Bu satırları yazmaya sosyal medyada umudu paylaştığım ve tedavi gördüğümüz hastanenin onkoloji koridorlarındaki ruhları düşünerek karar verdim. Kanser yüzyılımızın en onmaz ve en olur hastalığı… Dünya’da her gün onlarca kişi bu illet nedeniyle hayatını kaybediyor. Biz de benim çekirdek ailem de dört yılı aşkın süredir bu illetle mücadele ediyor. Babam köy okullarında soğukta, gaz lambasıyla ısıttığı ve aydınlattığı gencecik yüreklerden aldığım umutla her zaman mücadeleciliği öğretti bana. Hastalığı öğrenerek yaşadığı günden bu yana her ne kadar o iniş çıkışın, acımasız acıların umutsuzluğun dönemecinden geçse de hep umuda tutundu. El ele vererek aşılmayacak hiçbir şeyin olmadığı gibi biz de birbirimize tutunduk. Tutunuyoruz. Aslında hayatımın merkezindeki bu konu dışında ‘bir kavramla nasıl tanıştığımı’ anlatacağım.“Kanser hastası yakını”… Bu üç kelimeyi yan yana okuyan birçok insan hem çok yakın, hem çok uzak bu kavrama. Hayatın sana acımasız davrandığını düşünüyorsan git onkoloji koridorunda sadece 15 dakika dolaş sözü birçoğunuza tanıdık gelmiştir. Şu da var tabi büyük bir çoğunluğunuz sözün ağırlığını taşımaya bir o kadar da uzak kalmak istemiştir… Belki haklısınız ne gerek var ki anlamaya… Göz torbalarınızdan, karnınızdaki et yığınından, giydiğiniz giysinin modaya uyumundan, bindiğiniz arabanın değerinin düşmesinden daha önemli değil ki… Oysa hayatın bu onmaz hastalığı hem hastayı hem hasta yakınını umuda götürmek için sizin onları anlamasına bazen o kadar ihtiyaç duyar ki… Şimdi bırakayım sitemi de kavramı biraz açayım size.Onkoloji koridorlarında değişik tipte insanlar görürsünüz. Tip dediğim dış görünüşleri değil elbette. Ruhlarının devinimi, renkliliği, solukluğu… Kimisi hastalığı vız gelir tırıs gider şeklinde yaşar. Kimisi bugünün son günü olduğunu düşünerek koridordaki adımlarını itinayla seçer. Umudu en yakın arkadaşı edinen tüm hastalar için dua ederim. Çünkü sonucu, doktoru, reçeteyi, kemoterapiyi beklerken benim ilgimi hasta yakınları çeker. Herkes olan ile her şeyi paylaştığın andır o… İletişim okuyan üzerine ihtisas yapan ve öğretmeye çalışan bir iletişimci olarak anladım ki aslında her şey o koridordaki iletişimden ibaret hayatta. Uzun saatler aynı koridorda aynı havayı soluyan, aynı duayı okuyan tüm ruhlar… O koridorda tek bir ruh aslında. Bu engin iletişimi kıskanan sağlık görevlileri de sıcacık bir gülümse ile dâhil olurlar bu kavrama. Alt üstü bir gülümseme demeyin. O kadar değerli ki koridoru bulutlu bir kış mevsiminden bol güneşli bir bahara dönüştürür aniden… Diyeceksiniz ki görevleri bu onun için para alıyorlar. Şist! Yok, öyle bekâra eş boşamak. Hiçbir ücretin o gülümsemenin karşılığını veremeyeceğini anlayacağınız tek yer onkoloji koridorlarıdır. Önce hastayı sonra hasta yakınını anlamak için illa o koridordan geçmeniz gerekmez ama… Siz bilirsiniz…Bugün babasını kanser hastalığı nedeniyle kaybetmiş bir arkadaşımın yanına uğradım. “Şuan sana en iyi gelecek şey seni iyi anlayan insanların etrafında olması” dedi. Burnum sızlayarak kafamı salladım. Bu mücadeleyi anlamak da ayrı bir meziyet olsa gerek ki baba acısını yaşayan o arkadaşım anlaşılamayıp hem babasını kaybetmiş hem de belki de onlarca ‘değerlim’ dediğini...
İşte tam da bu cümle ile tanıştım kanser hastası yakını olmakla... Kavram öyle sevecen ki akrabalarım, iş arkadaşlarım, dostlarım, hayat arkadaşım dediğime bile sarılıyor. Düşünün artık hayat arkadaşım, dostum, kardeşim… Akrabam benim… Buyurun hangisinden başlamak istersiniz? Ben bu tanışma sayesinde hayat yolculuğuma az yolcu ile devam etmeye başladım. Hem yolcu sayısı azalınca arabamda dırdır etmiyor beni yoruyorsun diye. İhtiyaç molası vereceğim durak da azalıyor cebimizdeki bozuklar, gider çukurlarında değil çikolata almak için harcanıyor. Gideceğim yere daha kolay ve heyecanla gidiyorum. En değerlilerim yanımda işte. Acımı, sevincimi, çaresizliğimi, öfkemi, şiddetimi, nefes alamama duygumu, yan masadakiler kahkaha atarken gülümseyemememi, tüm suratsızlıklarımı yaşayarak bu ruhla her şeye rağmen bir arada olmayı seçenler yanımda işte…Tüm kanser hastası yakını kavramı ile tanışanlara yol haritası olsun dilerim bu sözlerim. Çünkü kanser hastası yakını olmak umuda açılan kapıyı kas oranınızla değil, kalp oranınızla zorlamaktır. Tüm başarıların üstünde bir kariyerdir. Sıcacık bir gülümseme ile hayata tutunmaktır. Herkese nasip olmaz. Kanser hastası yakınının “değerlisi” kalmak da her baba yiğidin harcı olmaz.
Sağlıkla ve değerli kalın…
İşte tam da bu cümle ile tanıştım kanser hastası yakını olmakla... Kavram öyle sevecen ki akrabalarım, iş arkadaşlarım, dostlarım, hayat arkadaşım dediğime bile sarılıyor. Düşünün artık hayat arkadaşım, dostum, kardeşim… Akrabam benim… Buyurun hangisinden başlamak istersiniz? Ben bu tanışma sayesinde hayat yolculuğuma az yolcu ile devam etmeye başladım. Hem yolcu sayısı azalınca arabamda dırdır etmiyor beni yoruyorsun diye. İhtiyaç molası vereceğim durak da azalıyor cebimizdeki bozuklar, gider çukurlarında değil çikolata almak için harcanıyor. Gideceğim yere daha kolay ve heyecanla gidiyorum. En değerlilerim yanımda işte. Acımı, sevincimi, çaresizliğimi, öfkemi, şiddetimi, nefes alamama duygumu, yan masadakiler kahkaha atarken gülümseyemememi, tüm suratsızlıklarımı yaşayarak bu ruhla her şeye rağmen bir arada olmayı seçenler yanımda işte…Tüm kanser hastası yakını kavramı ile tanışanlara yol haritası olsun dilerim bu sözlerim. Çünkü kanser hastası yakını olmak umuda açılan kapıyı kas oranınızla değil, kalp oranınızla zorlamaktır. Tüm başarıların üstünde bir kariyerdir. Sıcacık bir gülümseme ile hayata tutunmaktır. Herkese nasip olmaz. Kanser hastası yakınının “değerlisi” kalmak da her baba yiğidin harcı olmaz.
Sağlıkla ve değerli kalın…