Uzmanlar, dijital bağımlılığın yalnızca bireysel değil, toplumsal bir sorun olduğunu belirtiyor.
Ergenler, kimlik gelişimlerinin en hassas döneminde oldukları için sosyal medya beğeni ve takipçi sayılarının baskısına daha fazla maruz kalıyor. Bu durum kaygı, depresyon ve yalnızlık riskini artırıyor.
Çevrim içi oyunlar da yalnızca eğlence olmaktan çıkarak, bazı gençlerin derslerini ihmal etmesine, uyku düzenlerinin bozulmasına ve aile ilişkilerinin zarar görmesine yol açabiliyor. Dünya Sağlık Örgütü, 2019 yılında “Oyun Oynama Bozukluğu”nu resmi bir tanı olarak kabul etti.
Uzmanlar, dijital bağımlılıkla mücadelede bilinçli kullanımın önemine dikkat çekiyor. Günlük ekran süresinin sınırlandırılması, yatak odası gibi “ekransız bölgeler” ve aile yemekleri gibi “ekransız zamanlar” oluşturulması etkili önlemler arasında yer alıyor. Spor, sanat, kitap okuma ve yüz yüze sohbet gibi çevrim dışı aktiviteler de denge sağlamaya yardımcı oluyor.
Bireylerde işlev kaybı veya ilişkilerde bozulma gözleniyorsa psikoterapi, aile danışmanlığı ve gerekirse medikal tedavi öneriliyor. Dijital bağımlılığın yalnızca kişisel bir sorun olmadığı, teknoloji şirketleri, politika ve eğitim düzeyi gibi birçok faktörle şekillendiği vurgulanıyor. Çözümün de çok katmanlı olduğu belirtiliyor; aileler, öğretmenler, sağlık çalışanları ve teknoloji sektörü ortak sorumluluk taşıyor.