Bence Suna Hanım’ın yaptığı en ayrıcalıklı, en aydınlık hizmetti AKMED. İnan Bey’in Aya Yorgi Kilisesi’ni bir müze olarak restore ettirip sevgili eşine doğum günü armağanı vermesiyle ve arkasından hemen yanındaki Kaleiçi evinin restore edilerek enstitüye dönüştürülmesiyle müthiş bir oluşuma başlangıç yapılmıştı.

Herkes okul, yurt ve benzeri kıymetli armağanları topluma kazandırabilir ama bir arkeoloji araştırma merkezini insanlığın hizmetine sunmak hayli ileri bir davranıştı. Bu, tam da Atatürk Türkiyesi’ne yakışan bir aydınlıktı. Uygarlığın en seçkin örnekleriyle sarmallanmış Akdeniz’in en ayrıcalıklı kenti Antalya’da bu konularda bir merkez oluşturmak özeldi. Dünya çapında prestiji olan Akdeniz Üniversitesi Arkeoloji Bölümü için de önemli bir şans ve buluşmaydı. Yani, Suna Hanım tüm sihirli kelimeleri Antalya’da buluşturmuştu: Akdeniz, Antalya, Bilim, Araştırma, Eğitim, Arkeoloji…

AKMED batılı emsallerine göre henüz daha 20 yaşında bir gençken, uluslararası bilim platformunda tırmandığı düzey takdire şayandır. Konusunda her geçen gün zenginleşen on binlerce cilt kitap ve belgelik zengin arşiv ötesinde asıl sempozyumlar, konferanslar, paneller, sergiler ve daha da önemlisi yayınlarıyla, kısa zamanda benzeri kurumlar arasında uluslararası niteliğe ulaşmıştır. Bugüne dek bölge kültürleriyle ilgili yüze yakın monografi yayınlanmıştır. Yıllık alan çalışmalarının iki dilli raporlarının yayınlandığı ANMED ve bence Enstitü’nün en özel yayını olan ADALYA ile de doruğa çıkmıştır. 19. sayısı henüz çıkan ADALYA şu anda Türkiye’de A&HCI ve CC/A&H kapsamında taranan birkaç bilimsel periyodik dergiden biridir. Yerli yabancı bilim insanları bu dergide makale yayınlamak için yarışmaktadır. Enstitü, neredeyse ADALYA ile enstitü olmuştur.

Kazı ve araştırmalara verilen destek yanında L, YL ve Dr öğrencilerimize verilen eğitim ve proje destekleri de enstitünün diğer önemli bilim-eğitim katkılarıdır.

Suna - Hanım nasıl ki kurucusu olduğu Türkiye Eğitim Gönüllüleri Vakfı Eğitim Parkları’yla çocukların eğitiminin önemini vurgulamış ve yüz binlerce öğrencinin hayatını değiştirerek karanlığa güçlü bir mum yakmışsa, AKMED ile de bilim ve araştırma konularındaki hassasiyetlerini simgelemiş, bilim alanı olarak arkeolojinin seçilmesiyle de bölgenin baskın bilim alanını öncelleyerek arkeoloji ve diğer tüm eskiçağ bilimlerinin de önünü açmıştır. Akdeniz Üniversitesi’nin arkeoloji, sanat tarihi, klasik filoloji, tarih, mimarlık gibi ilgili bölümleri de bu kurumun varlığıyla güçlenmiştir.

Tüm bunlar için Antalya’nın seçilmiş olması çok anlamlıdır. Bir Cumhuriyet kadınının uzak projeksiyonu ve vizyonu ile Akdeniz Arkeolojisinin yıldızı olan Antalya şehri buluşmuştur. Suna Hanım sayesinde biz eskiçağ bilimcileri Avrupa’daki arkeoloji araştırma olanaklarını ve kurumsal prestijlerini artık kıskanmıyoruz.

Bu saygın kurumu Türkiye’ye ve Antalya’ya kazandırdıkları için; Başta Suna Hanım’a ve onun saygın hayallerinin emekçisi olan İnan Bey’e ve de Enstitü’yü kurup bugünlere getiren Kayhan Dörtlük ile ekibine teşekkür ediyoruz: Bu yıl bayrağı devralan Prof. Dr. Levent Yılmaz’a da, uluslararası ufuklara doğru yeni başarılar diliyoruz.

Ve duyumsuyorum ki, Suna Hanım da teşekkür ediyor: “Ömürden uzun idealler” ancak kurumsal miraslarla mümkündür: Sevgili Suna Hanım! İdealleriniz fazlasıyla gerçekleşiyorgönlünüz arkada kalmasın… Bu yazı da benim size naçizane bayram armağanım olsun. Sağlıcakla…