Bazı insanlar vardır ki, işleri güçleri toplumda fitne fesat çıkarmaktır.

Fitne fesat, tüm huzursuzluk ve düşmanlıkların kaynağıdır.

Bir toplum, fitneye kaynaklık eden insanlara prim verdikçe ya da onların anlayışlarının yaygınlaşmasına müsaade ettikçe bozulur.

Hattafelâkete sürüklenir.

Kötü niyet ve dedikodu inancımızda yasaklanmıştır.

İnsanların arasına nifak sokmak da…

Ancak uymuyoruz.

Kusurları, mahremiyetleri araştırarak ifşa etmeler…

Yüze gülerek arkadan konuşmalar, çekiştirmeler…

Kötü düşünceler ve güvensizlikler…

Asılsız şüpheler ve süreklilik arz eden evhamlar…

Kin tutma, haset etme ve sırt çevirmeler…

Toplumda kargaşa çıkarmalar…

Yalan söylemeler, yalancı şahitlikler, durmadan laf götürüp getirmeler…

Fitneyi körükleyen en önemli fiil ve davranışlardır.

Özellikle yalancılık ve ikiyüzlülük…

Yalan söylemekten kaçınmayan kişi, her türlü fitneyi rahatlıkla çıkarabilir.

Kendisine ulaştırılan bilgilerin aslının olup olmadığını araştırmayanlar, fitnecilerin tuzağına düşer.

Toplumda dedikodu dinleyerek, fitne-fesat ve bozgunculuğa seyirci kalmak da doğru değildir.

Sevgi, barış, hoşgörü…

Hak ve hukuk…

Birlik ve beraberlik…

Toplumu ayakta tutan en önemli dayanaklardır.

Bireyler arasında kin ve nefretin yayılması, toplumda fitnenin çoğalmasına yol açar.

Fitne, toplumu birbirine düşürerek kamplara böler.

Ayrılık ve parçalanma güçsüz toplum yaratır.

Güçsüz toplumlar perişan olur.

Aman dikkat!

Toplumda çığ gibi yayılan fitne, suçlu-suçsuz her şeye ve herkese zarar verebilir.

Tarihimiz, bugün yaşanılan bütün kumpas ve hilelere, çıkarılan fitne ve fesatlara benzer olaylarla doludur.

Hem de ibret verici örnekler…

***

Yahudi hain vezir hikâyesi

Dünyayı kasıp kavuran zalim, Yahudi bir padişah vardır. Yahudilerin haricinde hiç kimseye hayat hakkı tanımaz.

Bu padişahın alçak veziri, şeytanca bir kumpas kurarak kötülükte zalim hükümdarı bile geçer.

Hain vezir, ihanet planını padişahına şöyle açıklar:

“Padişahım, sen beni düşmanın olarak ilan et. Diğer dinin mensubu gibi göster. Tam beni idam edecekken, birisi tarafından kurtarılıp da sürgüne gönderildiğim haberini bütün âleme yay. Ben böylece diğer dindarların arasına rahatlıkla girebilirim, onlar tarafından itibar görürüm.

Bundan sonra da artık herkes sözlerime inanacak ve onlar beni önder olarak göreceklerdir. Sen bunları yakalayıp öldürmekle bitiremezsin. Ama benim yaptığım plan sayesinde aralarındaki düşmanlık ve yanlış inançları onları kendi kendilerini yiyip bitirmeye kâfi gelecektir. Seneler geçse de ben buna muvaffak olacağım. Ömrüm bu yolda bitse de bu planı gerçekleştireceğim.

Bu tuzağın işleyebilmesi için gizlilik en önemli unsurumuzdur. Senle ben bu dünyadan çekilip gitsek de fitneyle geride bıraktığımız şüphe ve düşmanlık; bu gizlilik sayesinde hep devam edecektir.”

Padişah, vezirin bu sözlerine hayran kalır, kararlaştırılmış planı aynen uygular. Hıristiyanlar (yani o günün Yahudileri karşısında bulunan inanç topluluğu) bu veziri bağırlarına basar. Hain vezirin sevgisini gönüllerine koyarlar. O kadar ki tavrıyla, tarzıyla, hitabetiyle ve bilgisiyle bu alçak vezir, Hıristiyanlar tarafından zamanın Hazret-i İsa’sı gibi muamele görür.

Aylar, seneler böyle geçerken hiç kimsenin bilmediği şekilde vezir hicret ve uzlete çekilme kararı alarak cemaatinden yani kavminden uzaklaşır. Halk ne kadar dil dökse de vezir girdiği delikten çıkmaz ve hain planını adım adım uygulamaktan da geri durmaz.

Vezirin etrafında toplanan bu halk o gün için 12 ayrı beylikten oluşmaktadır. Bir ara 12 ayrı topluluğun önderi ve imamı konumunda olan kişileri teker teker yanına çağırarak özel görüşmeler yapar.

Her birine ayrı ayrı vasiyet ve telkinde bulunur, Hazret-i İsa’nın emaneti olduğunu söylediği metinleri görüşmelerinin sonunda beylere teslim eder. Böylece her bir imamın kendisini çok özel hissetmesini sağlayarak onların ego ve enaniyetlerini iyice şişirir.

En acayibiyse bu 12 vasiyet metninin hepsinin birbirinden farklı, hatta birbirine taban tabana zıt olmasıdır. Bu kumpasın en korkunç safhası da herkese ayrı ayrı gizlice yaptığı son vasiyetidir. Hain vezir her bir imama, “Ben ölürsem vekilim sensin! Liderlik hususunda itiraz görürsen asla küçük, büyük, çocuk, ihtiyar, dinli, dinsiz demeden acımaya kalkma, seni tanımayanları tereddüt etmeden kılıçtan geçir!” diyerek vasiyet eder.

Artık tezgâh tamamen kurulmuştur. Geriye sadece tek bir şey kalmıştır, o da bu kumpasın çalışması için düğmeye basmak. Hain vezir hayatı pahasına bunu da gerçekleştirecektir. Fakat bunu da usturuplu yapması gerekmektedir. Bunun için halka, “İsa Peygamber beni yanına çağırıyor! Hakkınızı helal edin ey âşıklar, ey gönüllüler, ey bahtlı insanlar” diyerek yaşamış olduğu inine girer ve kendisini öldürür.

İnsanlar üzüntülerinden ve mübarek gördükleri bu insanın muhteşem tavrından dolayı üzüntü ve hasretten çılgına dönerler. Bir müddet ah u figan eder, dövünürler. Ama sonrasında her bir imam hain vezirin kendilerine bıraktığı din ve liderlik programıyla halkın karşısına çıkar. Her bir kafadan ayrı ses çıkmaktadır. Birbirlerini hıyanetle suçlarlar; kılıçlarına, silahlarına davranarak bu 12 güruh birbirlerini öldürüp kırar, katleder.

Mesnevi-i Manevi (321-732. Beyitler)