Antalya haber... Yıllardır nesilden nesile aktarılan bu süreç, üzümlerin bağlardan özenle toplanmasıyla başlıyor. Toplanan üzüm salkımları, mahallede "şırakmana" adı verilen özel beton havuzlara boşaltılıyor. Burada çürüklerinden ayrıştırılan üzümler, çizme giyilerek ayakla eziliyor. Ezme işlemiyle elde edilen üzüm suyu, yani "şıra", özel kanallardan süzülerek büyük kazanlarda toplanıyor.
Kazana alınan şıraya, berraklaşmasını ve kaynamasını kolaylaştırmak için birer avuç odun külü ekleniyor. Bu ilk kaynatma sırasında yüzeye çıkan siyah köpükler sürekli alınarak şıra saflaştırılıyor. Ardından dinlenmeye bırakılan şıra, tortuların dibe çökmesiyle berraklaşıyor. Bu berrak sıvı, ikinci kez büyük tavalarda, kıvam ve rengi sürekli kontrol edilerek 2-3 saat boyunca kaynatılıyor.
Üzümlerimizi ezerek şırayı alıyoruz. Onu kazanda külle kaynatıyoruz. Daha sonra dinlendirip, tekrar kaynatarak pekmez haline getiriyoruz.
2-3 saat kaynar. Olgunlaşınca temiz kaplara koyarız, 15 gün dinlendirdikten sonra eşe dosta dağıtır, afiyetle yeriz" diyerek süreci anlattı.
Ahmet Kaplan’ın kızı Elmas Bayrakçı da aile geleneğine katkıda bulunmak üzere baba ocağına geldiğini söyledi. Elmas Bayrakçı, "Bugün pekmez kaynatıyorum baba ocağında. Bu bizim için sadece bir üretim değil, aynı zamanda bir araya gelme ve geleneğimizi yaşatma şeklimiz" ifadelerini kullandı.
Bu zorlu ama keyifli emek, hem kültürel bir mirası yaşatıyor hem de aile bağlarını güçlendiriyor.


Nesilden nesile aktarılan kültürel miras
Mahalle sakinlerinden Ahmet Kaplan, pekmez yapımını yıllardır aynı yöntemle sürdürdüklerini belirterek bu geleneğin önemini vurguluyor. Kaplan, "Çocuklarımızı topladık, kovalarımızı getirdik.



