İşte usta gazeteci Ahmet Tolgay'in o yazısı
“RUM VATANDAŞI” OLMAK NE DEMEK?
Kıbrıslı Türkler tarafından Kıbrıs Cumhuriyeti’nden alınan kimlik belgelerinin ve pasaportların yanlış bir yorumla kamu oyuna sunulmasının halkımız üzerindeki olumsuz etkileri kayıtsızlıkla geçiştirilemez...
Kıbrıs Cumhuriyeti’nden alınan kimlik belgeleri ve pasaportlar olayının "Kıbrıs'ta 110 bin Türk Rum vatandaşı oldu" şeklindeki başlık altında yorumlanması kabul edilebilir değildir. Bu durum, Kıbrıs’ın gerçekleri konusunda Türkiye medyasını yeterince aydınlatamamış olmamızın yeni bir yansıması mı?..
Söz konusu olan kimlikler ve pasaportlar Rum otoritesinin değil, 1960 Londra ve Zürih Antlaşmalarıyla Türklerle Rumlar arasında kurulan ortaklık cumhuriyetinin belgeleridir. 1963 Aralık ayından itibaren bu devletin kaba kuvvetle Rumlar tarafından ele geçirildiğinin en önemli kanıtı o günlerin ortamında uygulamaya konulan “Akritas Planı”dır…
Üzerlerinde Türkçe yazılar da bulunan o kimlik belgelerinin ve pasaportların yasalarının hazırlanmasında Türk Cumhurbaşkanı Yardımcısı’nın, Türk milletvekillerinin ve Türk bakanlarının emekleri ve imzaları vardır. Ambargolar altındaki Kıbrıs Türk insanının seyahat özgürlüğü adına o pasaportlara uzanması, çalınan haklarının bir bölümünü olsun geri almasından başka bir şey değildir. Bu haktan yararlanmanın Rum vatandaşlığına geçmekle bir ilgisi olamaz.
Tam da bu günlerde Güney'in "Haravgi" gazetesinde yayımlanan bir haber, devleti tek yanlı ele geçiren Rum otoritesinin Kıbrıslı Türkleri asla vatandaşı olarak görmediğinin altını çizmektedir. Bu haber, 4 Kıbrıslı Türk’ün, 2014 yılında yapılan Avrupa Parlamentosu seçiminde kendilerine oy kullandırılmadığı gerekçesiyle Rum Yüksek Mahkemesi’ne başvurduğuna dairdir... Seçme ve seçilme vatandaşlığın en doğal hakkıdır. Oysa Rum Yönetimi’nin Cumhuriyetin kimliğini taşıyan Türkleri AP seçimleri gibi bir olayda bile yoksun bıraktığı işte Rum gazetesinin haberiyle belgelenmektedir.
Kıbrıs Türk halkı 1963 Aralık ayından bu yana, çalınan diğer devletsel haklarını da tazminatlarıyla birlikte geri almanın mücadelesi içindedir. Görüşme masasının en sadık yandaşı olması ve bir siyasal çözüm belgesi olarak gündeme gelen Annan Planı’na yüzde 65’lik oy oranıyla onay vermesi, Türk halkının çözümcü ve barışçı niyetlerinin göstergesidir.
Ne var ki, kurucusu ve ortağı olduğu devletten silah zoruyla kovulan, 11 yıl boyunca adanın her yanındaki açık hava hapishanelerinde yaşamaya mahkûm edilen Kıbrıs Türk halkının tazminat hakları görüşme masalarında ve günlük tartışmalarda hiç gündeme getirilmiyor... Varsa da, yoksa da Rum'un kayıpları!..
Oysa 1974'ten sonra tüm dünyadan oluk misali akıtılan yardımlarla savaş mağduru Rumlar öylesine finanse ve rehabilite edildiler ki, Kuzey'de yitirdikleri, aldıkları o astronomik destek yanında devede kulak kalır... Ve dış yardımlar desteğiyle öylesine zenginleşmişlerdi ki, Anavatanları Yunanistan'ı da desteklemeye soyundular… Tüm paralarını batan Yunan bankalarında yitirip iflas etmeleri Yunanistan’la giriştikleri bu ekonomik dayanışmanın sonucudur.
Olayın başka boyutları da var… O pasaportlar tabii ki kimilerinin dediği gibi “Rum pasaportu” değildir. Bunlar, ortaklık devletinin AB pasaportuna dönüşen belgeleridir. Dikkat buyurulsun: İnsanlarımızın o pasaportlara rağbeti Güney Kıbrıs’ın AB’ye üye olmasından sonra arttı… Güney Kıbrıs AB’ye girmeseydi o pasaportlara o denli rağbet de olmayacaktı… Zaten o pasaportlardan Türk vatandaşların da yararlanma hakkı olduğu, AB’den Güney Kıbrıs’a giden telkindi. Eğer hak sahipliliği ve o telkin olmasaydı Rum rejimi Kıbrıslı Türklere o pasaportu hayatta vermezdi…
O pasaport, 1974’ten bu yana ve son olarak da 2004’teki Annan Planı referandumu çözüm irademize rağmen ambargolarla cezalandırılması sürdürülen halkımızın insanlık dışı izolasyonu kırarak dışa
açılmak amacıyla aldığı bir belgedir… Rum rejimine olan bağlılıktan dolayı, manevi bir anlamla, ya da başka bir amaçla alınmakta değildir o pasaportlar...
O pasaportu taşımak, ne Rum egemenliğini tanımak ve ne de Rum vatandaşı olmak anlamına gelmez…
Hiç kuşkusuz AB pasaportlarının Kıbrıs Türk halkına sağladığı maddi çıkarlar ve açılımlar vardır. Örneğin, Kıbrıslı Türkler bu pasaportu alarak çocuklarını AB ülkelerinin üniversitelerinde okuttular ve okutuyorlar. Böylece sadece vize muafiyeti elde etmiş olmuyorlar. Aynı zamanda yüklü bir tutar olan dövizle eğitimin kendilerine daha ucuza gelebilmesini sağlıyorlar. Bunun yanında öğrencilerimiz ücretsiz yurtlarda barınabilme olanağına kavuşuyorlar… Diyeceğim o ki… Hiç kimse Rum rejimine biat etme ve “Rum vatandaşı olabilme” adına Güney’den kimlik belgesi ve pasaport almıyor. Haksız ambargolar altında izolasyonlarla ezilen bir halkın böylesi çıkış noktalarından faydalanması en doğal hakkıdır… (Kaynak:Kıbrıs Gazetesi)
Hiç kuşkusuz AB pasaportlarının Kıbrıs Türk halkına sağladığı maddi çıkarlar ve açılımlar vardır. Örneğin, Kıbrıslı Türkler bu pasaportu alarak çocuklarını AB ülkelerinin üniversitelerinde okuttular ve okutuyorlar. Böylece sadece vize muafiyeti elde etmiş olmuyorlar. Aynı zamanda yüklü bir tutar olan dövizle eğitimin kendilerine daha ucuza gelebilmesini sağlıyorlar. Bunun yanında öğrencilerimiz ücretsiz yurtlarda barınabilme olanağına kavuşuyorlar… Diyeceğim o ki… Hiç kimse Rum rejimine biat etme ve “Rum vatandaşı olabilme” adına Güney’den kimlik belgesi ve pasaport almıyor. Haksız ambargolar altında izolasyonlarla ezilen bir halkın böylesi çıkış noktalarından faydalanması en doğal hakkıdır… (Kaynak:Kıbrıs Gazetesi)