Antalya haber... Prof. Dr. Ertan Taşkavak, Nil kaplumbağasının (Trionyx triunguis) aslında Afrika kökenli bir tür olduğunu ancak Türkiye'de de hızla yayıldığını belirtti. Taşkavak, "Tanımlandığı yer Afrika olduğu için bu ismi almış. Ancak ülkemizde de Antakya Samandağı'ndan Muğla Dalaman'a kadar olan bölgelerde, nehirlerin denize döküldüğü tatlı su ağızlarında yayılım göstermektedir" dedi. Bu durum, yerel ekosistem ve insan sağlığı için yeni riskler yaratıyor.

SALDIRIYORLAR
Deniz kaplumbağalarının aksine, Nil kaplumbağasının agresif bir yapıya sahip olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Taşkavak, türün tehlikeli özelliklerini açıkladı: "Bu tür, deniz kaplumbağası kadar uysal değildir. Dara geldiğinde sivri ve güçlü üç tırnağıyla deride ciddi yaralar açabilir. Ayrıca giyotin gibi keskin dişleriyle de ısırabilir." Bu özellikler, özellikle bilmeden kaplumbağaların bulunduğu suya girenler için ciddi yaralanma riski taşıyor.
SALMONELLLA TEHLİKESİ!
Nil kaplumbağaları sadece fiziksel olarak değil, mikrobiyolojik açıdan da risk barındırıyor. Prof. Dr. Taşkavak, bu hayvanların dışkıları yoluyla çevreye bol miktarda salmonella bıraktığını belirterek uyardı: "Bu da ishal, hatta kanlı ishale kadar gidebilen ciddi rahatsızlıklara yol açabilir." Bu durum, özellikle turistik bölgelerdeki tatlı su kaynaklarında hijyen ve sağlık açısından büyük önem taşıyor.
BU BÖLGELERDE DENİZE GİRMEYİN
Prof. Dr. Taşkavak, Nil kaplumbağasının yoğun olarak görüldüğü derenin, otellerin bulunduğu turistik bir alanda yer aldığına dikkat çekti. Gördüğü yüzen insanlar karşısında endişelerini dile getiren Taşkavak, "Bu oldukça riskli. Oraya uyarı levhaları yerleştirilmeli, insanlar bilgilendirilmeli. Bu bölgede yüzmeye kesinlikle engel olunmalı" çağrısında bulundu.