Zamanın birinde, orta yaşlarda çok fakir bir adam, bir gün zengin bir ağanın kapısını çalmış. Ağaya günlerdir aç gezdiğini ve bir parça ekmek istediğini söylemiş. "Bir parça ekmek seni kaç gün daha tok tutar, var git kendine bir iş bul çalış" demiş, ağa. Kapıyıda yüzüne kapatıp kovmuş fakiri.
Fakir aç perişan dolanırken, bir çobana rastlamış. "Günlerdir açım, varsa biraz sütün Allah rızası için veriver" demiş. Çoban bir tasa süt koymuş, fakir sütü kana kana içmiş, çoban bir tas daha doldurmuş, fakir onu da hızla içivermiş. Çobanla fakir sohbete başlamışlar, fakir ekmek vermeyen ağayı da anlatmış. "Bu gördüğün sürü ve otlaklar sana ekmek vermeyen ağanındır, ben kırk yıldır onun yanında çobanlık yaparım", demiş çoban.
"Ağa bana bir parça ekmeği vermedi, sen ise onun çobanı olduğun halde süt verdin, bu nasıl iştir ki mal sahibi vermez, mal sahibinin çalışanı ise hiç düşünmeden verir" demiş, fakir. Çoban, "ağanın yerinde olsam ben de aynısını yapardım", deyince fakir daha da şaşırmış. "Ağa da burda çoban olsaydı, emin ol benim yaptığımın aynısını yapar, sana bolca süt verirdi". İnsanın varlığı artarken verdiği de azalır. Ondan alınacak ne ise biri aracı yapılır da, yine alınır.
Fakir, çobana "bu dediklerinden birşey anlamadım" deyince çoban açıklamış; Eğer birşey isteyeceksen mal sahibinden değil, yanında çalışandan iste, demiş. "Sahibi vermez, çünkü malından mal gider, çoban verir, çünkü ağanın malından mal gider, kendi malı değil. İnsanoğlu böyle malına düşkündür işte" demiş, ama "Allahın adaleti var ya, onun elinden olmasa da başka eller bulur da, onun yedirmediklerini bir güzel yedirtir garibanlara".
Ben her gün onlarca köylüye süt veririm bu sürüden, ne ağanın ruhu duyar ne de biri gidip söyler. Çünkü o geleni hesap eder, gideni ise gözlerine perde inmiş gibi göremez. Perdeyi indiren fakiri gönderendir. Ha, olur da birgün öğrenirde beni hesaba çekerse, vermediğin zekatları dağıttım, derim. Sürüden bir kuzuyu kurt kapsa, o da onun hakkıdır, derim. Bu sürüye ot veren otlak, hakkını kurtla alır. "Her garip hakkına düşeni mutlaka alır, herşey benim diyenlerden, ilahi adalet o herşeylerinden mutlaka az veya çok alır".
Ekilmiş bir tarlada nice kurdun kuşun emeği ve hakkı vardır. Bu dünyada ağaya da, sana da, bana da, kurda kuşa da yetecek kadar çok şey vardır. Ağa ağalıkla sınanır, çoban çobanlıkla, fakir fakirlikle sınanır. Hayat dediğin kısa bir yolculuktur. Bir zaman gelecek, ağa ile maraba eşit olacak ama toprak altında tabi. Sen iyisi mi kimin değil, senin neyle sınandığına bak, bugün sen fakirliğinle beni ve ağayı sınadın ve ağanın malı da, ağalığı da sınavına yetmedi.
Sen şimdi fakirlikle sınayacaklarını sınadın, üstüne düşeni yaptın, elin iş tuttukça çalışıp çabalamazsan senin sınavının sonu da ağanınkinden farklı olmayacaktır...