Konfüşyüs'un kendime hayat felsefesi yaptığım en derin sözlerinden bir tanesidir bu aforizma. "İşini seversen, ömür boyu çalışmazsın" Bana hem bu Dünya'ya geliş amacımı sorgulatır, hem de zamanın durmayan öğütücü değirmeninde ne yapmam gerektiğini örnekler. Peki hangi işi yapacağımıza ne karar verir ? Bu sorunun cevabı çocukluk yıllarımıza kadar temellenen yaşanmışlıklarımızda gizlidir. Doğarız, büyürüz ve çoğunlukla kendimizi bir sınav maratonunun içerisinde buluruz. Yeteneklerimizi keşfedemeden atıldığımız bu yarışın içerisinde, toplumun yükselen meslek gruplarından bir tanesi olmak için debelenip durur bunu bir başarı olarak görürüz. Aslında bizlerin yaratıcılığı tam da çocukluğumuzda gizlidir. Her çocuk bir sanatçı, bir deha olarak Dünya'ya gelir. Zaman içerisinde önüne başarması gerekenler adeta bir liste şeklinde sunulur. İnsan başarması gerekenlerle uğraşırken, yeteneklerini unutur. Einstein'ın çok güzel bir sözü vardır; "Aslında herkes dahidir. Ancak siz kalkıp bir balığı, ağaca tırmanma yeteneğine göre yargılarsanız, tüm hayatını aptal olduğuna inanarak geçirecektir" der. Bu anlamda yeteneklerimizin kendi özümüzü oluşturduğunun erken yaşlarda keşfedilmesi çok önemlidir. Bir kere geldiğimiz hayatta, özümüzü keşfetmek ve nelerden gerçekten ve kendimiz için keyif aldığımızı öğrenebilmek, gelecek zamanlardaki yaşamımızı belirler. Burada da yazımın başlığını oluşturan o anlamlı söz bir kez daha anlam kazanır. Heyecanla üretmek diye bir olgu vardır. İşte bu heyecanla üretenler, erken yaşlarda nelerden keyif aldıklarını bulabilmiş kişilerdir. Ve onlar üretirlerken, bir iş yaparlarken asla çalışıyormuş gibi hissetmezler. Onlar için belirli bir çalışma zamanı da söz konusu olmaz. Saatlerce, bazen gece, bazen gündüz, bazen yaz, bazen kış çalışırlar. Çünkü yaptıkları işten keyif alırlar ve bu tür insanlar için başarı kaçınılmaz olur. Mutludurlar ve hep ışık saçarlar. Özlerindeki yeteneği keşfedip tekrar insanlara yani doğaya geri verirler, bunun bir diğer adı da ışık saçmaktır. Onlar ışık saçan insanlar haline gelirler. Yazımı John Lennon'a sorulan bir soruya verdiği cevapla noktalamak istiyorum; "Ben 5 yaşındayken annem her zaman mutluluğun hayatın anahtarı olduğunu anlatırdı. Okula başladığım zaman sınavda bana büyüyünce ne olmak istediğimi sorduklarında, "MUTLU OLMAK istiyorum " yazdım. Onlar bana soruyu anlamadığımı söylediler. Ben de onlara, onların hayatı anlamadığını söyledim "