MAFYA NASIL TAKİP EDİLİR: Her mafyanın bir yeme ve yenme şekli vardır…

SİLAH MAFYASI: Eskiden 'silah kaçakçılığı mafyası' ve az da olsa laz yapısı silahlar vardı. Büyüklerimiz bunları takibe aldı. Vatandaşa kaçak silah alacağına gel ben vereyim dedi, hem de ruhsatlı. Yerli silah fabrikalarını güçlendirdi, yurt dışından her marka silah ve mermi ithal etti ve ruhsatlı silah almayı kolaylaştırdı. Silah almak isteyen vatandaşa da 'kör beygire hamut geçirir gibi' geçirerek ithal ettiği tabanca, tüfek ve mermilerini ithal fiyatının 5-6 misline sattı. Maliye silah ithal edince eskiden kaçakçının kazandığında daha fazla para kazandı. Ne oldu vatandaş memnun, devlet memnun. Mafya ise bize buradan ekmek yok deyip yavaş yavaş çekildi…

PETROL MAFYASI: Barış zamanında sınır ticareti ile kamyon kasasından büyük yakıt depoları ile yapılırdı. Savaş zamanlarında ise petrol üreten ülkeler savaşa girerse petrol kuyularının karşı güçlerce işgal edilmesiyle hemen oluşur. Önce kuyular, sonra petrol bakanlığı kibarca kontrol altına alınır. Savaş devam ettikçe ve o bölge işgal altındayken elde edilen ganimet petrolün sevkiyatı ülke dışına devam eder. Ancak petrolün tankerlerle  karadan ve denizden nakli uzaydan bile takip edilebilir. Bu çeşit mafyacıların başı ilerde uluslar arası ilişkilerde ağrır ama mal batıya kaymıştır bile. Ülkeler işgal edilmiş ve petrolü talan edilmiştir…

EHLİYET MAFYASI: Eskiden trafik komisyonunda bir takım mafyöz tipler ehliyet imtihanlarında ehliyet komisyonu ile vatandaş arasında köprü olup milleti tamamen duygusal nedenlerle ehliyet sahibi yapıyorlardı. Devlet baba bunlara 'hop, vergi kutsaldır, siz niye vergi vermiyorsunuz' dedi ve şoför okulları açtırdı. Sağlık raporu aldırıp, araba kullanmayı bilmeyenlerin gittiği, bilenlerin gitmediği, birkaç haftalık eğitimle ve ufak bir imtihanla ehliyetler bol kepçe dağıtılmaya başlandı. Hükümet  okullardan çokça vergiyi, ehliyet mafyası da tası tarağı topladı.

HAYALİ İHRACAT MAFYASI: Özel sektörün  ileri zekalı çocuklarının  icat ettiği bir yöntemdi. O zamanlar mobilya ihracatı yapmış gibi sunta yolluyorlardı. Devlet yurda döviz getiriyorsun diye ihracat yapanlara! vergi iadesi uyguluyordu. Böylece yurt dışındaki kayıt dışındaki çamurlu paralar ülkeye getirilip, merkez bankası makinelerinde yıkanıyor ütülenip bir anda çaycılıktan büyük ihracatçılığa terfi etmiş iş adamları tarafından piyasaya sürülüyordu. Daha sonra herkes yapmaya başladı. Bazı Arap ülkelerine nüfuslarından çok, kışlık kaban ve bot yollamaya başlanınca işin gübresi çıktı. Ama bu yöntemle döviz, ülkeye İMF' den daha ucuza akmaya başladı. Hayali ihracat yapanlara ne mi oldu? Ufak bir para cezası verildi. Neticede yurt dışında vatan hasretiyle bekleyen dövizler memlekete geldi.

ARAZİ MAFYASI: Büyük şehirlerde devlet arazisinin korunmasız olduğunu gören bir takım mafyöz gruplar ve kişiler tarafından ucuza ve hafif omuz darbeleriyle çevrilen araziler vatandaşa satıldı. Daha sonra oy alma gayesiyle belediyeler hizmet götürdü ve oflarla aflarla tapular verildi. Devlet bunun önüne almak için kooperatifleşmeyi teşvik etti ve böylece gelir düzeyi düşük olanlar ev sahibi oldu. Arazi mafyası aç kalmıştı. Hedefiniz Akdeniz ileri prensibiyle sahillere akın ettiler ama kooperatifler pıtrak gibi çoğalmıştı. Ankara'dan tam destekli çok ağır ağbiler devlet arazilerini sitmiş ormanmış gibi bahaneler  dinlemeyip turizme tahsis ettirdiler. Orman olan yerlerde tesadüfen sadece yapılacak otel kadar alanlar bir gecede yandı ve orman vasfından çıktı. Sonra da devlet kredileriyle turizm yatırımları yapılmaya başladı. Çayın taşıyla çayın kuşları vuruldu ve bu kuşların etleri çok lezzetliydi. Omuzu düşük ceketli ağbilerin  bazıları ise sahillerde boş yer kalmadığı biçin geldikleri büyük şehirlere ricat ettiler. Haa bu arazi işinde en kılçıksız iş yapanlar, ucuza alınan arazileri kamuya kaskaslıyanlardı. Onlar işlerini güç odaklarıyla ortak yaparlar ve fifty fifty sistemiyle çalışırlar. Kamu dairelerinde  itibar görürler ve sevecen, güler yüzlü, tontondurlar ve kapılar her zaman onlara açıktır. Ortaklarına karşı ödemelerine sadıktırlar ve 'bal tutan kavanozu götürür' lafını çok severler. Onların hepsi devletin silahla değil, kalemle soyulduğunu bilen akıllı okumuş çocuklardır....

YAZININ DEVAMI İKİNCİ BÖLÜM MAKALEDE