Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, dış politika gündemi ile ilgili açıklamalarda bulundu.
Bakan Çavuşoğlu, Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un islam ile ilgili açıklamalarının ardından AB’nin Fransa’da yükselen İslamofobiye karşı sessiz kalınmasını değerlendirdi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan ve onun şahsında Türkiye, esasen uzun zamandır Avrupa’nın, bilhassa Fransa’nın hedefinde yer aldığını belirten Bakan Çavuşoğlu, “Fransa gibi, BM Güvenlik Konseyi daimi üyesi, milyonlarca Müslüman vatandaşı bulunan bir ülkenin Cumhurbaşkanı “İslam’ın krizde olduğunu”, “Aydınlanmış İslam oluşturulması gerektiğini” söyleyebiliyorsa, birinin burada sorun olduğunu hatırlatması gerekiyor. Bu tür söylemleri bir aşırı sağ partinin başkanının sarf etmesi bizi şaşırtmaz. Ancak, Avrupa’nın önemli bir ülkesinin Cumhurbaşkanı böyle konuşabiliyorsa, burada bir sorun var demektir.” dedi.
Müteakiben, 18 ve 26 Ekim tarihlerinde yine insani gerekçelerle ilan edilen ateşkesler de dakikalar içinde Ermenistan tarafından bozuldu. Ermenistan savaş suçu işliyor, çoluk çocuk demeden sivilleri hedef alıyor. Ermenistan’ın sivil halkı terörize etmek ve katletmek için yürüttüğü bu politika, Hocalı katliamının arkasında yatan hastalıklı zihniyetin tezahürüdür.
Biz, BM Güvenlik Konseyi kararlarına ve uluslararası hukuka uygun kalıcı çözümü hedefleyen, sonuç odaklı bir müzakere süreci başlatılmadığı takdirde, ilan edilen ateşkeslerin kırılgan olacağını başından beri söylüyoruz. Burada mesele daha mürekkebi kurumadan ihlal edilecek yeni bir ateşkes ilanı değil. Esas konu, çatışmaların altında yatan gerçek sebep olan Ermenistan işgalinin son bulmasını sağlayacak kalıcı çözümün bulunmasıdır.” Dedi.
“AB ve AB ülkeleri yine sınıfta kaldı”
Diğer yandan Fransız makamlarının, bir süredir İslam’ı sözde kontrol altına almak amacıyla “Fransa İslam’ı” oluşturma çalışmaları içerisinde olduğunu söyleyen Bakan Mevlüt Çavuşoğlu, “ Buna meşruiyet zemini sağlamak için de bu söylemlerden faydalanıyorlar. Bir de “radikal İslam”la mücadele kisvesi altında bazı aşırı önlemler de almaya başladılar. AB’nin sessiz kalması ise şaşırtıcı olmadı. Her zaman insan hakları ve demokrasi söylemiyle öne çıkan ve diğer ülkelere ders vermeye çalışan AB ve AB ülkeleri yine sınıfta kaldı. Zira ayrımcılık, ırkçılık ve İslam karşıtlığıyla mücadelenin hâlen ciddiye alınmadığını görüyoruz. Bu esasen Avrupa’da her alanda rastladığımız çifte standardın tezahürü."Dünyanın en geniş beşinci diplomatik ağına sahibiz"
Bakan Çavuşoğlu, Türkiye’nin dış politikada yalnız kaldığı iddiaları üzerine şu şekilde konuştu: “Karşı karşıya kaldığımız sınamalar ve riskler çerçevesinde Türkiye, gelişmeleri sadece seyreden, akıntıya kapılıp giden bir ülke değil. Tüm meselelerde inisiyatif alıyoruz ve gelişmeleri şekillendiren bölgesel bir aktörüz. Sahada ve masada güçlü Türkiye idealimiz için çalışıyoruz. Güçlünün arkasında gitmiyor, ilkeli bir şekilde, mazlumun yanında, tarihin doğru tarafında bir tutum sergiliyoruz. Öngörülü ve manevra kabiliyeti yüksek bir diplomasimiz var. “Girişimci ve İnsani Dış Politika” da işte tam olarak bu. Türkiye ne zaman sahip olduğu ilkeler temelinde milli çıkarlarını korumaya yönelik adımlar atsa, eksen kayması yaşadığımız veya yalnızlaştığımıza dair ithamlar tekrar tekrar dolaşıma sokuluyor. Sadece 2020 yılı içinde 7 farklı örgütte Dönem Başkanlığı üstleniyoruz. Kıdemli diplomatlarımız BM, AGİT ve UNESCO dâhil birçok uluslararası örgütte en üst düzey görevleri yürütüyorlar Son olarak Büyükelçi Sayın Volkan Bozkır BM üyesi ülkelerin ezici çoğunluğunun oyunu alarak BM 75. Genel Kurulu Başkanı olarak seçildi. Tek başına bu bile Türk diplomasisine duyulan güvenin küresel bir tezahürüdür. 26 ülkeyle Yüksek Düzeyli Stratejik İşbirliği mekanizmaları kurduk; üçlü, dörtlü ve çok taraflı formatlarda toplamda 14 iş birliği sürecini hayata geçirdik.“Yeniden Asya” gibi, “Dijital Diplomasi” gibi, “Antalya Diplomasi Forumu” gibi yenilikçi faaliyetlerle ses getiriyoruz. Hâlihazırda toplam 248 temsilcilikle dünyanın en geniş beşinci diplomatik ağına sahibiz. Kısaca tasvir ettiğim bu tablo “yalnızlık” iddialarına en güzel cevap."Ermenistan çoluk çocuk demeden sivilleri hedef alıyor"
Rusya Dışişleri Bakanı Lavrov, Türkiye’yi Yukarı Karabağ’da ateşkes için nüfuzunu kullanmaya davet etmesini de değerlendiren Bakan Çavuşoğlu, “Yukarı Karabağ’da ilk ateşkes 10 Ekim’de ilan edildi. Biz, bu ateşkesin olumlu bir ilk adım teşkil ettiğini, ancak kalıcı barışı ikame edemeyeceğini aynı gün yaptığımız açıklamayla belirttik. Nitekim Ermenistan, çok geçmeden bu ateşkesi ihlal ederek, hem Azerbaycan mevzilerine, hem de Azerbaycan’ın çatışma bölgesinden uzaktaki sivil yerleşimlerine yönelik saldırılarına devam etti.Müteakiben, 18 ve 26 Ekim tarihlerinde yine insani gerekçelerle ilan edilen ateşkesler de dakikalar içinde Ermenistan tarafından bozuldu. Ermenistan savaş suçu işliyor, çoluk çocuk demeden sivilleri hedef alıyor. Ermenistan’ın sivil halkı terörize etmek ve katletmek için yürüttüğü bu politika, Hocalı katliamının arkasında yatan hastalıklı zihniyetin tezahürüdür.
Biz, BM Güvenlik Konseyi kararlarına ve uluslararası hukuka uygun kalıcı çözümü hedefleyen, sonuç odaklı bir müzakere süreci başlatılmadığı takdirde, ilan edilen ateşkeslerin kırılgan olacağını başından beri söylüyoruz. Burada mesele daha mürekkebi kurumadan ihlal edilecek yeni bir ateşkes ilanı değil. Esas konu, çatışmaların altında yatan gerçek sebep olan Ermenistan işgalinin son bulmasını sağlayacak kalıcı çözümün bulunmasıdır.” Dedi.