Yeter artık, ateşe benzin dökmeyin!

07.11.2019 12:52

İstanbul’da yaşanan bir olay bize Türkiye’de çok yanlış giden bir uygulamayı ve mesleğini düzgün yapmayan bir grubun hatalarının nelere yol açabileceğini gösterdi. 

Önce şunu vurgulayayım; Artık medyaya söyleyecek söz bulamıyorum. Neredeyse her türlü sıkıntının baş mimarı olmak için gayret ettiklerini düşünmeye başlayacağım.  

Kimi yayın kuruluşları hakkında zaten bir şey yazmama gerek yok, vatandaş neler döndüğünü açıkça görüyor. 

Benim sözüm sahada çalışan muhabir arkadaşlara ve editörlere… Yeter artık dedirten olay da ‘otizmli çocuklar’ meselesi… 

Olay yeri Aksaray merkez Mehmetçik İlkokulu...

İçinde ulusal gazetelerin de olduğu internet medyasına bakıyorum hemen her başlık şöyle: “Aksaray’da insanlık ayıbı, velilerden tepki çeken eylem, otizmli çocukları yuhaladılar!!!”

Bu başlıklara ancak ‘Yuh’ denir.

Bu haberler nedeniyle sosyal medyada aniden bir alevlenme oldu ki, cephaneliğin patlamasından farksız. 

Millet yorumlarla isyanda: "Alçak veliler, insan mısınız siz? Vay bilmem ne çocuğu utanmazlar…” 

Vatandaş haklı, başlıklardaki bu davranışı ancak insanlıkla alakası kalmamışlar yapar. Ama mesele öyle değil, esas puştluk başlıkta.

Burada, olayı izleyen muhabir şutu çekiyor, editör de golü yiyince ortaya Türkiye’yi karıştıran bir haber çıkıyor.

***
Gazeteciyim diye ortada gezen, haber yaptığı konunun cahili cühelası olan muhabir arkadaşlar, yaptığı işle daha fazla tık alarak patrona şirin gözükmeye de çalışınca böyle oluyor.  

Otizmli çocuklar meselesi ne o velinin ne de bu velinin ayıbı değil. Bana göre bu olayda idarenin eksikleri ve yanlışları var.

Bunu, sorunu çok yakından gözlemleme imkanı bulmuş bir veli olarak yazıyorum.

Otizmli çocuklarımız özel eğitimle çok büyük yol kat edip, yaşama kazandırılabiliyorlar. Ancak bunun için iyi hazırlanmış bir eğitim ortamı ve elbette azami gayret sarf edilmesi gerekiyor. 

Ancak şu andaki uygulamanın mantığı şöyle: Otizmli çocukları normal eğitim verilen ilkokullarda sınıflara dağıtalım, burada yavaş yavaş hayata hazırlansınlar… Bu sistemin adı da ‘Kaynaştırma eğitimi.’

Bunun da oransal kriterleri var, hastalığı belli oranın altında olanları kaynaştırma eğitimine alıyorlar, bu oranın üstündekiler normal ilkokullara.

Şimdi de sınıflarda neler oluyor kısaca ona bakalım:

Bu çocuklarımız, rahatsızlıkları nedeniyle sınıflarda öğretmenleri dahi hüngür hüngür ağlatan davranışlar sergiliyorlar. Bu da eğitimin ciddi anlamda aksamasına ve diğer çocukların psikolojisinin bozulmasına neden oluyor.

Kimi zaman ağır el şakaları yapan, sınıf disiplinine uymayan, dersi güç anlayan veya anlamayan, uyarıları dinlemeyen, ders sırasında bağıran, ayağa kalkan, yere yatan veya kahkahalar atabilen vs. bu çocuklarımız diğer çocukların eğitim kalitesinin düşmesine ve korkmasına neden oluyor.

Elbette sınıftaki diğer çocuklar eve gittiklerinde derste yaşadıkları bu olayları anne ve babalarına anlatıyor ve zaman zaman da ağlayarak şikayet ediyorlar. 

Haklı olarak velilerde de bir infial oluşuyor. Kimi zaman evlatlarını başka okula yazdırmaya çalışıyor veya birbirleriyle örgütlenerek çözüm bulmak için harekete geçiyorlar.

Elbette bu sorunun çözümü için de bir çalışma yok.

Milli eğitim bu konudan zerre kadar geri adım atmıyor, otizmli çocukların velileri de evlatlarının hasta olduğunu kabul etmedikleri için, ilkokula devam etmesi konusunda bastırıyor.

Sonuçta ortaya İstanbul’daki gibi içler acısı bir tablo ve çatışma ortamı çıkıyor.

Otizmli çocuklarımız da bu yanlış uygulamanın içinde yuvarlanıp gidiyorlar.

***
Aslında yapılması gereken -bana göre- özel eğitim merkezlerinde otizmli çocukların eğitime tabi tutulmaları ve haftanın belli günlerinde normal ilkokullarda kaynaştırma eğitimine getirilmeleri.

Sanıyorum işin bu kısmında Milli Eğitim’e biraz daha fazla yük düştüğü için bu çözüm kimsenin işine gelmiyor.

Aslında bu uygulama otizmli çocuklarımız için de sorunlu.

Şöyle ki: hayata adım atmaya hazır olmayan otizmli bu çocuklarımız, sınıflara getirildiğinde kendilerini diğer çocuklardan farklı hissedip yalnızlık duygusuna kapıldıkları için daha şiddetli tepkiler verebiliyorlar. 

Sonuç olarak, durum velilerin birbirlerini yuhalamalarına kadar vardıysa çözüm için Milli Eğitim’in kolları sıvamasının vakti de gelmiştir.

Ayrıca meslektaşlarım diyemeyeceğim, o başlıkları atan sektör çalışanlarına da söyleyeceğim şu: Bir habere gittiğinizde tarafları mutlaka konuşturmaya çalışın ki olayın aslını öğrenin.

Öyle cafcaflı başlıklar atıp ortalığı karıştırmak, mensubu olduğunuz 4’üncü kuvvete zarar verip daha da irtifa kaybetmesine neden oluyor. 

Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Yorum Yap

Yazarın Diğer Yazıları