Antalya Haber... Ticaret Borsası Haziran Ayı Meclis Toplantısı, ATB Meclis Başkanı Erdoğan Ekinci başkanlığında gerçekleşti. Toplantının açılışında konuşan ATB Başkanı Ali Çandır, 23 Haziran 1920'de kurulan ve 105. yaşını kutlayan Antalya Ticaret Borsası'nın kentin tarımına, ticaretine ve ekonomisine kattığı değeri vurguladı. Çandır, Borsanın geçmişin mirasını geleceğe taşıma sorumluluğuyla çalışmalarını sürdürdüğünü ve tarım başta olmak üzere üretimin ve ticaretin her alanında öncülük ettiğini belirtti.
Hal Yasası Raporu Ticaret Bakanlığı'na sunulacak
Başkan Çandır, yaş meyve sebze sektörünün tüm paydaşlarıyla birlikte hazırladıkları "Yaş Meyve Sebze Piyasası ve Hal Mevzuatı: Tespitler, Sorunlar ve Çözüm Önerileri" başlıklı raporun Ticaret Bakanlığı'na sunulacağını açıkladı. Çandır, yaş meyve sebze piyasasının daha etkin, şeffaf ve sürdürülebilir bir yapıya kavuşması gerektiğini vurguladı.
Rapordaki önerilerin mevzuatta yapılacak değişiklikler sırasında bütüncül bir yaklaşımla dikkate alınmasının, tarladan sofraya uzanan tüm zinciri olumlu etkileyeceğine inandıklarını belirten Çandır, özellikle ticarete konu malların dijital sistemlerle izlenmesi, hal yapılarının çağın gereklerine uygun dönüştürülmesi, yazılımların entegre çalışması ve kayıt dışı ticaretin önlenmesine yönelik güçlü denetim mekanizmalarının kurulmasının artık bir zorunluluk haline geldiğini ifade etti. Bu önerilerin hayata geçmesinin hem üreticinin hem de tüketicinin kazanacağı bir sistemin önünü açacağını söyledi.
"Aşırı enerji tüketerek büyüyebiliyoruz"
Ali Çandır, başta akaryakıt olmak üzere enerji, hammadde ve finansman maliyetlerindeki artışın, üretimden lojistiğe, ticaretten ihracata kadar tüm aşamaları olumsuz etkilediğini vurguladı. Yüksek maliyetlerin, işletmelerin sürdürülebilirliğini zorlaştırırken, rekabet gücünü azalttığını dile getirdi.
Antalya'nın tarım kenti olması nedeniyle aşırı enerji tüketen bir şehir olduğuna dikkat çeken Başkan Çandır, 2015-2025 dönemi elektrik kullanım verilerini örnek gösterdi. Çandır, "Antalya'nın milli geliri ile elektrik tüketimi, ülkemiz sıralamasında birbiriyle uyumlu değildir. Kentimiz ekonomisi uzun yıllar boyunca milli gelir açısından Türkiye sıralamasında ilk 10'da yer alırken, elektrik tüketiminde ilk 6 içinde yer almaktadır. Yani aşırı enerji tüketerek büyüyebiliyoruz" dedi.
2023 yılında Antalya'nın ekonomik büyüme oranının Türkiye ortalamasının üzerinde olmasına rağmen, elektrik tüketim artışının da 10 kat daha fazla olduğunu belirten Çandır, bu durumun iki önemli konuyu gündeme getirdiğini söyledi: "Birincisi, elektrik fiyatları bizleri, ülkemiz ortalamasının çok üzerinde etkilemektedir. İkincisi ise enerji verimliliği konusunda ülkemiz ortalamasının gerisindeyiz."
"Tarımsal sulama abone grubu genişletilmeli"
Başkan Ali Çandır, yaz aylarının gelmesiyle birlikte Antalya gibi iklimi sıcak bölgelerde iklimlendirme giderleri başta olmak üzere tüm sektörlerin enerji maliyetleri nedeniyle zorlandığına dikkat çekti. Yüksek enerji maliyetlerinin işin sürdürülebilirliği ve rekabet gücünü doğrudan tehdit ettiğini kaydeden Çandır, şunları ekledi:
"Kentimizin iklim özelliklerinden dolayı zorunlu olarak artan elektrik tüketimi, bir taraftan maliyet yapımızı bozarken diğer taraftan da elektrik akımı istikrarını sıklıkla bozmaktadır. Yaşanan bu güç aşımı nedeniyle meydana gelen voltaj değişimleri ve elektrik kesintileri, üyelerimizin omuzuna yüklenmemelidir. Gerekli trafo kapasiteleri artırılmalı ve standartları yükseltilmelidir. Kentimiz genelinde elektrik fiyatlandırma işlemi, mevsim endeksi dikkate alınarak düzenlenmelidir. Diğer taraftan özellikle sürekli dile getirdiğimiz bir konuyu da tekrar etmek isterim. Artan elektrik maliyetleri nedeniyle ‘tarımsal sulama' abone grubunun kapsamı genişletilmeli ve tüm tarımsal işlemleri kapsayacak biçimde ‘tarım' abone grubu olarak yeniden düzenlenmelidir."
Antalya borcuna sadık
2025 yılının ilk çeyrek büyüme verilerinin ekonominin karşı karşıya olduğu zorlukları ortaya koyduğunu belirten Çandır, milli gelirde ve sanayi sektöründe yaşanan küçülmeye dikkat çekti. Reel sektörlerin bir an önce yeniden büyüme sürecine girmesinin hayati olduğunu vurguladı.
Antalya'daki tabloya da değinen Çandır, 2025'in ilk beş ayında kurulan şirket sayısının yüzde 21 azaldığını, kapanan şirket sayısının ise yüzde 46 arttığını ifade etti. Buna karşılık, protestolu senet ve karşılıksız çek verilerine göre Antalya'nın borçlara sadakat oranının ülke ortalamasından daha yüksek olduğunu belirtti. Ancak bankacılık kredilerindeki artışların enflasyon oranları karşısında reel bir büyüme ifade etmediğini ve iş dünyasının öz sermaye eksikliğine işaret ettiğini kaydetti.
"Madencilik Süreli, Tarım Kuşaklar Boyu Devam Eder"
ATB Başkanı Ali Çandır, zeytinlik alanlar başta olmak üzere, tarım arazilerinin madencilik ve açık saha madenciliğine açılmasına yönelik düzenlemelere karşı çıktı. Çandır, "Madencilik süreli bir faaliyettir. Oysa tarım, kuşaklar boyunca devam eden, sürekliliği olan bir üretim biçimidir. Yalnızca ekonomik açıdan yapılacak bir fayda-maliyet analizinde dahi tarım, madenciliğe kıyasla daha sürdürülebilir ve yüksek katma değerli bir alandır" dedi.
İklim değişikliği ve su kıtlığı gibi sorunlarla mücadele edilen bu dönemde, GES, HES ve maden ocağı projeleriyle verimli tarım arazilerinin riske atılmasının kabul edilemez olduğunu belirten Çandır, bu projelerin hem yer altı hem de yer üstü su kaynaklarını kirleterek tarımı, hayvancılığı ve kırsal yaşamı tehdit ettiğini vurguladı. Çandır, yatırım aşamalarında doğamızı, kültürel mirasımızı ve tarımsal varlığımızı tehdit eden uygulamalara asla izin verilmemesi gerektiğini belirtti.
Bölgesel çatışmalar Antalya ekonomisini etkiliyor
Bölge ve dünyada yaşanan savaş ve çatışmaların ticareti kesintiye uğratarak ekonomik gerilemelere yol açtığını belirten Ali Çandır, Türkiye'nin coğrafi konumu nedeniyle bu gelişmelerden doğrudan etkilendiğini söyledi. Ekonomisi tarım ve turizme dayalı Antalya'nın çatışmaların etkilerini doğrudan hissettiğini hatırlatan Çandır, tarımsal ihracat ve turizmde geçmişte ciddi kayıplar yaşandığını dile getirdi. Çandır, Türkiye'nin bölgesel barış ve istikrarın sağlanmasına yönelik diplomatik çabalarını denge politikası çerçevesinde yoğunlaştırmasının önemine değindi.
