23 yıl boyunca "reform" adı altında yapılan birçok yasal düzenleme, sessiz çoğunluğun sırtında ağır bir yük haline geldi. İyi niyetle çıkartıldığı savunulan bu kanunlar, zamanla toplumu derinden sarsan yapısal sorunlara dönüştü. Güvenlik, adalet, aile birliği, ekonomik istikrar… Hepsi parça parça zedelendi. Artık bu sessiz çığlığı duymanın vakti geldi. Bu yazı, halkın yaşadığı gerçekleri kanunların satır aralarında arayan bir vicdan çağrısıdır.
5199 Sayılı Hayvanları Koruma Kanunu (2004): Sürüler halinde sessizlik
Hayvan sevgisini hukukla yaşatmak istenirken, şehirler başıboş köpeklerin egemenliğine terk edildi. Kısırlaştırma ideal kaldı, uygulama imkânsızlaştı. Bugün sabah işe gitmek, çocukları okula göndermek bile cesaret ister oldu. Güvenlik ile merhamet arasında kurulamayan denge, sokakları ürküten bir kaosa sürükledi. Bu durum özellikle çocuklu aileleri ve yaşlı bireyleri etkileyerek sosyal hayatın daralmasına, parklardan uzak durulmasına, özgür yaşam alanlarının tehdit altında hissedilmesine neden oldu.
6284 Sayılı Kanun (2012): Aile mi korunuyor, adalet mi bozuluyor?
Şiddet mağdurlarını koruma niyetiyle çıkarılan yasa, kadının beyanını delilin önüne koyarak, binlerce erkeği evinden uzaklaştırdı, cezalarla yüz yüze bıraktı. Bu süreçte aile kavramı aşındı, evlilik istisna hâline geldi. Genç erkekler nikâhı değil, nafaka tehdidini düşünüyor artık. Aile kurumuna olan güven zedelendi; bu da boşanma oranlarını artırırken evlilik oranlarını düşürdü. Aile birliği yara aldı.

Toplumsal dokuya darbe: Azalan doğumlar, artan boşanmalar
Ekonomik zorluk, hukuki risk, toplumsal belirsizlik… Hepsi birleşti, aileyi önce yordu, sonra dağıttı. Doğum oranları tarihin en düşük seviyesinde. Nüfus yaşlanıyor, ülke geleceği daralıyor. Evliliğe karşı korku, yalnızlığa karşı suskunluk büyüyor. Bu bir tesadüf değil; bu, sosyal bir tercihin sonucudur. Uzun vadede eğitim, üretim ve kalkınma gibi temel dinamikleri doğrudan tehdit ediyor.
3 günlük evlilik, 30 yıllık yük: Süresiz nafaka
Nafaka, ihtiyaç sahipleri içindir; ömür boyu ekonomik mahkumiyet yaratmak için değil. Kısa süreli evliliklerde bile süresiz nafaka kararı, erkeklerin hem özgürlüğünü hem geleceğini ipotek altına alıyor. Üstelik bazen resmi nikâh bile olmadan. Bu adaletsizlik, ikinci evliliklerin önünde büyük bir engel haline gelirken, kadınerkek ilişkilerini güvensizliğe sürüklüyor.
Dokunulmazlık kaldırıldı, hukuk dağınık kaldı (2016)
Milletvekili dokunulmazlığı kaldırıldı ama adalet hâlâ yerini bulamadı. Bu değişiklik, muhalefeti susturma aracına dönüştü. Adalet herkese eşit olmadığında, demokrasi yalnızca tabelada kalır. Hukukun araçsallaşması, siyasete güveni zedeledi.
EYT Yasası: Bir sorunu çöz, on yenisini aç
Mağduriyetler giderildi, evet. Ama plansızlıkla. Gençlerin omzuna ağır bir yük bırakıldı. Sosyal güvenlik sistemindeki çatlaklar büyüyor. Kırgınlıklar dindirilirken, gelecek karartılmamalıydı. Uzun vadede emekli maaşı sisteminde sürdürülebilirlik sorunu derinleşebilir.
2024 Hayvan Bakım Düzenlemesi: İyi niyetle açılan çıkmaz sokak
Barınaklar yetersiz, bütçeler sınırlı. Ancak yasa, belediyelere sınırsız sorumluluk yüklüyor. Bu, uygulamayı imkânsız hâle getiriyor. Hayvanlar için iyi niyetle çıkan yasa, insanları çaresiz bırakıyor. Belediyelerin asli hizmetleri aksarken, kaynakların etkin kullanılmaması vatandaş memnuniyetini düşürüyor.
Belediye Kanunu: Yetki var, hesap yok
Yerel yönetimler geniş yetkilere sahip, ama denetim neredeyse yok. Keyfi kararlar, israf ve partizan uygulamalar toplumda güvensizlik oluşturuyor. Hesap vermeyen yönetim, halkı yoksullaştırıyor. Şeffaflık eksikliği, kamu kaynaklarına olan güveni azaltıyor.
Ev hanımları unutuldu: Sessizliğe mahkûm emek
Çalışan kadınlar destekleniyor, olması gerektiği gibi. Peki ya evini ayakta tutan, çocuk yetiştiren milyonlarca ev hanımı? Onlara ne destek var, ne değer. Aile yapısının temel taşı görmezden geliniyor. Bu da aile içi görev dağılımını dengesizleştirerek sosyal huzuru bozuyor.
Toplumsal gerilimi tetikleyen gösteriler: Özgürlük mü, dayatma mı?
LGBT derneklerinin kamusal etkinlikleri, muhafazakâr kesimin hassasiyetlerini hiçe sayıyor. Sessizlik, onay değildir. İktidarın bu konudaki tutarsız tavrı, toplumsal çatlağı daha da derinleştiriyor. Kültürel çatışma ve kutuplaşma, sosyal barışı tehdit eder hale geldi.
Faizle enflasyon söndürülür mü?
Yüksek faiz politikalarıyla enflasyon düşmedi, daha da tırmandı. Üretim yerine krediyle yaşamayı öğrettik. Sonuç: geçim derdi büyüdü, halk küçüldü. Gelir dağılımı bozuldu, orta sınıf daraldı, yoksulluk kalıcılaştı.
Hal Yasası nerede? 20 yılın sessizliği
Sebze hâlinde değil, fiyatta sorun var. Tarladan sofraya ürün 5 kat artıyorsa, sistem çürümüştür. 20 yıldır çıkmayan Hal Yasası, vatandaşın cebindeki deliği büyütmeye devam ediyor. Gıda güvenliği tehlikeye girerken, tarımda üretici de tüketici de kaybediyor.
Zincir Market Yasası: Denetimsiz fahiş fiyat, bitmeyen zam
Zincir marketler artık yalnızca yaygınlıklarıyla değil, uygulamalarıyla da gündemde. Fahiş fiyat uygulamaları, her hafta gelen zamlar ve son kullanma tarihi geçmiş ürünlerin rafa dizilmesi… Bu marketler, halkın değil, denetimsizliğin kâr ortağı olmuş durumda. Küçük esnafın ezilmesi bir yana, tüketicinin sağlığı ve cüzdanı da tehdit altında. Bu, gıda enflasyonunu kalıcılaştırmakta ve düşük gelirli vatandaşları doğrudan etkilemektedir.

Vekil Emekliliği: 4 yıla ömürlük maaş
Bir işçi 25 yıl çalışıyor, bir vekil 4 yıl. Ama emekli maaşları arasında 10 kat fark var. Bu adalet değil; bu ayrıcalık rejimi. Vatandaşın gözünde adalet terazisi şaştı. Bu uçurum, devlete ve siyasete olan güveni zedeliyor.
Beyanla cezalandırılan erkekler
Beyan yeterli, delil aranmıyor. Sonuç? Masum insanlar yargılanıyor, aileler dağılıyor. Gerçek mağdurların sesini bastıran bu sistem, toplumsal güveni de yerle bir ediyor. Erkekler artık ilişkilerden, evlilikten ve hatta babalıktan uzaklaşıyor.
Kapanış: Bu çığlık duyulmalı artık
Toplum nefes alamıyor. Aileler dağılıyor, nüfus azalıyor, güvenlik zayıflıyor. Halk konuşmuyor, çünkü sesini duyuracak mecra bulamıyor. Ama şimdi, artık bu sessiz çığlık bir gazete sayfasına düşmeli. Çünkü kanunlar halk için yazılır; halktan uzak yazılan her madde, bir gün halkı uzaklaştırır.
Sessiz çoğunluğun sesi olmak, bu ülkenin geleceğine yapılacak en büyük iyiliktir.
Not: Bu yazı siyasi değil; vicdani bir çağrıdır. Sessizliğe itilen milyonların adına kaleme alınmıştır.

Yanlış olsaydı çekinmeden söylerdim, bir çok hususa dokunulmuş, elbet hepsi doğru, maalesef çözüm bekliyor, sorumluluğu olanlarda tıs yok. Kollarına cip yerleştirilmiş sanki, otomatik kalkıp iniyor sanki. Uyansalar bari.