Yaşlı sıfatını bilerek kullanmıyorum, insan bedeni yaş ilerledikçe belki hastalıklar yönünde değişiyor ancak beyin yaş ilerledikçe daha kıymetli oluyor. Bilgi, tecrübe, yaşanmışlıkların getirdikleri birikiyor ve bir insan beyni yetmiş yaşında dahi kendini otuz yaşında hissediyor. Bu yüzden ileri yaş deyimini kullanmak, yaşlı deyiminden daha doğru bence.Tüm dünyada insanların yaşam standartları arttıkça bu yaşam süresine de yansıyor ve ileri yaşlardaki insanların oranı giderek artıyor. Bu oran tüm toplumun %20´sine varıyor. Yaş arttıkça kronik hastalıklar ortaya çıkmaya başlıyor. İlkel çağlarda yaş ortalamasının 30 yıl olduğunu duymak şaşırtıcı, ancak tıptaki gelişmeler bebek ve çocuk ölümlerini neredeyse sıfırladı, erişkinlikte basit nedenlerle örneğin apandisit, böbrek taşları, travmalarda ölümler olmuyor ve çoğu insan ileri yaşlara ulaşabiliyor. İnsanoğlu uzun yaşamını modern tıptaki ilerlemeye ve bilgiye borçludur. İleri yaşın başlangıcından kastım 65 yaş ve üzerini kapsıyor. İnsan evrimi bu yaşlarla başetmeye henüz adapte olamadı, çünkü bu kadar uzun ömür insanın 500 bin yıllık serüveninde sadece son iki yüz yılı kapsıyor ve ileri yaşlara vücut adaptasyonu henüz oturmadı. Bu adaptasyon süreci belki binlerce yıl sürecek. Vücutlarımız hastalıksız dönem olarak en fazla 60´lı yaşlara kadar programlanmış, dolayısıyla kemik erimesi, katarakt gibi görme kusurları, prostat ve rahim kanserleri, yüksek tansiyon, diyabet, damar sertliği, kronik akciğer ve kalp hastalıkları, kronik böbrek hastalığı, demans-Alzheimer ve felç gibi beyin hastalıkları, her tür kanserde risk artışı gibi birçok sağlık problemi 65 yaş üstünde ya da daha erken yaşlarda bizi bekliyor. Uzun yaşamın bedelini, yaş ilerledikçe artan birçok hastalıkla uğraşarak ödüyoruz. Burada her ileri yaş hastalığından bahsetme durumum olmadığına göre, sadece böbrekleri bekleyen tehditlerden bahsedeceğim. Halen ölüm nedenlerinde birinci sırayı kalp damar hastalıkları alıyor. İleri yaşlarda damarlarda halk arasında kireçlenme denilen ateroskleroz gelişmesi kaçınılmaz bir durumdur. İçinden 65 yıl boyunca su akan bir boruyu düşünün, sudaki kalsiyum ve fosfor boruyu kireçlendirir ve eni sonu tıkar. Aynı durum damarda akan kan için de geçerlidir ve zamanla damarlar daralır ve tıkanır. Özellikle hayati organ olan kalp damarları tıkandığında yaşamın sonu gelir. Günümüzde bu damarlara stent takıp açmak veya bypass ameliyatları kalpten ölümleri hayli azaltmıştır.Aynı durum böbrek damarları için de geçerlidir, bir düşünün, her gün 5 litre olan kanımızı 40 kez süzen yani günde 200 litre kanı süzen böbreklerimizin de yaşla birlikte borularının kireçlenmesi ve az kanlanması beklenmez mi? İleri yaşlarda böbrek damarları incelir, daha az kanlanan böbrekler küçülür ve fonksiyonları %30-40 oranında azalır. Böylece böbrekler en ufak bir darbede yere serilecek duruma gelir. Buna, kaygan bir zemin üzerinde yürümek dememiz yanlış olmaz. Yaş ilerledikçe en hassas organlardan biri böbreklerimiz olur. İleri yaşlarda şeker hastalığı böbrekler için birinci tehdittir, yüksek tansiyon ikinci tehdittir ve çoklu ilaç kullanımı üçüncü tehdittir. Yüksek kan şekeri ve yüksek tansiyon %80 oranında kronik böbrek yetmezliği nedenidir. Bu hastalıklarda dikkatli bir izlem ve kontrol yapılması, böbreği vurmalarını engeller. Fakat ne yazık ki, hala tüm dünyada bu sinsi ve katil ikili en büyük böbrek hasarı nedeni olmaya devam ediyor. İlaçlara da dikkat çekmemiz ileri yaşlarda hassas ve zayıf düşen böbrekler için çok önemlidir. Yüksek tansiyon için mutlaka doğru ilaç seçimi gerekir, üzerinde ACE-ARB grubu yazan tansiyon ilaçlarını hekim arkadaşlarımızın dikkatli ve böbrek fonksiyonu kontrolü altında kullanmaları gerekir, ilk seçeneğimiz mutlaka kalsiyum antagonistleri dediğimiz tansiyon ilaçları olmalıdır. Bazı tansiyon ilaçları ileri yaşlarda ani böbrek yetmezliği yapar, komşunuz Fatma hanıma iyi gelen ilacını alıp içmek sizin için çok tehlikeli olabilir. Her bireye en uygun ilacı doktorunuz belirlemelidir. Rastgele ve bilinçsiz tansiyon ilacı seçimi çok yanlıştır. Nefroloji ünitemize bağlı hipertansiyon polikliniğimiz, özellikle kontrol edilemeyen yüksek tansiyonlarda yardımınıza hazırdır.Son olarak ileri yaşlarda ağrı kesici kullanımları böbrekler için önemli bir risk oluşturuyor. Kemik erimesi veya eklem ağrıları için kullanılan ve üzerinde anti-inflamatuvar, anti-rommatizmal yazan ilaçlardan yani non-steroid dediğimiz gruptan özellikle kaçınmamız gerekiyor. Bu grup ilaçlar ileri yaşlarda ani gelişen böbrek hasarı yapabilir. Kızının ya da torununun kullandığı majezik, voltaren, dikloron, ibufen, apranax, dikloron, cataflam ve benzeri bir ilacı içen nine, cidden böbrekler için hapı yutmuş olur. Gerçekte bunlar değerli ilaçlardır ancak ileri yaşlarda kullanımları risklidir. Genç yaş grubu insanların kendi ağrı kesicilerini ileri yaşlı büyüklerine rastgele içirmemeleri gerekiyor. Ağrı kesicileri leblebi gibi içen genç-orta yaş grubu da böbreklerini yavaş yavaş hasarlandırır. Parasetamol ( vermidon, minoset, parol vs) içeren ilaçların ileri yaşlarda ağrı için kullanımı daha güvenli görünüyor. Aspirini de ağrı kesici dozlarda ( 500-1000 mg) önermiyoruz, sadece kanı sulandıracak kadar 100-150 mg kullanılabilir. Hastanemize yatan ani böbrek yetmezliği hastalarının büyük çoğunluğunu ne yazık ki, zaten zemini tansiyondan, şekerden ve aterosklerozdan bozuk olan böbreklere aşırı ilaçlarla yüklenmek oluşturuyor. Yanlış seçilmiş tansiyon ilaçları, yanında bahsettiğim yanlış ağrı kesiciler, yanında çoğu zaman gereksiz alınan antibiyotikler ve idrar söktürücüler böbrekleri iflasa sürüklüyor. İlaçlarını bir göreyim dediğimiz ileri yaş hastası, bir çanta ilacı önümüze boşaltıveriyor. Çoğunda bu saydığım ilaçlar mevcut oluyor. Kalp yetmezliği ilaçları alan hastaların da mutlaka nefroloji kontrolüne gitmesi gerekiyor, çünkü kalp ilaçlarını hiç kontrole gitmeden kullanan çoğu hasta bize böbrek hasarı ve potasyum yükselmesi ile ölüm sınırında geliyor.Özetle ileri yaşlarda çoklu ilaç kullanımı, tansiyon ve şeker ayrıca kalp yetmezliği veya bunların üstüne gelen bir ishal atağı gibi sıvı kayıpları, zaten kaygan zemin üstünde yürüyen böbrekleri vuruyor. İleri yaş mutlaka böbrek testlerinin takibini gerektiriyor. 65 yaş üzerinde en azından 6 ayda bir nefroloji kontrolünü aksatmayalım. Hiç abartı demeyin, genç yaşlara göre tam 40 kat daha fazla oranda böbrek hastalığı riski 65 yaş üzerinde bizi bekliyor.
GÜNCEL
Yayınlanma: 06 Haziran 2017 - 18:00
Yaş İlerler, Zemin Kayganlaşır...
GÜNCEL
06 Haziran 2017 - 18:00
İlginizi Çekebilir