alındı… Yereller aklımızda… Kenarda bekliyor.. Kim neler yaptı, İl merkezi ve ilçelerde hangi Belediye başkanları nelere göz yumdu ve ne haltlar karıştırdı!… Hepsi belleğimizde… O Bildiklerimizi başka seferlere saklıyoruz…. Tabi ki şimdilik… Haaaaa!... Kendi çıkarlarını ön planda tutan, servetine servet katan, siyaseti çıkarlara alet eden bazı çirkin siyasetçilerle  bizimişimiz… Onları ne tarih, ne de biz af etmeyeceğiz… Hep yazdık, çizdik… “Sizi ömür boyu yargılayacağız” dedik… Aha.. Bugün de yargılıyoruz… Yoksa namuslu, onurlu, servetine servet katma derdi olmayan, Antalya sevdalısı siyasilere tek kelime bile etmeyiz.. Edemeyiz… Haşaaaa!... Üstelik alkışlarız… Saygı duyarız… Gelelim günümüzeeeeee…. Peki o dönemlerdeki sevdalılar şimdilerde yok mu?.. VAR AGAM VAR!… Ama ne yazık ki çıkarcı çevreler hep kazanıyor.. O Güzelim ANTALYA SEVDALILIĞI kendiliğinden bay-pas oluyor… Çoğunlukla bu zihniyetler hep bir şeylerin peşinde… Kimi para-pul, kimi şöhret, kimi mevkii, kimi şu-bu… Hele hele RANT PEŞİNDE tam gaz koşanlar… Uçsuz bucaksız servetlerine servet katanlar… Sonuçta tek kelimeyle Antalya’yı düşünen eskiye göre çok az… Azınlıkta yani… Oysa havasını soluyan, ekmeğini yiyen, caddelerinde yürüyen ister Antalya Doğumlu, ister bilmem nereli olsun, herkes ama herkes “ANTALYA” denildiğinde  şöyle toparlanmalı ve heyecanlanmalı.. Antalya’ya sahip çıkmalı… Çıkmalı ki, ileriki yıllarda çocukları da, kalan bu mirasa sahip çıksın.. Peki iş işten geçti mi?.. Hayır.. Ama eli kulağında ha bugün, ha yarın iş işten geçiyor… Demem o ki; ANTALYA SEVDALILIĞI bir başkadır.. Bu sevdayı çocuklarımıza aşılayalım, Antalya’ya sahip çıkalım… Bu lafları sayfa dolsun diye yazmıyorum… Ey mevki ve makam sahipleri, ey bu memleketten nasiplenenler, duyun bu haykırışı… Ey siyasiler!… Hangi siyasi görüşte olursanız olun… Ey bugün,  yarın ortalığa çıkıp da oy isteyecek olan MİLLETVEKİLİ ADAYLARI, siz önce  ANTALYA’yı, ANTALYA’da yaşayanları sevin…. Sadece Antalya’ya hizmeti düşünün… Önce ANTALYA SEVDALISI OLMAYI BECERİN… Göstermelik değil haaaa… Harbiden sevin… Sevin ki, kazanan ANTALYA olsun… Her şey boş… Vekillik de, Koltuklar da, saltanat da gelip geçiyor… Geride sadece “HOŞ SEDA” kalıyor…