Son zamanlarda hepimizin sıkça duyduğu, gazetelerde okuduğu yahut televizyon programlarında işittiğimiz bir gerçek “bizim kuşak”. Peki nedir bizi de içine çeken bu girdap? Bunlar sırasıyla; sessiz kuşak, bebek patlaması (babyboomer) kuşağı, X kuşağı, Y kuşağı, Z kuşağı ve yeni yeni aramıza katılmaya başlayan ALFA kuşak. Anlamak için tanımak gerekir. Kuşakları tanımaya sessiz kuşaktan başlayalım. Sessiz kuşak, 1927-1945 arasında doğanların oluşturduğu şimdilerde ise oldukça yaşlı olanların yani anneannelerimizin, dedelerimizin ya da hayatta olmayan kişilerin oluşturduğu bir jenerasyon. Bu kuşağın başlıca özellikleri ise tüm dünyada otoritelerin devletlere hâkim olduğu, özgürlüklerin yok sayıldığı bir dönemde doğmaları. Bu kuşağa sessiz kuşak denmesinin de nedeni bu. Bu kuşağın diğer özellikleri de; uyumlu, çalışkan, kanaatkar, otoriteye saygılı olmaları. Bu özelliklerden de çıkarabileceğimiz gibi ortam, dünyadaki genel siyasi yapı, ekonomi kuşakları etkileyen bağlamlar oluyor. Sessiz kuşakta yaşayan bireyler büyük dünya savaşını bizzat fiilen yaşamış, işsizlik, kıtlık gibi dramlarla karşılaşmış, hatta bu kuşağın çocuklarına da “savaş çocukları” adı verilmiştir. Sessiz kuşağın özelliklerini belirtirken de söylediğim gibi bu kuşak çalışkandır. Çünkü başarıya ulaşmanın tek yolunun çalışmaktan geçtiğini deneyimleyerek görmüşlerdir. Şimdilerde ise ninelerimizden ya da dedelerimizden pek çok kez işittiğimiz “çok çalışın, çalışın ki başarılı olun” sözü onların kendi kuşağının yaşama felsefesinin bir sonucu. Sessiz kuşaktan sonra gelen kuşak ise “babybommer” yani bebek patlaması kuşağı. Bu kuşağın da sessiz kuşaktan kalır yanı yok çünkü bu kuşakta 2. Dünya Savaşı sonrasında doğan yani soğuk savaş dönemine denk gelmiş olan bebekler bizi karşılıyor. 2. Dünya Savaşından sonra tüm dünyada inanılmaz bir nüfus artışı gerçekleşiyor ve 1 milyara yakın bebek doğuyor. Bu kuşağın ismi de zaten bu soğuk savaşta doğan bebeklerden esinlenerek oluşuyor. Bu kuşağın özelliklerine bakıldığında yine onlarda önceki kuşakla oldukça benzer tablolar dikkat çekiyor. Sessiz kuşakta olduğu gibi kuralcı, otoriteye kısmen saygılı, çalışkan bir kuşak görüyoruz. Bu kuşağın diğer özelliği ise uyumlu bir kuşak olması. Bunun sebebi ise yeni yeni başlayan teknolojik gelişmelere uyum sağlamaları. Bu kuşakta yer alan bazı kişiler dünyada başlayan özgürlük hareketlerinin öncüleri olmayı başarmış. Babyboomer kuşağı önceki kuşaklara göre nispeten zengin daha rahat bir kuşak portresi çiziyor. Ne de olsa fiili savaşlar artık bitmiş dünya biraz daha rahatlamıştır. X kuşağına geldiğimizde ise 1965-1979 arası doğan yani anne babalarımızın doğduğu bir kuşak bizi karşılıyor. Bu kuşak para kazanan, mevki makamı oldukça önemseyen, otoriteye saygılı, teknolojiye hayatının her alanında maruz kaldığı için adapte olmak zorunda kalan bir nesil. Bilgisayarlarını sadece iş için kullanan bir kuşak. Tabii ki bu kuşak da tamamen rahatlık, refah içinde yaşamamıştır. Dünyada yaşanan petrol krizi, ülkemizde yaşanan siyasi krizler, darbeler derken epeyce zorluk yaşamışlardır. Y kuşağına yani milenyum kuşağına bakıldığında ise 1980-1999 arası doğan şimdilerin gençleri olan bireyleri görüyoruz. Bu kuşakta diğer kuşaklardaki mevcut özelliklerle taban tabana zıt özellikler bulunuyor. Y kuşağı gençleri otoriteye bağlı kalmaktan hoşlanmayan, iş hayatında başkalarının altında çalışmayı değil kendiişinin patronu olmayı isteyen, girişimci, özgüvenli gençler. Bu gençler teknoloji dostu olan yeniliklere karşı çıkmayıp yanında duran, parayı amaçtan çok araç olarak gören bireyler. Eğlence onlar için ön planda. Y kuşağı, babaları dedeleri gibi zorluk çekmemiş; zorluk gördükleri anda şimdilerde “helikopter ebeveynler” olarak adlandırılan anne babaları, yardıma ihtiyaçları olduğu vakit bir helikopter misali yetişmiş, sıkıntıları olduğunda hemen inip sıkıntıları çözmüş. Çünkü Y kuşağının anne babaları rahat bir hayat yaşayamamış, zorluklar içinde okumuş, çeşitli sıkıntılar çekmişler, çocuklarının rahat bir hayat sürmesi için sürekli didinip çabalamışlar. Y kuşağının bir diğer özelliği ise her şeyi sorguluyor olmaları. Çünkü bu gençler bilgiye, gerçeğe çabucak ulaşıyor olayların aslını anında öğrenebiliyorlar. Aynı zamanda ise bu kişiler bugünün ve yakın geleceğin yöneticileri, siyasetçileri, doktorları, öğretmenleri… Yani bu gençler, devletlerin gelişebilmesi için altın bir anahtar. Bu bireyler ülkenin geleceği için belirleyici bir rol oynayabilir. Özgürlüklerine düşkün olmaları neticesinde Y kuşağının yüksek yaratıcılık gücünden yararlanmak toplumları ileriye götürecektir. Bizim de içinde bulunduğumuz çoğu kişinin şımarık bulduğu Z kuşağını konuşmanın vakti geldi. Bu kuşağı 2000-2016 yılları arasında doğan ergenler olarak nitelendirebiliriz. Bu kuşakta doğan genç arkadaşlarım ve ben teknolojinin kucağına doğduk. Bebekliğimizden itibaren teknolojiyle yaşar halde büyütüldük. Yani teknolojiye en iyi adaptasyonu olanlar biziz. Bizler yani Z kuşağı, Y kuşağında da görülen özgürlükçü, eğlenmeyi paradan ön plana koyan, geleneksellikten uzak gençleriz. Fakat bizlerin onlardan farklı birçok özelliği daha var; tatminsiz, sürekli tüketim halinde olan, çabucak sıkılan, elindekinin kıymetini anlamayan gençleriz aynı zamanda. Çünkü bizler bir ağaç kovuğundan çıkmadık, bizleri de bir anne baba büyüttü ve bizler bebekliğimizden itibaren sürekli istekleri karşılanan, her istediğimize anında sahip olan çocuklardık. Bu yüzünden büyüdüğümüzde de bu alışkanlığımız devam etti. Bizler anne babamızdan gördüğümüz, duyduğumuz şeyleri hemen kabul etmedik. Ebeveynlerimizden gelen basmakalıp gelenekleri, düşünceleri Y kuşağıyla birlikte değiştirmeye çalışan da bir kuşağız. Yani dünyada büyük kapsamlı değişikler olacaksa bu değişimlerin başını çeken Z ve Y kuşağı olacak. Daha güzele, daha iyiye evrilmenin meşalesini bizler yakacağız. Ayrıca saydığım beş kuşak arasında ise en yaratıcı, motor becerileri en yüksek olan kuşağız. Bu kuşak diğer kuşaklardan ayrı bir yere sahip. Bütün markalar, sinemalar, kitaplar bu kuşağın istediğine göre şekilleniyor. Çünkü bu kuşak istediklerini oldukça kolay elde ediyor. Yani yeni bir telefon markası çıktığında ilk bu kuşağın dikkatini çekiyor, bir çanta moda olduğunda ilk Z kuşağı mağazalara koşuyor. Son kuşağımız ise ALFA kuşağı. Bu kuşakta doğanlar ise şimdilerin bebekleri yani 2018-2020 ve devamında doğan minik bireyler. Bu bebeklerle ilgili çok az araştırma mevcut fakat bu bebeklerin “sessiz kuşak” gibi şanssız olduğunu söyleyebiliriz. Bu bebekler mevcut salgın ortamının içinde doğan, temiz hava almak için bile ayda bir iki kere dışarı çıkan bebekliklerini kırlarda doyasıya koşup oynayarak geçiremeyen bebekler. Büyüdüklerinde de onları pek parlak bir dünya beklemiyor olabilir. Önceki nesillerin bıraktığı sorunları büyüdükleri zaman patlamaya hazır bir bomba gibi ortalarında bulabilirler. Sonuç olarak kuşaklar gelip geçiyor. Önemli olan hangi kuşağın içinde doğmuş olmak değil önemli olan 21.yüzyılın gereklerini yerine getirmek, kuşakları anlamak ve en önemlisi de hangi kuşakta doğmuş olursanız olun yeni bilgiler öğrenip eski fikirlere takılı kalmamak. Ünlü bir yazar şöyle der, 21. yüzyılın cahili okuma yazma bilmeyen değildir, 21. yüzyılın cahili dün öğrendiği yanlış bilgileri bugün unutamayandır! Duygu Kuş (Neriman Erol Yılmaz Sosyal Bilimler Lisesi 10-D)