İnsanın rızkının sınırı, doğarken çizilirmiş ancak bu rızkı helal ya da haram yoldan elde etme seçeneği insanınkendisi tarafından belirlenirmiş. ü Peki; Helal yoldan kazanılmış para ile ekranlarda gördüğümüz rezaletleri insan yapar mı? Tabiki yapmaz, gerçek demokratik düzenlerde bu mümkün olmaz. O halde devlet olarak gördüğümüz bürokrasi uyuyor diyebilirmiyiz.? ü Ona da hemen evet diyemeyiz. Çünkü; Bürokrasinin önemli bir kesimi de bu pisliklerden nemalanıyor, yani uyumuyor. Biliyor, izliyor, izin veriyor, koruyor, hatta destek bile oluyor, eeee payını da alıyordur. Örnek vermeye gerek yok, şu anda açıkça ortada her şey. Demekki, rızk ile ilgili söylenen doğru. Kimisi helal yoldan kimisi haramdan beslenerek hayatını sürdürüyor.Bunların en üst kademelerde olması farketmiyor.   Gelelim eşitsizliğe; Her konuşan;Doğumdan, ölüme, servetten, makama, işten, eğlenceye hiçbir şeyde eşitlik olmadığını, bunun ülkenin ekonomik durumundan ve adalet kavramının içinin boşaltılmış olmasından kaynaklandığını söylüyor. Adaletsizlik en büyük etken buna kimse itiraz etmez ama, diğer neden olarak gösterilen ekonomik sebep, eşitsizliğin sebebi değildir. Eşitsizlik, tamamen ideolojik ve politik nedenlerle oluşmaktadır. 35 – 40 yıl öncesine birlikte gidip bir bakalım. Bir kere, eşitsizliğin sebebi, ekonomik değildir. Tamamen ideolojik ve politik nedenlerle oluşmaktadır. Bu da[teba yani, fakir, cahil, eğitimsiz, hurafeye inanan, istenildiği şekilde yönlendirilebilen] toplum oluşturmanın temelidir. 35– 40 yıl öncesinden günümüze de gelelim ve bakalım. Atatürk’ün ahlaki idealizmi vardı değilmi? Emekçiler ve halkın lehine işleyen bu idealizmi, halk ve emekçiler aleyhine çökertip, tamamen aleyhine çevirenler, ahlaki idealizme izin vermeyenler kimlerdi. Mevcut sisteme kaçak hat döşeyip hazineden beslenenler kimlerdi. Eşitsizlikleri hayata geçiren hegemonyanın bürokratları kimlerdi. Gelir dağılımını zenginler lehine bozan, sistemin maliyecileri kimlerdi. Vergi tavan oranını zenginler lehine kimler bozdu. Servet beyanını zenginler lehine kaldıran maliyeciler kimlerdi. Mali disiplin yalanıyla her krizde İ.M.F reçetesini kimler uyguladı, uyguluyor. Sosyal devlet kurumlarını hangi bürokratlar yıktı. S.S.K, Bağkur, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı hangi maliyeciler tarafından yönetildi. Maliye politikasına yön veren yasal düzenlemelerin tamamını kimler hazırlar. Şu anda dahi tüm siyasi partilerin ekonomi birimlerinin başında kimler var. Parayı ilgilendiren yasal düzenlemelerde bir sivil toplum örgütüne mutlaka bir pay ayıran ve düzenlemeye ekleyenler kimler. Para ile ilgili bakanlıkta, asli görevlerini bırakıp, müsteşardan genel müdüre, daire başkanından şube müdürlerine kadar idari görevlerin tamamını üstlenenler kimlerdi. Neden aralarında farklı kişiler yoktu. Görevden ayrıldıktan sonra dahi, özel sektöre hizmet sunup özel sektörden karşılığı paralarını almalarına rağmen, hazırladıkları her türlü belgenin, devlet memuru tarafından düzenlenmiş belge olarak kabulü yöntemini, yasal düzenleme haline kimler getirdi. Hala aynı sistem devam ediyor olabilirmi? Devam ediyor ki; Kendilerini, tüm diğer çalışanlardan üstün gören ve diğer çalışanlardan iki kat hatta daha fazla maaş almaları gerektiğini düşünerek, fiilen bakanlık nezdinde sadece kendileri için mücadele verenler kimler acaba. Devlet görevi ifa eden kişilerin almış oldukları maaş, günlük mesainin tamamının karşılığı olmasına rağmen, baypas yöntemleri kullanarak ayda bir defa komisyonlara katılmak suretiyle, maaşını almış olduğu mesaisine ilave olarak muvazaalı ikinci maaş alan uyanıklar kimler acaba. Çökmüş sistemleri bu bürokratlarmı düzeltecek.? Kara parayı, kayıt dışını önleyecek düzenlemeleri bu kuşlar mı yazacak. Eşitsizliğin temel sebebi siyasi ideolojiye bunlar mı karşı çıkacak. Atatürk’ün ahlaki idealizminin devamını bu uyanık bürokratlar mı getirecek. Ölme eşeğim ölme, yaz gelince çayır çimen bol olur.