Yaşanan facianın ardından dokuz vatandaşımız hala toprak altında. Benim özel bir tespitim yok ancak, Türkiye Büyük Millet Meclisinde meclis tutanaklarına da geçmiş rakamları duyunca, hayretler içinde kaldım bir hesap yaptım. ü İliç’te çıkarılacak altının net kârı                                            3.464 Milyar Dolar.  [108 Milyar TL] Ülkemizin payı                                                                         353 Milyon Dolar  [11 Milyar TL] Kâr üzerinden; Vergi teşviki olmasa, ödenmesi gereken K.V  [% 20 Yaklaşık]                           [ 22 Milyar TL] Vergi teşviki sonrası ödenecek tutar; [% 6 Kurumlar Vergisi Yaklaşık]        [6 Milyar TL] ü Osmanlı İmparatorluğunun yaptığı sözleşmelerde bile maden dolayısıyla ödenmesi gereken verginin iki ay içinde ödenmemesi halinde hemen haciz işlemi başlatılacağı hükmü konulmuş  iken bu firmadan alınacak vergi, af yasaları kapsamında kuşa döndükten sonra alınmaya çalışılmış. Üstelik tamamen silindiği söyleniyor ama bundan emin değilim, eğer doğruysa çok daha vahim.   Hadi tüm verginin ödendiğini kabul edelim ve buna yönelik olarak da bir hesaplama yapalım. Teşvik sağlanması şirketin sözleşme boyunca ödemesi gereken 22 Milyar Liradan, teşvik sonrası ödeyeceği vergi ile ülkemiz payı toplamı olan [6+11=] 17 Milyar Lirayı sağlanan vergi avantajından düştüğümüzde ne yazık ki [22-17=] 4 Milyar Lira bir tutarı hazineden ilave olarak yabancı şirkete ödemiş oluyoruz. Yani şirkete reel anlamda cebimizden 4 Milyar TL ilave kaynak aktarmış olacağız. Kendi payları olarak alıp götürecekleri toplam 108 Milyar Liraisedış güç dediğimiz ve şikayet ettiğimiz ABD, Kanada gibi ülkelere hediye edilmiş olacak. Efendim işçilerimiz çalışıyor ekmek yiyor demesin kimse.! Ülke olarak biz neden çıkarmıyoruz bu madeni. Bu altın madenini çıkaran başarılı şirketler yok mu, yok muydu.?   Durun bakalım daha bitmedi. Siyanür ile yapılan işletmecilik sonrası dağın taşın kalan artığı üzerinden sivri sinek dahi uçamayacağı gibi bu topraklar dünya durdukça bir daha kullanılamaz. Bunun bedelini hesaplamak bile mümkün değil. ü Siyanürlü havuzlardan buharlaşan ve sonradan ülkemiz topraklarına düşen yağmurlar ülkemizi çoraklaştırırken bunun bedelini hesaplamak hiç mümkün değil. Ülkemiz insanlarına ve hayvanlarına sağlık açısından verdiği zararı bir başka yönü. Oluşan bir afet var ve 400.000 Kamyon ile risk taşıyan topraklar başka yere taşınacakmış bunun gerçek maliyetini şirket yüklenmiş, bu da madenin işletilmeye devam edeceğini gösteriyor maalesef. ü Ya giden 9 Canımız, diri diri toprağa gömülen 9 Canımız, ben buna bedel hesaplayamam, vicdanım da kabul etmez elbette. Mekanları cennet olsun, ailelerine sabır dilerim.     Size bir güzel örnek vereyim. Anadolu köylerinde tarla sahibi ekim yapmadığında [Yarıcılık] dediğimiz yöntemle tarlasına başkalarına kiraya verir, elde edilen ürün yıl sonunda yarı yarıya paylaşılır ve sürenin sonunda hiçbir zarar görmemiş tarla sahibine iade edilirdi. ü Müteahhitler bile arsa sahibine en az % 50 pay vererek inşaat yaparlarken, ülkemizin her tarafı şehit kanı ile yoğrulmuş  toprakları bu kadar küçük bedellerle hatta bedelsiz, daha da kötüsü değer biçilemeyen zararları ülkemizde kalmak üzere nasıl batı ülkelerine kullandırılır. Bu sömürgecilik değil mi?   Hem neden o ülkeler kendi ülkelerinde madencilik yapmazlar. Bizim kendi şirketlerimiz yapsa ve bu kaynaklar ülkemizde kalsa olmaz mı.? Bizi yönetenler, oturup üç defa düşünmeleri gerekiyor. Bu böyle devam edemez. Bu tür işletmecilik sömürge işletmeciliğini çağrıştırıyor.  Çok yazık.