Bu hafta için gazeteye başka bir yazı göndermiştim, fakat 16 Temmuz, günü kendimi yeni bir yazı göndermek zorunda hissettim. Tüm toplumca tuhaf bir cuma gecesi ve cumartesi günü yaşadık. Hiç beklenmeyen ve artık geçmişte kaldı dediğimiz bir darbe girişimine şahit olduk. Milli irade topyekün hayır deyince darbe girişimi şükürler olsun başarısızlığa uğradı. Şimdi bu alçaklarıda tek tek topluyorlar. "Gemiyi önce fareler terk eder" dedirten bir grup ise anlaşılan 12 Eylül korkusuyla TRT´den yapılan "asker ülke yönetimine el koymuş ve sokağa çıkmak yasaklanmıştır" anonslarını koyun gibi dinleyen insanlardı. Demokrasiyi korumak için sokaklara çıkmak yerine marketlere, bakkallara, bankamatiklere, benzin istasyonlarına doluşup stok yapmaya çalışan fareler. Bunların bu çağda hala varolmasından utanç duydum. Önce kendini düşünen zavallılar, darbecilerin tam da istediği türden mahluklar. O stoklarla evinde fare gibi gizlenecek korkaklar, tankları çeviren ve sokakları sessizce darbecilere bırakmayı kabul etmeyen demokrasi kahramanları ölümü göze almış ve bazıları ölmüşken, bu zavallılar o uzun gecenin ertesi günü de evlerinden çıkamadılar. Ortalık iyice sakinleşene kadar da stoklarıyla beraber kapıdan dışarı adım atmayacak reziller. Bu ülkeyi eşikten döndüren dışardaki cesur insanlardan utanırsınız belki.Sabah çıkıp hastaneye giderken darbeciler yolumu çevirip evine dön derlerse, ucunda ölüm olsa hastaneye gideceğim kararlılığıyla sabaha karşı beşte yattım, sabah çıkıp hastaneye görevime gittim. Çünkü orada ilgilenmem gereken hastalar var, vazifem var, yeminim var. Engellemeye kalkana ölümüne direnirim, insanı insan yapan değerler var ve onları taşımıyorsan zaten insan değilsin, demokrasi gibi, darbecilerin değil seçilmişlerin yanında olmak gibi, Cumhuriyetin kazanımlarını korumak gibi. Yöneteni beğenir veya beğenmezsin ama ne darbeler atlatılarak kurulan seçim sistemini, her gün özgürce gezdiğin sokaklarını cuntalara, teröristlere bırakamazsın. Çoluk çocuğunun yüzüne gururla bakacak insanlar o gece tankları dinlemeyenlerdir, stok yapıp fare gibi evine kapananlar değil.Onbir yaşındaydım, 12 Eylül gecesi sabaha karşı kirada oturduğumuz evi jandarmalar çevirmiş, dipçiklerle camlara kapılara vuruyorlardı. Sekiz kardeş, annem ve babam korkuyla uyandık. Babam kalkıp aceleyle giyindi, "baba bu adamlar ne istiyor" diye sordum. Babam sakindi, "beni almaya gelmişlerdir oğlum" dedi, "sabah otogara git, köyün minibüsçüsünü bul, dedene acilen gelsin dediğimi söyle". Sonra kapıya çıkıp teslim oldu, ellerini kelepçeleyip götürdüler. 1980 darbecilerinin hedefi daha çok solculardı, şimdiki darbeciler ise o zamanın darbecilerinin eliyle korundu, büyütüldü, geliştirilip devletin her yerine yerleştirildi. Artık zamanı geldi demişler ki, şimdi babamı götüren o darbecilerin yetiştirdikleri de darbeci oldu. Babam itfaiye memuruydu ve sol bir sendika üyesiydi, Ecevit´i severdi, hiçbir kanun dışı işi olmamış, sadece yasal bir sendikaya üye olmuştu, darbeciler bir yıl hapiste tuttu onu, işkenceye uğradı. Çıktığında ise bir deri bir kemikti ve çökmüştü. Sabah erkenden evden fırladım, askerleri gördüğüm köşelerden kaçarak otogara kadar gittim, köy minibüslerini askerler çevirmiş şoförlere içindeki yolcularla köylerine geri dönmelerini emrediyorlardı. Babamın mesajını minibüsçüye ilettim. Eve yine aynı yollardan döndüm. Önlüğümü giyip çantamı aldım, okula gidiyordum ki, yakalayıp beni eve geri postaladılar. Dedem üç gün sonra köyden gelebildi. Babamın aksine dedem Adalet partiliydi, bir oğluna Adnan Menderes adını koymuş, abime de Süleyman Demirel. Babama ise çok kızgındı. Hiç kendisini dinlemediğini söyler dururdu. Babam hapisten çıkana kadar bize rahmetli dedem baktı, çünkü o hain darbecilerin sekiz çocuğunu besleyen adamı içeri aldıktan sonra, geride kalanlara ne olacağı umurlarında bile değildi. Darbecilere çocukluktan kalma bir nefrete sahip olmam için, babamın düzelmesinin hapisten çıktıktan sonra bir yılı bulması ve gördüğü işkencelerin izleri yeterliydi. Şu anda da, o çocuk yaşımdaki nefretim aynı tazelikte devam ediyor. O yüzden tepkisiz kalıp stokçuluğa koşanlardan da nefret ediyorum. Rahmetli dedemin ve babamın hatırı için bu darbeci mikroplara karşı durmak boynumun borcudur çünkü. Babam beni üniversiteye gönderirken tek birşey istedi, sadece derslerine çalış dedi, ileride kurtaracağın insanlar için çalış. Örgütlere, cemaatlere asla yaklaşma. Ben onu her zaman dinledim ve kim bu ülkeye daha ileri demokrasi vadediyorsa, darbecilere fırsat vermiyorsa, askeri siyaset dışında tutuyorsa, halkı için çalışıyorsa onu destekledim, askerin devlet işlerine karıştığı zamanlar olduğunda hep nefret ettim çünkü. Takım tutar gibi parti tutmadım, arkasına asker alıp siyaset yapmaya çalışanlardan da nefret ettim. Kendi adıma da, babamın dediği gibi kurtarabileceğim hasta insanlar için hiç karşılık beklemeden, yeminime sadık kalarak ayrım gözetmeksizin ve hatta yaşlılara ve fakirlere daha çok sempati duyarak çalışıp durdum.1980 darbesinden sonra aradan 36 yıl geçti, şimdi de darbecileri ve arkalarındakileri aynı nefretle kınıyorum, ve gemiyi ilk terkeden fareleri de...
GÜNCEL
Yayınlanma: 06 Haziran 2017 - 18:00
12 Eylül'ü Gördüğüm Günler ve Şimdi
GÜNCEL
06 Haziran 2017 - 18:00
İlginizi Çekebilir