Vefa Nerede Bilen Var mı?

08.02.2016 11:39

Vefa,sevgide süreklilik, sadakat ve bağlılıktır, yapılan iyilikleri unutmamaktır.

Vefa, iyilikte bulunanlara yeri geldiğinde daha fazlasıyla karşılık vermektir.

Arkadaş, dost ve akrabaları arayıp sormak vefa gereğidir.

Sıkıntılı anında arkadaşının yardımını koşmayan, vefa duygusundan uzaktadır. Vefalı insan, “Kara gün dostu” olmalıdır. İyi günde dost görünenler çok olur.

Eski zatlardan birinin oğluna vasiyeti şöyledir:
“Oğlum, herkesle arkadaşlık edilmez. İhtiyaç içinde olduğun zaman senden uzaklaşan, genişlik zamanında malına göz diken ve yükseldiği vakit sana üstünlük taslayan kimse ile arkadaş olma.”

Vefanın olmadığı yerde güven yoktur.

Eskiden dostluğun bir asaleti vardı. Verilen sözler tutulur, hayallere bile ihanet katılmazdı. En önemlisi de vefa gibi ulvi güzellikler, dünya nimetlerine satılmazdı.

Hey gidi günler hey…

Günümüzde ne vefa kaldı ne de dostluk.

Vefa nerede bilen var mı?

Şair Rıza Tevfik Bölükbaşı ne güzel derlemiş:

Uçun kuşlar uçun burada vefa yok,
Öyle akarsular öyle hava yok,
Feryadıma karşı aks-i seda yok,
Bu yangın yerinde soğuk kül vardır.

Hâlbuki vefa; yürekten hissedilen, ödenmesi gereken bir borç gibi olmalıdır. Çünkü vefa borcu, gönül borcudur.

Samimi insan vefalıdır, sadıktır. Beklentisi olmadan, çıkar gözetmeden dostuna kucak açar.

Sevgi, şefkat, merhamet, hamiyet, yiğitlik ve vefa gibi duygular iyi insan olmanın özellikleridir. Bu duygular; toplumda gelişirse toplumun diğer fertlerinin de şevklerini tetikler, coşkularını artırır.

Yapılan anlaşmalara, verilen sözlere bağlılığın bulunmadığı toplumlarda sosyal çözülmeler baş gösterir.

Vefasızlık; elini tutarak yükseldiğin eli kesmek, zirveye çıktığın merdivenlere tekme atmaktır.

Eden bulur. Gün olur, aynı kaderi paylaşırsın. Elindeki mevki ve makam, şöhret ve para uçup gittiğinde sırtını dayadığın fildişi kuleler de yıkılıp gider…

Ne vefa kalır ne de sefa.

Alkışları duyduğun gibi, vefasızlığı hatta ihaneti de görürsün.

Peygamberimiz (sav), münafıkların özelliklerinden söz ederken onların üç özelliğini şöyle sıralar: “Konuştuğu zaman yalan söyler. Söz verdiği zaman sözünü tutmaz. Emanete ihanet eder.”

Vefasızlar ile münafıklar ne kadar da benziyor birbirlerine.

Asil bir duygu olan vefa; dostluk gibi, sevgi gibi, hatır gibi geçmişin tozlu raflarında yerini almaya hazırlanıyor.

Vefa, sadece İstanbul’un bozasıyla ünlü bir semti mi?

Vefalı insanı ara ki bulasın.

Allah’a bile vefa göstermeyen, kuluna gösterir mi?

Orası meçhul görünüyor.

Bir zamanlar iyilik yaptıkları vefa göstermezken, yakın olmadığı bazı insanların vefasına tanık olmak düşündürüyor insanı. Üzüyor da…

Ne acı değil mi?

“Herkes dost gibiydi, siz yabancıydınız bize,
Şimdi herkes yabancı, sizler dostsunuz bize.”

Aman ha, üç kuruşluk dünya nimeti için gaza gelmeyin.

Dostlarınıza, size iyilik edenlere ve size karşılıksız kucak açmış insanlara “Ahde vefa gösterin.”

En çok da, ülkemize yıllardır hizmet etmiş olanlara…

Hz. Mevlana der ki:

Dostlarını daima vefa ile hatırla can!
Arayan sen ol, bulan sen ;
Tanıyan sen ol, kucaklayan yine sen.
Kula vefası olmayanın Hakk’a vefası olmaz.

Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Yorum Yap

Yazarın Diğer Yazıları