Büyüklerimiz, küçüklerin dünyasında hep çikolataların, pastaların, bayramlık kıyafetler ile oyuncakların kol gezdiğini düşünmüşlerdir…
Bizler ne kadar büyümüş olsak da, büyüklerimiz için hep küçük kalmışızdır.
İnsan geçmişini, çocukluğunu, ilk heyecanını, ilk değer yargılarını unutabilir mi?
Kimilerimizin mürebbiyeleri vardı, kuştüyü yastıklarda, işlemeli karyolalarda “HANIMEFENDİ” veya “BEY EFENDİ” düşleri görürlerdi…
Kimilerimizde yer yatağında, sarılıp yün yastıklarımıza hayaller kurardık…
Ben yer sofrasına oturmuş, büyükler el sürmeden, kaşık tutmamış bir kesimin ürünü olarak, aristokrasi sofraları için adab-ı muaşeret dersleri görmüş bir çevre ile aynı tarihte, aynı heyecanı yaşadım…
1963 YILININ EYLÜL’ÜNDE, İLKOKULA BAŞLADIĞIM GÜN, ŞU AN BİLE GÖZLERİMİN ÖNÜNDE…
Sanki annem, babam ve ben birlikte okula başlayacaktık… Hep birlikte günler öncesinden hazırlıklar başlamıştı…
Okulum GAZİ MUSTAFA KEMAL İLOKULU,dünya Savaşı’nın sürdüğü 1915–1916 yıllarında Antalya Mutasarrıfı SABUR SAMİ PAŞA tarafından yaptırılmış olup, Antalya’da halk arasında daha önceki yıllarda “Gazi Mimar Kemal Okulu” olarak bilinirmiş…
Öğretmenim GÜNSELİ AKAND, Okul Müdürümüz ALİ MANAVUŞAKidi… Her ikisini de rahmetle anıyorum…
Sınıf arkadaşlarım;YILDIRIM ÖZGÜVEN, RAHMETLİ ÖMER TARHAN, MELEK ÇEKİ, GÜLTEN BIÇAKCI, MUSTAFA ŞEKERCİOĞLU, YILMAZ ÇIRAGÖZ, NAZİF ALTINPINAR, RAHMETLİ MİTHAT ÇELİK, NEVAL ONURAL, BİLGE ERDEM, SERDAR KUŞELİ, SEMİH DAMATLAR, GÜLŞEN TÜRER, YASEMİN ER, ATİLLA HAZAR, HULKİ ÇOKUYSAL, LEVENT ÇELİKGÖGÜS, MİTHAT BİLEYDİ, AHMET DOĞANER, NADİRE İŞLEK, ENDER ALICIOĞLU, EMİNE ÇAYLAK, SABAHAT GÜZEL, ZEHRA AYDOĞAN, YUSUF DAĞYAR, HÜSNÜ TAYŞİ, HÜLYA ÖZCAN, NALAN KÜÇÜKÜNAL, ÖZCAN OKTAY, OSMAN AĞIROĞLU, OSMAN UYGUN, TARIK ARIĞ, ESİN ÇAMDORUK, NECLA KAYA, ALİ SERTAŞ, BİRSEN SAY, KEZBAN ALBAYRAK, MEHMET EĞİLMEZ…
KALEİÇİ’nin tarih kokan o samimi sokaklarından, hiç tanımadığım kırk kişilik bir ortamın içine girmiş, biranda OKULLU oluvermiştim…
Hangi çevreden gelirsek gelelim, günde sekiz saat aynı hayatı paylaşmak gibi bir birlikteliğimiz başlamıştı.
Gün, ay, yıl, geçtikçe bu sekiz saatlik zoraki birliktelik, koyu muhabbetlere dönüşerek saat sınırını da zaman içerisinde ortadan kaldırdı.
1967YILINDAANTALYA LİSESİORTAOKUL ÖĞRENCİLERİ OLMUŞTUK...
İlkokuldan gelen birçok arkadaşım ile birlikte, yeni arkadaşlarımızda olmuştu.
MEHMET CENDER, ALEV BARUTÇU, ÜMRAN KARAKAPICI, TAMER KAVASOĞLU, CAN AKCAN, SEVİLYAVUZKURT KILINÇ, ÜMMÜHANÖZBEK ACAR, MERAL YEŞİLOVA KARHAN, AYŞE ERCİVAN, GÜR KARAÇÖL, NİLÜFER ÖĞÜTÇEN, SERAP YÜKSEL HIDIR, SÜHEYLA ŞATIR, ZEYNEP CÜCEN, CELAL DÜDENER, OYA GÜVENER, SALİH İNCE, ALİ YÜKSER, ALİ YILDIRIM, ALİ ARICI, YAVUZ SOĞANCI, HASAN DENİZ, CİHANGİR ERDİNÇ, TAHSİN EMEK, MAHMUT BAŞ, ÜNAL RODOPLU, RECEP GÜLER, MEHMET KILDIRAN, NİYAZİ İŞSEZER,SITKI GÜRA, CİHANGİR ERDİNÇ, İREM OLCAYTO, EMEL BULUT, İRFAN PİRALİ, LEYLA ATALAY, NURTEN KUNTER, GÜLSEN LEKTİMUR, YUSUF KAMİL ÖNGÜÇ, KEMAL ŞAVK, LEVENT PEKŞEN, NECDET KUZAY, GÜNGÖR DİNDAR, ŞEREF İNAN, FATİH TONGUÇ, SEMRA TONGUÇ, İZZET KURT, MUSTAFA ÜNAL, FERİT İŞEL, SİNAN AKIN, AHMET ÜNAL, DÜNDAR KÜHEYLAN, AYHAN CANKALP, NECMİ TURHAL, İHSAN KESTEN, TUNAY KERMAN, KENAN YİĞİT,ADİLE TEKELİ…Ve ismini sayamadığım daha birçok arkadaşımız, samimi ve içten dostlukları ile aramızda yer almışlardı.
RASİM RODOPLU, SÜLEYMAN EROL, FERİDE EROL, OĞUZ YALÇINKAYA, SAHABE YALÇINKAYA, ZELİHA KARAKAPICI, MEHMET KARAKAPICI, ŞAFAK ERGÜN, HAKKI MOTORCU, NİHAL İZCİ, ARİF BAÇ, NURAN DİREK, MUSTAFA DEMİR, HAKKI TUĞ, HAMİT BAYKAL, ŞÜKRİYE VURAL, ZİYA ÖZDEN, ERTUĞRUL SÜNGÜ, ESAT ARAL, MS. DAVİS, MS. BİGOLOW, SEVİM YENER, ÖZKAN İLİK, RIZA TAN, İSMAİL ÖZKAYNAK, ALAADDİN ÖZÇELİK, ZİYA ÜLGEN, FATMA GÜNGÖR, MUSTAFA SELEK, TEOMAN ACEMİ, SEVAL ACEMİ. MUZAFFER ALAKUŞ, AYŞE ŞAP, EMİNE CANKALP, MEHMET KIRBAŞ, İSMET EKİZ ve ismini sayamadığım birçok ÖĞRETMENİMİZyollarımıza ışık olmuşlardı…
Amaç aynı, eylem aynı, aynı şeye üzülen, aynı şeye sevinen, aynı tezi savunan, kaynaşmış bir aile oluvermiştik.
EBEDİ DOSTLUKLARIN TEMELİ ORTAOKUL VE LİSEDE ATILMIŞTI…
İlkokul yıllarında pek farkına varmadığımız arkadaşlık olgusununLİSE’ de farkına varmıştık…
Kendimizi kabul ettirmeye çalıştığımız, bir birey olduğumuzu anladığımız, oluşturacağımız geleceğin farkına varmaya başladığımız yıllardı LİSE’Lİ yıllarımız…
LİSELİ OLMAK, UNUTULAMAYACAK ANILAR BİRİKTİRMEKTİ…
LİSE demek, karnedeki ilk zayıfla tanışmak demekti.
O zayıfı karnede görmemek için, bazen hayal gücünü bile zorlayan kopya teknikleri bulmuştuk… Uygularken yakalansak bile yine de o heyecanı yaşamak güzeldi…
OKULDAN KAÇMAK için birbirinden farklı ritüeller uygulardık…
KARNE ALDIĞIMIZ GÜNLER, FARKLI HEYACANLAR YAŞARDIK…
Evlerimize bizleri zayıflı KARNE ile göndermemek adına, okul kapısında ellerinde kibritin ucuna sarılmış küçük bir pamuk parçası ve çamaşır suyu ile bekleyen, KARNE’ deki ayıbımızı düzelmemize yardımcı olan, fedakar arkadaşlarımız olurdu…
Sınıflarda, genellikle ön sıralara dersi dinlemek isteyenler otururken, arka sıralara dersle alakası olmayanlar oturur,tüm ders boyunca efsanevi sohbetler dönerdi,arka sıra sohbetlerinin yerini hiçbir şey tutamazdı.
İki arkadaş aynı sırayı paylaşınca ve de konu hobilerimiz olunca dersler TENEFFÜS olurdu…
Sanırım, o sohbetlerde doğan dostluklar nedeni ile geriye kalan hayatımız boyunca LİSE yıllarına hep özlem duyarız…
LİSE YILLARINDA KABULLENEMEDİĞİMİZ ŞEY BAŞARISIZLIKTI…
Edebiyattan 10 aldım, Matematikçi HOCA 3 verdi derdik…
İyi olan notları biz alırdık, kötü notları ÖĞRETMENLERİMİZ verirdi…
Oysa her ikisinide biz almıştık, başarısızlığı sevmediğimiz için çifte standart uygulardık…
O GÜZEL YILLARI ÖZLEMEMEK MÜMKÜN MÜ?
Tezkereli ve bilhassa kopyalı, sevda problemlerine aciz kalan, kara tahtalı, tebeşirli bir dünyayı, Edebiyat Hocamız ŞAFAK HANIM kızmasın ama hangi Edebiyat dersinde kompozisyon olarak yazabilirdik ki?
Yığınla sevdalar ve dostluklarla büyüttüğümüz okul hayatımızın sıcaklığını, hep çalan bir TENEFFÜS zilinde duyardık.
Nereden bilirdik ki, “OKULU ASMAK”la aslında hayattan kaçtığımızı?
Evet, hepimiz haşarıydık ama kesinlikle yaramaz sayılmazdık…
Matematik hocamız rahmetli MELAHAT ÇATTALLAR, bağışlasın ama, hangimiz TALES ve ÖKLİT bağlantılarından tüyen, LOGARİTMA danbi-haber, kendisini muhabbete ve spora vermiş bir ZAMANE ÇOCUĞU olmadık ki?
Fizik hocamız CAN FİDANbağışlasın ama hangimiz Fizik ve benzeri hesap gerektiren derslerde cam kenarında oturup hayallere dalmadık ki?
YÜKSEK OKUL YILLARI…
1974 ile1979 arası ÖĞRENCİLERİN, ANARŞİ ve TERÖR yüzünden çok sevilmediği, ÖĞRENCİ EVLERİNİN ANARŞİST YUVASI diye görüldüğü, ÖĞRENCİYE ev kiraya verilmediği yıllardı…
ÖĞRENCİ olmanın zorluğunu adeta tüm hücrelerimizde hissetmiştik…
Okulum GAZİ EĞİTİM ENSTİTÜSÜ bence bir hayat okuluydu…
NAZAN ANAT, ASLAN ÖZŞAHİN, KAZIM SAYACI, MÜYESSER DEMİRKAN, NAİL YÜCEL, ZAFER ALTUNLU, HAMZA ÖZBEYOĞLU, TÜLİN BALIKÇI, SEMA AKIN, SEMA SAYDAM, KAYA BAŞTUĞ İLTER, KEMAL ARDIÇ, GÜLDAL VURAL, YILMAZ İÇÖZ, GÜRAY BADEM, MUZAFFER AKIN ERTUĞRUL,MERAL ABUŞOĞLUve ismini sayamadığım birçok arkadaşım ile birlikte, hayatı tam anlamı ile öğreniyor, bazı konularda ayrı düşsek bile yarınlariçin birbirimize sıkı sıkı sarılarak büyüyorduk…
Birçoğumuz, okuldan ayrılmış veya atılmış, bir kısmı da maalesef terör nedeni ile gençliklerinin baharında toprağa düşmüşlerdi…
Mezun olan kesim olarak bizler çok şanslıydık…
MEZUN OLDUĞUM OKULUMA DÖRT YIL SONRA MATEMATİK ÖĞRETMENİ OLARAK DÖNDÜM…
Kısa sürede de olsa beni öğrencileri olarak mezun eden ÖĞRETMENLERİM ile yine aynı çatı altında olmak tarifi mümkün olmayan bir mutluluktu benim için…
Artık, Üniversiteyi bitireli yıllar geçti, göz çevresindeki kırışıklıkları, şakaklarındaki beyazları ve basküldeki değer artışını göz önünde bulundurup, ıskaladığımız mutlulukları ve kazandığımız değerleri hatırlayıp geçmişe özlem ile bakıyoruz...
İşte bu yüzden, okul yıllarına şu an bile geri dönmeyi, kapıda ki görevli den, müdürüne, öğretmeninden öğrencisine kadar hep geçmişi kucaklamayı istemişimdir…
Bizlerde büyük emekleri olan ÖĞRETMENLERİMİZDEN ve aynı sıraları paylaştığımız, dostlukları ile hayatlarımızı şekillendirdiğimiz OKUL ARKADAŞLARIMIZDAN vefat edenlere tanrıdan rahmet, hayatta olanlara uzun ve sağlıklı ömürler dilerim…
HAYATINIZIN KALİTESİNİ, HAYATINIZDA Kİ İNSANLARIN KALİTESİ BELİRLER…
Çok DEĞERLİ ÖĞRENCİLER, Mezun olunca şunu yapacağım, bunu yapacağım diye hayaller kurmak güzeldir okurken.
Hayat öyle bir gelecek çizer ki, kimisinin hayallerini gerçekleştirirken, kiminin de önüne bazı engeller çıkarır. Bazen her engelde bir fırsattır…
Siz vazgeçmeyin kurun hayallerinizi. Şu hayatta hayal kurmaktan daha güzel bir şey yoktur. Gerçeklerle karşılaşana kadar kurmaya devam edin.
Hayal kurmanızı sağlayan, yollarınıza ışık olan ÖĞRETMENLERİNİZE dört elle sarılın, saygı ve sevginizde kusur etmeyin.
Nefsinizin öğretmeni, vicdanınızın öğrencisi olun…
Hayatta ki tüm hayallerinizin gerçekleşmesini dilerim…
Başlayacak olan, 2020/2021 Eğitim ve Öğretim yılının ÖĞRETMENLERİMİZE, ÖĞRENCİLERİMİZE, İDARECİLERİMİZE, eğitim ve öğretim çatısı altında hizmet eden tüm EMEKÇİLERİMİZE, hayırlı olmasını temenni ederim…
