Efsane bir Baba, Kaleiçi, İskele ve yaşayan bir tarih Hüsnü Ekizler…

27.02.2021 13:52

Hüsnü Abimi çocukluk yıllarımdan beri tanırım…

19 Mart 1941 doğumlu Hüsnü Abimin babası o gün denizde olduğu için, nüfusa kaydı ancak baba denizden dönünce 1 Nisan 1941'de yapılabilmiş.

Efsane bir Baba, Kaleiçi, İskele ve Yaşayan bir tarih Hüsnü Ekizler…

Bizlere çocukluk ve gençlik yıllarımızda daima yardımcı olmuş, yıllarca yüzmede Antalya Şampiyonlukları kazanmış, Türkiye mukavemet şampiyonluğunu kimseye bırakmamış, hayatı boyunca içki ve sigara kullanmamış 1905 doğumlu İSKELE’mizin temel direği MUSTAFA EKİZLER Amcamı ve dünün vefa kokan İSKELE’sini oğlu Hüsnü EKİZLER'den dinlemekti amacım…

Telefonun ucunda Hüsnü Abimin, “eve gel bekliyorum.” diyen babacan daveti üzerine buluştuk.

BABANIZ DEYİNCE, AKAN SULAR DURUVERİYORDU HÜSNÜ ABİM İÇİN…

“Tüm kuşlarla ve hayvanlarla çok iyi dosttu…

Etrafında tanıyıp tanımadığı, yerli yabancı, herkese yardımcı olmaya çalışırdı… Çok iyi bir aile babası idi… Kendisini dine adamış, 85 yıl boyunca hayatını denizden kazanmıştı…
Sadece bizim değil, tüm iskelenin, Antalya’nın babası olmuş, sevgi ve saygı ile anılmıştı…”

İSKELE MESCİDİNİN TARİHİ 170 YILLIKTIR…

“İskele Mescidi'nin bulunduğu arsa yaklaşık 30 un üzerinde kişiye aitti. Bu kişilerden hibe belgesi alarak, Menderes döneminde Ankara ya gidip, İskele Mescidini devletin kaydına işlettirmiştir.

Mescidin yapılış tarihi olarak kapısında 1910 tarihi yazar, ama babam bu tarihin daha sonraki yıllarda onarım tarihi olduğunu, mescidin 170 yıllık olduğunu söylerdi. O yıllarda caminin onarımını ve tadilatını rahmetli Tarık Akıltopu kendi imkanları ile yaptırmıştı…”

Efsane bir Baba, Kaleiçi, İskele ve Yaşayan bir tarih Hüsnü Ekizler…

MUSTAFA EKİZLER İSKELE MESCİDİ'NİN MÜEZZİNİ…

“Babam 80 yıl hiçbir ücret almadan İskele Mescidinin müezzinliğini yapmıştır. Etrafında ki ağaçları dikmiştir. ( Ne yazık ki o ağaçları bugün kestiler.) Camiinin bahçesini kirletmemeleri, tuvaletlerini yapmamaları adına bahçeye bir mezar yapıp, kendi mezar taşını koymuştur.

Mescidin altından su çıkardı. Babam orada yılan balıkları beslerdi. Bu balıkların suyun gözünü açıp, akışını hızlandırdığını ve de suda mikrop barındırmadığını, sakaların buradan doldurduğu suyu merkepler ile Kaleiçi halkına dağıttığını söylerdi.

Teraziyi, karşısında eşi, çocukları olsa bile hep ortadan tutardı.”

ATATÜRK’Ü KARŞILAMIŞTI

“9 – 10 yaşlarında kayıkçılık ile hayata atılmış, hayatının tamamı da iskelede geçmişti…

Atatürk ün Antalya'ya gelişinde, kayıktan “Paşam ben sizi karaya çıkarmak istiyorum.” diye seslenince, Atatürk,” Ben bu delikanlı ile çıkacağım.” demiş…

Teknede Atatürk “ oğlum adın ne? ne iş yapıyorsun? Nerede oturuyorsun? diye, sorunca, “ Paşam adım Mustafa, kayıkçılık yapıp, simit satıyorum, 4 kardeşiz, bir de annem var, babam harpte, nerede olduğunu bilmiyoruz, aileme ben bakıyorum… Vakfın verdiği, musalla evinde kalıyoruz…” diye cevap vermiştir… ( Musalla evi, denen bu evin alt katında, Kaleiçi halkının cenazeleri yıkanırdı… Üstünde de evi olmayan fakir aileler kalırdı… Musalla Sokak da bugün Liman Apartmanı'nın olduğu yerdir…)

Atatürk cebinden çıkarıp 50 lira verir, yanındakilere de Mustafa’ya bir ev vermelerini söyler… Bu vaad o günün Ulus gazetesinde de yayınlanır…

Ev yanlışlıkla başka bir Mustafa'ya verilir… Atatürk daha sonraki gelişinde de Mustafa Ekizler ile tekrar karşılaşır…

O zaman babam askerliğini Antalya'da yapmakta, askeri mahvelin inşaatına kendi teknesi ile kum ve çakıl taşımakta imiş… Atatürk “ Niye askerliğini burada yapıyorsun ? Evini aldın mı ?diye sorunca, “ Babam şehit olduğu için, şehit çocuklarına askerliklerini kendi memleketlerinde yapma hakkı tanındı, bu nedenle askerliğimi Antalya da yapıyorum… Evimi aldım, Allah sizden razı olsun Paşam…” cevabını vermiştir…

Almadığı evi, büyük bir olgunlukla aldım diyen babam, yaşamı boyunca hiç kimseyi incitmemişti…

1950'li yıllarda, Vali Niyazi Akı döneminde, teknesini emniyete yakıtı ve kendi hizmeti dahil aylığı 84 liraya kiraya vermiş, dokuz sene boyunca bu aylığı emekli sandığından alarak, gelen giden yerli ve yabancı devlet misafirlerini gezdirmiş, denize düşenleri, boğulanları, dinamit atanları tek tek kontrol ederek, Antalya’nın ilk deniz polisi olmuştur…

Efsane bir Baba, Kaleiçi, İskele ve Yaşayan bir tarih Hüsnü Ekizler…

ÖLECEĞİ GÜNÜ BİLEN BİR BİLGE

“12 Aralık 2000 tarihinde o bilge insanı, babamı kaybettik…

Ölmeden 15 gün önce, tüm aileyi etrafına topladı. “15 gün sonra perşembe akşamı hakkın rahmetine kavuşacağım… Beni perşembe akşamı evimde yatırın… Cuma ikindi namazından sonra Muratpaşa Camisinden defin edin. Belediye Başkanımız Hasan Subaşı’na rica ettim, benim mezarım hazır, kimseye borcum yok, param da yok…” dedi…

15 gün sonra Perşembe akşamı yatsıdan önce kendi selasını okudu. Bizlere dönerek “ Beni yarın öğlen önce iskele mescidine götürün, orada kuşlarımla vedalaşacağım, ikindi de Muratpaşa Camisine götürürsünüz.” dedi. Sonra yatsı ezanını yarım okudu, 3 defa kelimeyi şahadet getirip, hayata gözlerini yumdu…”

Efsane bir Baba, Kaleiçi, İskele ve Yaşayan bir tarih Hüsnü Ekizler…

GÜVERCİNLERİN DOSTLUĞU…

“Cuma günü öğlen tabutunu iskele Mescidinin musalla taşına koyduk. 15 -20 civarında güvercin kuşu uçarak gelip, babamın tabutunun üzerine kondular. Muratpaşa Camisine üstü açık bir cenaze arabası ile nakil ederken, o güvercin kuşları da camiye kadar geldiler, namaz kılınıncaya kadar da ayrılmadılar.

Cenazesi çok kalabalıktı… Tüm sevenleri, dostları, daha doğrusu tüm Antalya orada idi… Bizi o acı günümüzde yalnız bırakmayan tüm dostlara teşekkür ederim…”

Çocukluğumuzun Ekizler Amcası, İskelemiz direği, insanların, kuşların ve denizin dostu Mustafa Ekizler’in hayat hikayesi beni çok duygulandırmıştı…

Hüsnü Abimi yakalamışken düne de ışık tutmasını istiyordum…

SİZİN ÇOCUKLUĞUNUZ DA NASIL BİR İSKELE VARDI ?

“İskele Selçuklulardan kalma bir liman, bir dönem Arkeolog Prof. Dr. Leyla Turgut Hanımefendiyi gezdirdim. Leyla Hanım anlatmıştı, Mermerlinin olduğu yer Amfi tiyatro imiş… Burası yıkılınca, sütunları kalelerin tamirinde kullanılmış. Hatta Tütav Evi’nin önünde ki kalede ve mermerli tarafındaki mendireğin köşesinde sütün başlarını görebilirsiniz. Bunlar mendireği ve de kale surlarını sağlamlaştırmak için kullanılmış…”

NEDEN MERMERLİ ?

“Rıhtım ve blok taşlarının mermer karışımı blok taşlardan yapılmış olmasından ötürü adı Mermerli olmuştur...

İskelenin yarısı plaj idi… Buraya kumluk denirdi. Çünkü her tarihi limanda, hem çekek yeri ( kızaklama) hem de dalganın kırılması için bir kumluk olması gerekirdi. Bu kumluk, dalgaları sakinleştirmek için mutlaka gerekli idi…”

Efsane bir Baba, Kaleiçi, İskele ve Yaşayan bir tarih Hüsnü Ekizler…

MENDİREKLER

“Mendireklerin sonradan yapıldığını babamdan öğrendim… Sonradan tadilat gördüğünü biliyorum. 1958 – 1960'li yıllarda, vali konağının altındaki falezlerden kırılarak getirilen taşlar, içeriye daha az dalga girmesini sağlamak amacı ile mendirekler arasında ki boğazı küçültülmek için kullanıldı…”

İSKELENİN SONU…

“1980 yılında Turban kurulduğu zaman Antalya İskelesinde kumluk olan bölüm beton dökülerek rıhtım oldu… Ve eski rıhtımın güzelim mermer taşlarının üzerine beton dökülerek, rıhtım yükseltildi.

Turban 1999'da bırakınca, iskele Milli Emlak’a devir edildi. Yaklaşık 19 yıl gibi bir süre Milli Emlak'da kaldıktan sonra, sembolik bir rakam ile Antalya Büyükşehir Belediyesi'ne devir edildi.

2013 de tekrar tadilat gördü. Betonun üzerine tekrar beton dökülerek, koyu renkli parke taşı döşendi. İlk rıhtım 50 cm yüksekliğinde idi. 1980 ve 2013 de ki tadilatlar ile rıhtım 80-90 cm yükseltilerek 130-140 cm yüksekliğe ulaştı ve tüm özelliğini bana göre kayıp etti…

Turbanın yapmış olduğu restorasyon daha düzgün idi. Kesme taşlardan yapılan rıhtım ve korkulukları ile bir sanat eserine dönüşen iskele “Antalya Marinası” adı ile “Altın Elma” ödülü almıştı.

2013'deki restorasyonda küçük bir çekek yeri, acil durumlar için çekek rampası da kayboldu. Eskinin iskelesi, şimdinin marinası bana göre kaderine terk edildi…”

MENDİREK VE CEMAL BEY YOKUŞUNDA TEHLİKE SİNYALLERİ VARMI*…

“Dikkatli olarak bakarsanız, amfi tiyatronun önündeki rıhtımın üzerine dökülen betonun ağırlığından ötürü, mendirekte denize doğru bir kayma hissedeceksiniz…

İkinci bir tehlike de iskeleye inen Cemal Bey yokuşunun sağ tarafındaki kaldırımın, tam virajın olduğu yerde falezlerden ayrılmasıdır…

Cemal Bey yokuşunun virajının altında büyük bir mağara vardır. Bu mağaranın yanında kısa süre önce oluşan çökme ile ikinci bir mağara oluşmuştur. Bu da falezlerin, artık üzerindeki yükü taşıyamaz duruma geldiğinin kanıtıdır…”

Efsane bir Baba, Kaleiçi, İskele ve Yaşayan bir tarih Hüsnü Ekizler…

ÇOCUKLUĞUNUZDAKİ KALEİÇİ NASILDI ?

“1950 yılarında Kaleiçi sokaklarında yolun her iki kenarında su arıkları vardı. Bu arıkların suyu “yedi arıklar” dan gelirdi. Arıkların kenarında, domates, karpuz, sebze organik olarak kendiliğinden yetişirdi.

Hemen hemen her evde 2 havuz, bir kuyu mevcuttu. Kuyu yağmur ve içme suyu içini, 2. havuz kullanma suyu için, 1. Havuz da sıcaklarda serinlemek içindi.

Her evin küçük de olsa bir bahçesi vardı. Bahçede limon, portakal, zerdali ağaçları bulunurdu. Yazın geldiğini binaların bacalarına yuva yapan “hacı leylek”ler den anlardık…

Arıklarda ve havuzlarda tatlı su balıkları vardı. Bu balıklar, Antalya için büyük bir tehlike oluşturan sıtma hastalığına neden olan sivrisineklerin, suya bıraktıkları lavra’ları yerlerdi…

Belediyenin “Sıtma ile mücadele “ birimi vardı. Her gün Kaleiçi’ndeki bu havuzları kontrol etmek için altı cam olan bir kepçe ile su alır, lavra’nın olup olmadığını kontrol ederlerdi. Balık var ise bu kontrol yapılmazdı. Lavra var ise havuza mazot dökülür buda lavra’ları öldürürdü…”

KALEİÇİ’NDE KOMŞULUK İLİŞKİLERİ NASILDI?

Akşam üzerleri herkes mangalını dışarıda yakar, bu vesile ile mangallar yakıldıktan sonra yapılan temizlik ile yollar sulanırdı.

Çoğu aileler, dışarıya hasır bir örtü sererler, akşam yemekleri bu hasırın üzerinde yenirdi. Yemekten sonra, konu komşu hasırın üzerinde uzun sohbetler yapılırdı.

Tabii televizyon yok, yollar toprak, araba geçmez, dostluk daima ön planda, tüm evlerin kapıları açık, her komşu birbirine sevgi ile bağlanmış bir yaşam vardı Kaleiçi’nde…”

Efsane bir Baba, Kaleiçi, İskele ve Yaşayan bir tarih Hüsnü Ekizler…

DENİZE NEREDEN GİRİLİRDİ?

“Kaleiçi’nin tek plajı “Mermerli Plajı” idi. Gündüz öğlene kadar hanımlara, öğleden sonra erkeklere, akşam da tüm aileye açıktı. Hiçbir yabancı insan giremezdi. Herkes birbirinin oto kontrolünü yapardı.”

KALEİÇİ HALKININ SOSYAL DAYANIŞMASI NASILDI ?

“Kaleiçi halkından hali vakti yerinde olanlar, fakir fukarayı çok kollarlardı. Özellikle büyük ailelerin evlerinin altında, imarethaneler vardı. Burada kazanlarda yemekler pişer, fakir ailelere kimse görmeden dağıtılırdı.

Zengin aileler, bir çift evleneceği zaman, eğer o çiftin mali durumu iyi değilse, o çiftin masraflarını kimseyi rencide etmeden karşılayıp, evlendirirlerdi…”

Efsane bir Baba, Kaleiçi, İskele ve Yaşayan bir tarih Hüsnü Ekizler…

İSKELEDE ÇALIŞAN İNSANLAR ARASINDA DA BİR DAYANIŞMA VAR MIYDI?

“İskelede Sosyal Sigortalar kurulmadan önce, tahmil tahliye (giden, gelen) için, 40 adet Mavuna (eskinin yük taşıyan direksiz, tek kürekli kayıkları) vardı. Bunların hepsi ortak şirket hüviyetinde çalışırdı. Her ay kazanılan ortak paylaşılırdı.

Mavuna sahibi ölünce, ortaklık mavunayı çalıştırmaya devam eder, ailesine emeklilik maaşı gibi her ay parası gönderilirdi. Birisi, yaralansa, hastalansa, yine o tekne ortaklık tarafından çalıştırılır, yine parası ay sonu kendisine çalışmış gibi ödenirdi…

Antalya İskelesi çok hareketli bir iskele idi. Buradan pamuk ( prese), pamuk çekirdeği, kereste, krom madeni, buğday, canlı hayvan yurt dışına gönderilirdi. Günlük 4000 ton civarında tahmil tahliye yapılırdı…

350 kişilik posta hamalları vardı. Bunlar posta posta çalışırlardı. Onlarda da aynı mavuna teşkilatı gibi bir yardımlaşma mevcuttu…”

ÖZLEMLERİNİZ VAR MI ?

“İşte bu sosyal paylaşımı, komşuluk ilişkilerini, birbirine sıkı sıkı sevgi ile bağlanmış mahallemi, o günün güzel insanlarını, babamı, çok sevdiğim, sevgisini daima kalbimde taşıdığım eşimi çok ama çok özlüyorum…”

Efsane bir Baba, Kaleiçi, İskele ve Yaşayan bir tarih Hüsnü Ekizler…

HÜSNÜ ABİM İLE SOHBET DOYUMSUZDU

Hüsnü Abime, bu doyumsuz sohbet ve çok değerli bilgiler için teşekkür ediyorum, kendisine uzun ve sağlıklı ömürler temenni ediyorum.

O günün güzel insanlarından hayatta olanlara sağlık ve afiyet, başta kıymetli babası, değerli büyüğümüz Mustafa Ekizler ile değerli eşi Gönül Hanım olmak üzere, tüm ebediyete intikal edenlere de rahmet diliyorum.

Antalya, Kaleiçi ve İskele aşığı Mustafa Ekizler Amcamızın mezarı mutlaka İskele Mescidi'nin bahçesinde olmalıydı, bunu gerçekleştiremedik.

İnşallah en kısa süreçte onun heykelini mescidin avlusuna dikip, onu kuşları ile buluşturacağız.

Sevgi ve Saygılarımla…

(Röportaj: Emin Altıner )

Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Yorum Yap

ŞANS OYUNLARI

On Numara
Şans Topu
Sayısal Loto
Süper Loto