Antalya gerek turizm gerekse tarım sektörü olarak 2016 yılında kara bir sezon geçirdi. Bunu hepimiz kabul ediyoruz.Rusya ile yaşadığımız uçak krizi ve ülkemizde meydana gelen terör olayları 15 Temmuz hain darbe ve işgal girşimi en fazlada Antalya´yı etkiledi diyebiriz.Gerek turizm sektöründe gerekse tarım sektöründe yaşamış olduğumuz krizin etkileri yılın sonuna doğru yaklaştığımız bugünlerde kendini iyiden iyiye hissettirmeye başladı. Zaten bunun böyle olacağını biliyorduk.Dünya kenti Antalya’mız bir çok önemli organizasyona ev sahipliği yaparak içinde bulunduğu negatif sıkıntıları bertaraf etmeye çalışsa da genel olarak yaşadığımız olumsuzluklardan en fazla nasibini alan kent konumunda.Türkiye´nin gözbebeği dünya insanının tatil için tercih ettiği Antalya, her ne kadar güvenli bir şehir olsa da ülkemizde ve coğrafyamızda yaşadığımız genel olaylar dış dünyada Antalya İzmir veya İstanbul Ankara olarak değil Türkiye olarak Orta Doğu olarak değerlendiriyor. Çünkü Türkiye Avrupa’nın göbeğindeki bir ülke değil. Etrafımız ateş çemberinde ve coğrafyamızda haritalar yeniden çizilmek isteniyor ve güçler pay kapma savaşında.Antalya´da tatsız bir olay yaşansa da yaşanmasa da yukarıda saydığım bu olumsuzluklardan nasibimizi hem de misliyle alan bir şehir. Bazı insanlar güven duyduğu ülkelerde tatil yapmak isterken bazıları da güvenli olsanız da siyaseten sizi cezalandırmak ister. Tıpkı batılı ülkelerin Avrupalıların bu günlerde yaptığı gibi. Onun için bizim daha çok çalışmamız, daha fazla düşünmemiz ve daha hedefe varacak stratajiler geliştirmemiz lazım.
Rusya ile barışık olmamızın elbette sıkıntı içinde olan turizm ve tarım sektörü için bir can simidi olmuştur ancak yetmez. Gelen haberlere bakarsak Avrupa pazarındaki sert düşüşlerin önümüzdeki sezonda daha da artarak devam edeceğini yönünde.Önceki gün ziyaretime gelen Alman meslektaşım Johaim Hauck’un Almanya pazarı ile ilgili anlattığı olumsuzluklar kısa vadede Avrupa’dan bize hayrın olmayacağını gösteriyor. Tabi ki bu olumsuzluklar bizi yıldırmamalı, tüm bunlar Avrupa pazardan vazgeçelim anlamına gelmiyor. Dün terörü bahane edenler, yarın terör örgütlerine hizmet eden siyasi tutukluları veya başka bahaneleri öne sürer ve yönünü değiştirir. İşimizin zor olduğunu biliyoruz. Zoru başarabiliriz. Türkiye gibisi yok. Ülkemiz büyük bir mücadele içinde. Her sektör, her ferd bu mücadeleye destek olmalı çalışmalıdır. Yaşadığımız olumsuzluklar krizler aslında bize bazı dersler vermiş olmalı. Sınırlı pazarların bölgemiz için ne kadar vahim sonuçlar doğurabileceğini gördük. Bu bakımdan Antalya olarak yeni pazarlara yelken açmamız zorunlu hale geldi. Uzak yakın demeden dünya coğrafyasının neresinde insan yaşıyorsa ulaşmamız Antalya’mızın ülkemizin güzelliklerini anlatmamız adam gibi pazarlama yapmamız lazım.Şimdi önümüzde turizm fuarları var. Bu fuarlara çok iyi hazırlanmamız lazım.
Klasik fuar anlayışının dışına çıkmamız lazım. Devir bir fuar merkezinde bir stant açıp orada gelene gidene broşür verme fındık fıstık dağıtma devri değil. Yeni stratejiler geliştirmemiz, tanıtım alanında bugüne kadar ki yaptığımız çalışmaları gözden geçirip elimizde var olan kaynakları doğru yerde doğru pazarda kullanırsak yaşayacağımız sıkıntıları azaltmış oluruz.
Diğer şehirleri bilmem ama Antalya yürümek yerine koşması lazım.Tüm kaynakları tek bir havuzda toplayıp, fikirleri bir masa etrafında buluşturup, her kafadan çıkan ses, her kasadan çıkan kaynakları akılcı projeler ve çözümler üreterek kullanmamız lazım.Enseyi karartıp sürekli yandım bittim kül oldum deyip moralimizi motivasyonumuzu bozarak bir yere varmamız mümkün değil.
Zor bir coğrafyada yaşadığımızın bilinciyle gardımızı pozisyonumuzu tüm bu olumsuzluklara göre almamız lazım.
Bugünlerde geçecek elbet. Hep böyle olmayacak.
Ben iyimser bakışımı pozitif duruşumu değiştirmek istemiyorum.
Yeterince üzerimizde kara bulutlar ve negatif enerji zaten dolaşıp duruyor.
Birbirimize kenetlenirsek, aklımızı iyi kullanırsak, yapamayacağımız başaramayacağımız hiçbir şey yok.
Antalya insanı, yatırımcısı ve bürokratı, seçilmişi tüm bunları yapacak güç kabiliyet ve enerjiye sahiptir. Yeter ki istekli olalım. İrademizi ortaya koyalım. Gerisi kolay…
Aydınlık yarınlar da buluşmak üzere,
Şimdilik esen kalın…
Rusya ile barışık olmamızın elbette sıkıntı içinde olan turizm ve tarım sektörü için bir can simidi olmuştur ancak yetmez. Gelen haberlere bakarsak Avrupa pazarındaki sert düşüşlerin önümüzdeki sezonda daha da artarak devam edeceğini yönünde.Önceki gün ziyaretime gelen Alman meslektaşım Johaim Hauck’un Almanya pazarı ile ilgili anlattığı olumsuzluklar kısa vadede Avrupa’dan bize hayrın olmayacağını gösteriyor. Tabi ki bu olumsuzluklar bizi yıldırmamalı, tüm bunlar Avrupa pazardan vazgeçelim anlamına gelmiyor. Dün terörü bahane edenler, yarın terör örgütlerine hizmet eden siyasi tutukluları veya başka bahaneleri öne sürer ve yönünü değiştirir. İşimizin zor olduğunu biliyoruz. Zoru başarabiliriz. Türkiye gibisi yok. Ülkemiz büyük bir mücadele içinde. Her sektör, her ferd bu mücadeleye destek olmalı çalışmalıdır. Yaşadığımız olumsuzluklar krizler aslında bize bazı dersler vermiş olmalı. Sınırlı pazarların bölgemiz için ne kadar vahim sonuçlar doğurabileceğini gördük. Bu bakımdan Antalya olarak yeni pazarlara yelken açmamız zorunlu hale geldi. Uzak yakın demeden dünya coğrafyasının neresinde insan yaşıyorsa ulaşmamız Antalya’mızın ülkemizin güzelliklerini anlatmamız adam gibi pazarlama yapmamız lazım.Şimdi önümüzde turizm fuarları var. Bu fuarlara çok iyi hazırlanmamız lazım.
Klasik fuar anlayışının dışına çıkmamız lazım. Devir bir fuar merkezinde bir stant açıp orada gelene gidene broşür verme fındık fıstık dağıtma devri değil. Yeni stratejiler geliştirmemiz, tanıtım alanında bugüne kadar ki yaptığımız çalışmaları gözden geçirip elimizde var olan kaynakları doğru yerde doğru pazarda kullanırsak yaşayacağımız sıkıntıları azaltmış oluruz.
Diğer şehirleri bilmem ama Antalya yürümek yerine koşması lazım.Tüm kaynakları tek bir havuzda toplayıp, fikirleri bir masa etrafında buluşturup, her kafadan çıkan ses, her kasadan çıkan kaynakları akılcı projeler ve çözümler üreterek kullanmamız lazım.Enseyi karartıp sürekli yandım bittim kül oldum deyip moralimizi motivasyonumuzu bozarak bir yere varmamız mümkün değil.
Zor bir coğrafyada yaşadığımızın bilinciyle gardımızı pozisyonumuzu tüm bu olumsuzluklara göre almamız lazım.
Bugünlerde geçecek elbet. Hep böyle olmayacak.
Ben iyimser bakışımı pozitif duruşumu değiştirmek istemiyorum.
Yeterince üzerimizde kara bulutlar ve negatif enerji zaten dolaşıp duruyor.
Birbirimize kenetlenirsek, aklımızı iyi kullanırsak, yapamayacağımız başaramayacağımız hiçbir şey yok.
Antalya insanı, yatırımcısı ve bürokratı, seçilmişi tüm bunları yapacak güç kabiliyet ve enerjiye sahiptir. Yeter ki istekli olalım. İrademizi ortaya koyalım. Gerisi kolay…
Aydınlık yarınlar da buluşmak üzere,
Şimdilik esen kalın…