Pek bilinen bir iddiadır camın doğal plastik ve naylonun yapay olduğu. Nasıl baktığınıza bağlı. Plastik petrol, petrol bitki kökenlidir. Yani özünde doğaldır. Tıpkı cam gibi.
Üzerinde pek durulmaz ama, camı üreteceğiniz malzemeler (silis, kalker, vb.) maden ocaklarından doğa tahrip edilerek çıkartılır ve cam doğada ayrışmadan binlerce yıl kalabilir. İnanmayanlar müzelerde 2 bin yıl toprak altında kaldıktan sonra çıkarılmış, temizlenmiş can kap örneklerini inceleyebilirler. Petin, plastiğin, naylonun doğada ayrışabilenleri türleri geliştirildi. Ancak Cam içim henüz böyle bir keşif yok. Cam kırıldığında ciddi yaralanmalara neden olabilirken naylon ya da pet için böyle bir sorun yoktur. Bir kg ya da litre kapasiteli bir cam kabın kendisi de yaklaşık 1 kg gelebilirken pet ve naylonda bu oran çok düşüktür. Örneğin cam şişedeki 1 kg su toplamda yaklaşık 2 kg bir ağırlık oluştururken pet şişede bu 1, 15 kg’a düşer.
Sakın bana cam ormana atıldığında orman yangınına neden oluyor demeyin. Bu bir şehir efsanesi. Bunun oluşabilmesi, yani orman yangınına neden olabilme olasılığı 10 milyonda birdir (1/10 000 000). Her şeyden önce atılan camın (sakın atmayın) saydam ve temiz olması gerekir. Temizlik ve saydamlık, tozlanma, örtülme ve kirlenme nedeniyle, en geç bir hafta içinde ortadan kalkar. Cam, aslında oldukça düşük olan, mercek özelliğini hızla kaybeder. Renkli camların böyle bir özelliği zaten olamaz.
Bunları niye yazıyorum? Konulara irdelemeden, etraflıca düşünüp anlamadan daldığımızın altını çizmek için. İrdelendiğinde camın da naylon ya da petin de iyi yönleri olduğu kadar kötü yönlerinin de olduğu görülecek daha gerçekçi çözümler geliştirilebilecektir.
Camı da pet ya da naylonu da yere atarsanız çöp olurlar. Her ikisini de ayrı ayrı çöp bidonlarına attığınızda yine çöp olurlar ancak çevre, doğa üzerindeki olumsuz etkileri, bir öncekine oranla daha az olur. Değil mi? hele bir de cami cam kumbarasına pet ya da naylonu özel kutusuna atarsak sonuç daha da iyi olmaz mı?
Geldik işin kritik noktasına, camın, pet ya da naylonun doğa-çevre için daha az sorunlu olmasını sağlan nedir, kimdir. Cam mı? Pet ya da naylon mu? Her ikisi de değil, değil mi? belirleyen benim ben, sensin sen, biziz biz. Şimdi doğayı-çevreyi kirletenin de, koruyacak olanın da cam, pet ya da naylon olmadığını, olayın öznesinde bizim yani insanın olduğunu daha net anlayabiliriz.
Hiçbir malzemenin, ürünün, hizmetin doğa-çevre dostu ya da doğa-çevre kirleticisi olması olabilmesi söz konusu olamaz! Bizde çevre bilinci varsa yaptığımız, ürettiğimiz, tükettiğimiz her şeyi doğa-çevre yararına ya da doğa çevre üzerinde en az olumsuz etkiye neden olabilecek biçimde yapmanın bir yolunu mutlaka buluruz.
Bunu aklınızdan çıkarmayın.
Eğer böyle ise niye bize bazı mal ve hizmetlerin doğa-çevre dostu olduğu bilgisi pompalanıyor, sorumluluğumuzu mal ve hizmetlere ciro etmemiz belletiliyor?
Çok basit bir nedenle; çünkü doğa-çevre konuları çok önemli ekonomik ve politik konulardır. Belli bir miktar “karbon ayak izi” bedeli ödediğimizde küresel iklim değişikliği, “su ayak izi” hesapladığımızda su sorunumuzun çözüleceğine inandırılıyoruz. Yani çok ciddi, özünde insanın kendisinin olduğu sorunlar oyuna dönüştürülerek ticari ve politik amaçlara zemin hazırlanıyor.
Şöyle etrafınıza sorgulayıcı gözlerle bir bakın, bizim gibi gelişmekte olan ülkelerde çevre teknolojilerinin pek çoğunun en büyük çevre kirletici haline dönüştüğünü görebilirsiniz. Klişeleşmiş düşünce ve söylemlerden uzak kalmaya çalışarak gelişmiş ülkelerde sorunların nasıl çözüldüğünü anlamaya çalışırsanız ne demek istediğimi de kavrayabilirsiniz.
Naylon poşet sorunun küçük bir parçası. Sorunun tümü içinde konumlandırılıp tanımlanmadan (beşikten mezara) çözülmesi olası değildir. Aslında, kolay gibi görünen sorunların kolay görünen önlemlerle çözümü çok güçtür. Geçmişin benzer örneklerine bakılması yeterli olabilir.
Poşet parası gelir seviyesi düşük insanlara ek bir maliyet getirecektir. O kadar.
Göreceğiz...