Her şey gibi turizmin de bir tarihi vardır. Antalya’nın tarihsel hücreleri turizm hareketleriyle doludur. Binlerce yıldan gelen köklü bir geçmişi vardır. Ticaret, inanç, spor ve kültür-sanat etkinlikleri nedeniyle Antalya’ya gelenler çağlar boyunca turizm hareketinin tarihinioluşturmuşlardır. Elbette sağlık ve eğitim gibi nedenler de vardı. Tıpkı bugün olduğu gibi çok farklı nedenlerle insanlar geçici olarak Antalya’ya geliyordu. Geçmiş zamanların turizminin bugünden farkı yıl boyuna yayılmış ziyaret trafiğiyle daha sürdürülebilir olmasındaydı. Çünkü önemli antik destinasyonlar çoğunlukla inanç, kültür ve spor amaçlarına yönelikti. Bunlar da deniz-kum-güneş turizmi gibi bir mevsimi değil, tüm yılı kapsıyordu.

Antalya geçmişine ait her dönemden çok sayıda örnek turizm etkinliği yazılabilir. Hemen her antik kentte bulunan tiyatrolarda Klasik ve Helenistik dönemlerde tiyatro ve müzik gösterileri yapılmaktaydı. Periyodik bayramlardaki programlı kutlama gösterilerini sadece o kentin halkı değil çevre yerleşimlerdeki insanlar da izlemeye geliyorlardı. Bu gösteriler Roma Dönemi’nde gelişerek büyüdü ve Helenistik döneme göre büyük operasyonlu mega gösterilere dönüştü. Tiyatro ve müzik gösterilerinin yerini daha çok gladyatör ve vahşi hayvan mücadeleleri almıştı. Helenistik dönemin 1000-2000 kişilik tiyatroları 5000-10.000 kapasitelerine çıkmıştı. Bölgedeki en büyük tiyatrolar olan Myra ve Aspendos’un 10.000 civarında kapasiteleri vardı. Kapasitedeki bu yükseliş kentlerin yerli nüfusunun artmasından çok kentlerin aldığı dış turizmden kaynaklanıyordu. Her kent bu turizmden sebeplenmek için tiyatro yapmakla kalmıyor muhteşem gösteriler düzenliyorlardı. Kentin zengin hayırseverleri de bu gösterileri finans etmek ve kentlerinin kültür ve turizmine katkı vermek için yarış halindeydiler. Festival sponsorluğu en popüler iyilikseverliklerdendi. Hem kültürel yükselişle prestij kazanılıyor hem de tüm esnafın ekonomisi yükseliyordu.

Büyük açık tiyatrolar yanında, tüm büyük kentlerde bulunan theatrumtectumlar (Bouleuterion-Odeion-Ekklesiesterion) kapalı tiyatrolar olarak hem sosyal-siyasal meclis toplantılarında, hem de müzik-sanat performanslarında kullanılmaktaydı. Bunlar -tiyatrolarla birlikte- bugünün kongre ve kültür-sanat turizmini karşılayan formda öncü gösteri merkezleriydi.
Büyük kentlerde bulunan stadiumlar da spor festivallerinde onbinlerce ziyaretçiyi ağırlıyordu. Zengin programlı yarışları ve gösterileri izlemek için kent dışından binlerce ziyaretçi geliyor, kentte konaklıyor, yiyor, içiyor ve para harcıyorlardı.

Antik çağlarda en etkili destinasyonlarinanç merkezliydi. Merkezi tapınakların olduğu büyük kentlere önemli bir ziyaretçi trafiği vardı. Bu metropoller genellikle liman kentleriydi. Antalya’daki en büyük limanlar Myra (Demre), Side ve Patara’daydı. Bu kentler aynı zamanda önemli tanrıların tapınaklarını da barındırıyordu. Başta Artemis ve Apollon olmak üzere Olympos tanrılarının neredeyse tümü Likya ve Pamphylia’da tapınım görüyordu. Tanrılar adına düzenlenen çeşitli dinsel festivallere uzaktan yakından onbinlerce kişi katılıyordu. Çok küçük bir kasaba olmasına rağmen Antalya kent merkezindeki Lyrboton Kome’debile Apollon onuruna şenlikler düzenleniyordu. Letoon’da bütün Likya halkları dini günlerde ve bayramlarda Leto, Apollon ve Artemis onuruna toplanıyorlardı. Likya yerel tanrılarının erken tapınım meydanı Ksanthos agorasındaki dinsel trafik Letoon’a yönelmişti. Zaten Letoon,Ksanthos’un ve diğer kentlerin ortak tapınım yeriydi. Bir kent değildi. Büyük potansiyelli turizm hareketine yol açan antik dinsel bir destinasyondu. Geleceğini öğrenmek isteyenler Sura (Demre) Apollon ön bilicilik merkezini ziyaret ediyordu. İnsanlar bu tapınakları sağlık dilekleri için de ziyaret ediyordu. Ayrıca Rhodiapolis Asklepeionu da yine hastaların ziyaret ettikleri önemli yerlerdendi.

Aynı dönemlerde liman kentlerinde yoğunlaşan uluslararası ticaret nedeniyle debinlerce kişi geçici olarak Antalya’ya geliyordu. Tüccarlar, denizciler ve diğer yolcular liman kentlerinde kaldıkları sürece konaklıyor ve yiyip-içip eğlenerek para harcıyorlardı. Liman kentlerindeki oteller, hamamlar, restaurantlar, barlar ve genelevler dolup taşıyordu.Yol kılavuzları, gösteri programları basılıyor ve hediyelik eşyalar üretiliyordu. Adı turizm değilse de kendisi turizmdi. Binlerce yıllık hareketin “Turizm” adıyla anılması yenidir: Turizm kelimesi 18. yüzyılda “Grand Tour” ve “Tour de France” ile ilk kez karşımıza çıkmış, Recaizade Mahmut Ekrem’ in Araba Sevdası ile 1887’de ilk kez Türk literatürüne girmiş ve 80’lerde patlayan Turizm hareketiyle de bir ekonomik fenomene dönüşmüştü.
Kent içi işletmeler dışında kentler arasında da konaklama yapıları vardı. Özellikle bir menzilde (gün ışığı boyunca) varılamayan kentler arasında mansiolar bulunmaktaydı. Roma Döneminde yapılmış mansiolardan birini yıllar önce Tlos yakınlarında Kemer’de keşfetmiştik. Bunlar insanların ve hayvanlarının geceyi geçirmek üzere konaklayabilmeleri için yapılmış güvenli tesislerdi. Ayrıca yol güvenliğinin bulunduğu stationes ve at ve araç değişimini sağlayan basit hanlar,mutationesler yol boylarında konaklama/sığınma sağlıyordu. Antalya için en önemli yol kılavuz belgesini-tur rotası- Patara’da ortaya çıkarmıştık. MS 1. yüzyılda Batı Antalya’daki tüm yollar ve üzerinde bulunan kentler aralarındaki mesafe yazılarak verilmiştir.

Bizans Dönemi’nde antik turizmi etkileyen büyük değişiklikler olmuştu. Roma İmparatorluğu’nun dini değişmiş pagan, politeist dinler, yerini semavi dine bırakmıştı. Roma artık Hristiyan’dı. Yeni dinin etkisiyle tiyatrolardaki gösteriler kaldırıldı. Bu dönemde turizm, inanç ve ticaret üzerinde yoğunlaşıyordu. Bizans Dönemi’nde bölgenin yönetim merkezi olan Myra, St.Nikolaus’un okulunu ve kilisesini açmasıyla birlikte dinsel merkez haline de gelmişti. St.Nikolaus’un MS 4. yy ortasında ölümüyle martyrionu da Myra kilisesine eklenmişti. MS 6. yüzyılda yaşayan ve Manastırı Demre Karabel’de bulunan SionluNikolaus’la birlikte Demre, Hristiyanlar için önemli bir hac merkezine dönüşmüştü. Ve Myra’ya hem karadan hem de Myra’nın limanı Andriake’den gemilerle binlerce ziyaretçi hacı olmak için Demre’ye geliyordu. Bu trafik bugün artarak devam etmektedir:Myra kenti ve Kekova ile birlikte Türkiye’nin en çok ziyaretçi alan en özel yerlerinden biri olmuştur.

Selçuklu Dönemi’nde turizmin ağırlıklı sebebi ticaretti. Roma Dönemi’nde mansio olarak karşımıza çıkan yol tesisleri Selçuklu’da menzil hanları zinciriyle bambaşka bir boyut kazanmıştı. Konya-Antalya gibi ana güzergahlarda ticari kervanları güvenceye alan yol tesisleri oluşturulmuştu. Vakıf olarak işletilen Kervansaraylar 13.yy başından itibaren kervanların gün boyunca süren yorucu yolculuktan sonra konaklamalarını, yolcuların ve hayvanların her türlü ihtiyaçlarını karşılayabilecek yatakhane, aşevi, depolar, ahırlar, hamam, eczane, mescit,ayakkabıcı, nalbant hizmetleri içermekteydi ve tüm hizmetler karşılıksız verilmekteydi. Turizm ekonomisi boyutunda baktığımızda kervansaraylar doğrudan para kazanmazdı ama ticareti güvenli taşıyarak para kazanılmasını sağlıyorlardı. Antalya’nın en erken ve en büyük kervansarayı Döşemealtı’nda bulunan Evdirhan’dır. Selçuklu Sultanı I. İzzeddin Keykâvus tarafından yapılan (1215-1219) Evdir Han Bir Sultan Hanı’dır. Dört eyvanlı şemanın Anadolu’daki tek örneğidir. Antalya – Isparta (Evdir-Kırkgöz-Susuz-İncir-Ağlasun hanları) üzerinden Konya ve Manavgat – Beyşehir üzerinden Konya güzergahlarında her 40 km’de bir kervansaray bulunmaktadır. Bu ağ, Konya’dan doğuya, güneydoğuya ve kuzeye doğru devam etmektedir.

Esas ticari faaliyetler ve tüccarların konaklaması Selçuklu ve Osmanlı dönemlerinde şehir içihanlarda gerçekleşiyordu. Zamanın iş turizmi bu hanlarda yaşanıyordu. Osmanlı Dönemi’nde de ticaret ve inanç yoğunluklu turizm hareketi büyüyerek devam etti. Bugün olduğu gibi, Bizans ve Osmanlı dönemlerinde de İstanbul en büyük turizm merkeziydi.
Antik çağlarda İmparator, Kral, Sultan gibi iktidar sahiplerinin bir kenti ziyaretlerinde de bugün olduğu gibi miting benzeri politik turizm hareketleri de oluyordu.

Antik dönemlerde farklı nedenlerle geçici olarak yer değiştiren gezginler Antalya’yı her zaman çok sevdiler.Antalya her dönemde kozmopolit bir dünya kentiydi. Eski dönemlerde de çok sayıda ayrı dil konuşuluyordu bugün de. Modern Antalya,tarihi dönemlerdeki turizm çeşitlerinin üstüne deniz-kum-güneşi turizmini de eklemiştir. Kültür ve sanata dayalı turizm antik dönemlere göre çok zayıftır. Sanat turizmi geleneği sadece Aspendos’ta yılda bir kez yapılan festivalle yaşanmaktadır. Bu bile kültür-sanat turizminin farkını ve ayrıcalığını göstermeye yetecek güçlü izler vermektedir. Antalya’nın her ilçesinde ve taşrasında bulunan antik tiyatrolar ve hipodromlar bize yol göstermekteyse de henüz antik dönemlerin kültür turizmi düzeyine ulaşmış sayılmayız. Altın Portakal Film Festivalinin güçlü sonuçları, turizm ve marka kent yolunda neyin değerli olduğunu göstermektedir.

Kısacası, deniz-kum-güneşturizmi hariç diğer her turizm tipinin başarılı örnekleri eski Antalya coğrafyası ve kronolojisinin her noktasında bulunmaktadır. Hatta “Her şey dahil” turizminin bile ilk öncüsü olarak Selçuklu kervansaraylarını sayabiliriz.

Anadolu’nun ve onun en özel parçası olan Antalya’nın hücrelerinde, derin ve renkli tarihinden gelen ulusal ve uluslararası turizm vardır. Turizm bu kentin bütün vücuduna derinliğine sirayet etmiştir. Antalya turizm tarihine bakarsak da, -Batı ve Güney Anadolu’nun tamamı gibi- uzun binyıllar boyunca Antalya kültür-sanat-spor-inanç turizminde uzmanlaşmıştır. Bunların tamamını en başarılı biçimde içeren dönem ise Roma Dönemidir. Tarih her konuda yol göstericidir. Turizmde de elbette. Bugün ulaşılan tüm zamanların turizm rekorları boşuna kırılmamıştır.Tarihsel bir birikimin sonucudur.

Asıl keyifli olan, uzun tarih boyunca turizmin en güzel örnekleri bu topraklarda yaşanmıştı. Bugün antik turizmi yaşamış olan antik kentlerin kalıntıları ve buluntuları, yeni zaman Antalya turizmcilerinin fuar stantları ve diğer tanıtım çalışmalarının baş köşelerini süslemektedir. Yani arkeoloji hem ders vermiş hem de güç vermektedir. Tek handikap: arkeolojik çalışmaların sonucunda ortaya çıkan antik kalıntılar ve bilgileri turizm pazarlamasında kullanırken ilgili olanların, sebeplendikleri kalıntıların bakılıp yaşatılmasına sıra geldiğinde yetersiz olmalarıdır…

Son not: Antik çağlar boyunca etkili varlığına tanık olduğumuz kültür-sanat-spor turizminin başarılı tarihsel örnekleri, yarın için hayal ettiğimiz turizm vizyonuna başarısı kanıtlanmış köklü temeller sunmaktadır. Yüksek araştırmalara ve yeni keşiflere ihtiyaç yoktur; geçmişten ders alalım kafidir. Anadolu her konuda olduğu gibi turizm konusunda da en eski okuldur. Arkeoloji de bu okulun öğretmenidir.