Yukarıdaki harita, son 30 yılda Türkiye Cumhuriyeti'nin yakın coğrafyasında cereyan eden çatışmaları ve krizleri çarpıcı bir şekilde gözler önüne seriyor. Bu görsel, ülkemizin ne denli "ateş çemberi" olarak nitelendirilen bir bölgede yer aldığını ve jeopolitik konumunun getirdiği zorlukları anlamak adına önemli bir perspektif sunuyor.
Haritada belirtilen çatışmalar, Türkiye'nin sınır komşularından başlayıp yakın çevremizdeki daha geniş bölgelere yayılan bir dizi trajik olayı kapsıyor. Bu olaylar zinciri, Balkanlar'dan Kafkaslar'a, Ortadoğu'dan Kuzey Afrika'ya uzanan geniş bir eksende istikrarsızlığın kronikleştiğini gösteriyor:
Balkanlar'daki Kanlı Yaralar: 1990'lı yılların başında başlayan Bosna Savaşı (1992-1995) ve ardından gelen Kosova Savaşı (1998), Avrupa'nın göbeğinde yaşanan insanlık dramlarına sahne oldu. Türkiye, hem kültürel hem de tarihi bağları nedeniyle bu çatışmalardan derinden etkilenmiş, insani ve diplomatik çabalar sarf etmiştir.

Kafkasya'daki Donmuş İhtilaflar ve Yeniden Canlanan Gerilimler: Rusya-Çeçenistan Savaşları (1994-2009), Kafkasya'da uzun süreli bir istikrarsızlık kaynağı oldu. Daha yakın zamanda ise Abhazya Savaşı (2008) ve özellikle 2. Karabağ Savaşı (2020), bölgenin ne kadar kırılgan olduğunu bir kez daha ortaya koydu. Bu çatışmalar, Türkiye'nin Kafkasya'daki enerji ve stratejik çıkarlarını doğrudan etkilemektedir.
Ortadoğu ve Kuzey Afrika'daki Büyük Dönüşümler: Listede yer alan Irak Savaşı (2003-2011), Suriye İç Savaşı (2011-2025), Libya İç Savaşı (2011-2020) ve Mısır Askeri Darbesi (2013) gibi olaylar, Ortadoğu ve Kuzey Afrika'da köklü siyasi ve sosyal değişimlere, büyük göç dalgalarına ve bölgesel güç dengelerinde ciddi kaymalara yol açmıştır. Özellikle Suriye'deki çatışmalar, Türkiye'nin güney sınırında doğrudan bir güvenlik tehdidi oluşturmuş ve milyonlarca sığınmacının Türkiye'ye gelmesine neden olmuştur.
Ukrayna ve Doğu Avrupa'daki Yeni Cepheler: Donbass Savaşı (2014-) ile başlayıp Ukrayna-Rusya Savaşı (2022-) ile tırmanan gerilim, Türkiye'nin kuzey sınırlarında, Karadeniz havzasında yeni ve büyük bir jeopolitik risk alanı yaratmıştır. Bu durum, enerji güvenliği, gıda tedarik zincirleri ve bölgesel ittifaklar üzerinde geniş kapsamlı etkiler doğurmaktadır.
Süregelen ve Potansiyel Yeni Gerilim Alanları: Gazze Saldırıları (2023-) Ortadoğu'daki acıların devam ettiğini gösterirken, İsrail-Lübnan Savaşı (2006) ve haritada 2025 ile belirtilen İsrail-İran Çatışması (ki bu henüz gerçekleşmemiş potansiyel bir senaryo olarak listelenmiş gibi duruyor), bölgedeki gerilimin her an tırmanabileceğinin işaretleridir. Afganistan Savaşı (1991-2021) da, doğrudan komşu olmasa da, Türkiye'nin bölgedeki güvenlik algısını ve insani sorumluluklarını etkileyen önemli bir kriz olmuştur.
Bu harita, Türkiye'nin dış politikasının neden bu kadar dinamik, çok boyutlu ve proaktif olmak zorunda olduğunu açıkça ortaya koymaktadır. Ülkemiz, istikrarsızlıkların ve çatışmaların ortasında, kendi güvenliğini sağlamak, bölgesel barışa katkıda bulunmak ve insani krizlere yanıt vermek gibi çok yönlü bir görevle karşı karşıyadır. Bu durum, Türkiye'nin diplomatik, askeri ve insani kapasitesinin sürekli olarak sınanmasına neden olmaktadır. Gelecekte de bu coğrafyada barış ve istikrarın sağlanması, Türkiye için birincil öncelik olmaya devam edecektir.
