Trafo binasından kütüphane olur mu?

04.02.2021 14:33

3 Nisan 1955 tarihinde Antalya Dokuma Sanayi Türk Anonim Şirketi adı ile kurulan, ANTALYA İPLİK VE PAMUKLU DOKUMA FABRİKASI’nın temeli, 5 Ocak 1956 tarihinde atılmış olup, fabrika Antalya’da üretilen ve BEYAZ ALTIN denilen pamuğun daha hızlı işlenebilmesinin yanında, kent nüfusunun hızlı bir şekilde artması ve bununla birlikte artan işsizliğe bir çözüm amacı ile kurulmuştu…

Dokuma Fabrikası, Cumhuriyet sanayileşmesinin Akdeniz Bölgesi’ndeki en önemli temsilcilerinden biri olmuş, açıldığı yıl 1.650 ton pamuktan, 1.350 ton iplik üretilerek, ordumuzun ve Nato güçlerinin üniformalarının dışında, poplin, ekose, pijamalık, mendil ve pantolonluk dokumalar üretmiştir…

MART 1965 YILINDA FABRİKADA ÇALIŞAN İŞÇİ SAYISI 1765’ DİR…

Fabrikanın faaliyetleri 13 Ocak 2003 tarihinde zarar ettiği gerekçesi ile durdurulmuş, fabrika alanı Özelleştirme İdaresi Başkanlığı tarafından 2004’de Kepez Belediyesine devir edilmiştir…

2005 yılında ise 488 dönümlük Dokuma İplik Fabrikasının “üst kullanım hakkı” 49 yıllığına ihalesiz olarak özel bir şirkete verilmiştir…

TAHSİSE ANTALYA HALKI BÜYÜK BİR TEPKİ GÖSTERMİŞTİ…

2009 Yerel Seçimlerinde Kepez Belediye Başkanlığı koltuğuna oturan Av. Hakan Tütüncü ise tarihe tanıklık etmiş alanın vatandaşlara ait olduğunu ve asıl sahiplerine kazandırılması gerektiği savunarak, yasal yollara başvurduğunu, Kepez Belediyesi’nin açtığı üst kullanım hakkı iptal davaları ile tahsis işlemi iptal edilerek, kentin en önemli sahipleri olan Antalyalıların kullanımına kazandırılabilmesi için bir mücadele başlattığını, tüm Antalya halkı gibi bende basından okuyarak öğrenmiştim.

Sn. Hakan Tütüncü tarafından Antalya’nın dinamiklerinin katkısıyla şehrin ortak aklının öncülüğünde bir girişim başlatıldığını, Kepez Belediye Meclisinde grubu bulunan partilerden birer temsilci, Antalya Mimarlar Odası, Antalya İnşaat Mühendisleri Odası ve Antalya Peyzaj Mimarları Odasından ikişer temsilci, Antalya Ticaret ve Sanayi Odası, Antalya Ticaret Borsası ve Antalya Esnaf ve Sanatkar Odaları Birliği ile Akdeniz Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Dekanlığından birer temsilcinin katılımı ile bir çalışma grubu oluşturulduğunu, yine basından öğrenmiştim.

ÇALIŞMA GURUBUNUN HEDEFİ ANA DOKUYU KORUMAKTI…

Yapılaşmalar çerçevesinde fabrika alanında bir tane bina yıkılmayacak, yeni bir bina yapılamayacak, bir tane ağaç kesilmeyecek ve yeşil doku kesinlikle tahrip edilmeyecektir. Yapılar 1960'larda inşa edildiği zamandaki gibi aslına uygun şekilde restore edilecek ve Park alanı ticari beklentiden uzak olarak tamamıyla halka dönük şekilde planlanacaktı. Fabrikanın kapısından giren herkes zaman tünelinden geçmiş gibi 1960-70'lere ulaşması ve orada kültürle, sanatla, doğayla buluşması sağlanacaktı.

Bununla birlikte Ticari alanda AVM, Otel, Rezidans ve toplu konut kesinlikle yapılmayacaktı.

19 Ocak 2015 GÜNÜ BENDE DOKUMA PARKTA İDİM…

Dokuma Park’ta yapılacak faaliyetler için yol haritası niteliğini taşıyacak olan proje bir basın toplantısı ile halka duyuruluyordu…

HAKAN BAŞKANIN HEYACANI HER HALİNDEN BELLİ İDİ..

Yanına yaklaşarak, “ Vermiş olduğunuz mücadele için, 60 yaşında bu alanın tarihini bilen bir Antalyalı olarak size teşekkür etmek isterim…” deyince, O gülen gözleri ile gözlerimin içine bakarak “ Daha yolun başındayız Abi…” diye cevap verdi…

HİÇBİR SİYASİ BAĞIM OLMADAN, BU KENTE AŞIK, BU KENTİ SEVEN BİRİSİ OLARAK YAPILANLARI GÖRÜNCE ÇOK DUYGULANMIŞTIM…

Daha sonraki günlerde çalan bir telefonun ucundaki Hakan Başkanın “Abi yarın sabah kahvaltısında Kaleiçi’nde buluşalım mı?” diyen davetine koşarak gittim…

İşte o tarihten sonra, aramızda bir abi – kardeş samimiyeti oluştu…

Hakan Başkan ile sabah kahvaltılarımız sürekli devam etti…

Bir abi- kardeş samimiyetiyle oturup dertleştik hep…

KAHVALTILARDA SÜREKLİ KENT KÜLTÜRÜ ÜZERİNE ÜRETİM VARDI…

Şunu da şöyle yapsak, burada şu vurguyu şöyle öne çıkarsak derken heyecanını görmenizi isterim…

Dersine o kadar iyi çalışmıştır ki, o müthiş anlatımı ve kelimeleri ustaca kullanımı ile sizi alır bambaşka dünyalara götürür…

ÜÇ YIL ÖNCEYDİ…

Mermerli de yine bir sabah kahvaltısında buluşmuştuk. “Abi Antalya ile ilgili küçük cep hikayeleri yapsak, bunlar dörder dakikayı geçmese ve YouTube'da yayınlasak, böylece YİTİK DÜNÜN O YİTMEMİŞ DEĞERLERİNİ küçük kent yaşanmışlıkları ile anlatıp bir kültür hizmeti oluştursak nasıl olur?” dedi…

Kırk dokuz cep hikayesi oluşturduk, ismi Bİ DİLİM ANTALYA oldu, çekimlere başladık, FENERCİ TEYZE ve İSKELE CAMİİ’ni ben anlattım.

Antalya’nın dünde yaşanmışlıklarına bir farkındalık yaratılmaktı amacımız.

Öyle de oldu, Ege üniversitesi öğrencileri FENERCİ TEYZE’yi izleyip Antalya'ya gelerek tez konusu yaptılar.

İki hafta önce Perge Rotary Kulübü Başkanı Berkay Bey beni arayarak, Fenerci Teyzeme “ YILIN HİZMET ÖDÜLÜ” nü verme kararı aldıklarını ve kendisine ulaşmak istediklerini söyleyince çok duygulanmıştım...

Geçen hafta Fenerci Teyzeme bu ödül verildi… Dünyalar benim oldu…

Doksan yedi yaşında ki FATMA DOMAN Teyzemin inşallah heykelini de, iskelede mendireklerden birine dikerek vefanın en güzel örneğini sergilemiş oluruz…

DOKUMA PARK…

Bir cumartesi sabahı yine Mermerli’de sabah kahvaltısındayız…

Hakan Başkan “Abi bugün seni kahvaltıdan sonra DOKUMA PARK’a götürmek istiyorum…” dedi…

BİR ANDA GEÇMİŞ CANLANDI GÖZÜMDE…

Kesintisiz üretim yapan fabrika bir semte ismini vermesinin yanında, binlerce ailenin geçim kapısı olmuştu…

Üretim kesintisiz olunca, Almanlar tarafından inşa edilen fabrika da hayatında kesintisiz olabilmesi için tüm donanımlar düşünülmüştü…

Bizlerin çocukluk ve gençlik yıllarında Fabrika, Nizami giriş kapısı, Fabrika işletme alanları, işletme binası, idari bina, 2 ambar, kazan dairesi, itfaiye binası, trafo binası, marangozhane, inşaat atölyeleri, kimya deposu, Müdür Lojmanı, 6 adet Personel Lojmanı gibi binaların yanında sosyalleşme ve rekreasyon mekanları olan işçi ve memur yemekhaneleri, kantin, kreş, misafirhane, revir, eğitim ve spor binası ve çocuk alanları ile çalışanların çalıştıkları mekanların çevresinde, aileleri içinde imkanlar sunan ve 24 saat yaşayan bir küçük bir kasaba görünümündeydi…

AVM tahsisinden kurtulan bu alana 19 Ocak 2015 günü izlediğim yapılması düşünülen proje tanıtımından bu güne üç yıl geçmişti,

VE ÇOCUKLUĞUM…

Yarım saat sonra DOKUMA PARK’ ta idik…

Bizi kapıda ekibin değerli yöneticilerin Emrah Ünlüsoy karşıladı…

Hemen girişte solda bulunan OYUNCAK MÜZESİ’nden başladık turumuza…

Dünün isteyip de sahip olmadığım tüm oyuncakları ve kendi imkanlarımız ile yaptığımız oyuncaklar, hatta 3200 yıl önce oynanan oyuncakların replikaları arasında adeta büyülenmiştim…

Emrah Ünlüsoy’un anlatımı ile yeni bilgilere ulaşıyordum…

Dünya da iki önemli oyuncak üreticisinden olan biri olan Amerika’nın 1900’lü yılların başında ürettiği APOLLO isimli oyuncağı oynayan çocukların daha sonra o oyuncağı üretip uzaya gittiklerini, Japonların oyuncak imalatı ile çocuklarının ufkunu değiştirdiklerini örneklerle anlatıyordu…

Sonra bir sınıfa girdik. Kara Tahtasının üzerinde ATATÜRK portresi, altında İSTİKLAL MARŞI, yanında ATATÜRK’ ün GENÇLİĞE HİTABESİ ile Alfabesinden hece defterine, Abaküsünden tahta sıralarına kadar, 1960’lı yılların bir Cumhuriyet Sınıfı idi...

Gazi Mustafa Kemal ilk okuluna ilk başladığı yıl ve sınıfım geldi gözlerimin önüne, Çok duygulanmıştım…

BİR ZAMANLAR ANTALYA MÜZESİ…

Konyaaltı’nda kapanan MİNİ CİTY, OYUNCAK MÜZESİ’nin hemen arkasına getirilmişti…

Dokuma Fabrikasının ana binası aslı korunarak restore ediliyordu, içerisi Antalya’mız ile ilgili Kaleiçi evlerinden başlamak kaydı ile Akseki evlerinin mutfak figürleri, Yörük kültürü, dünün unutulan meslekleri, müthiş bir Antalya Film Festivali Müzesi ve dünde farkındalığı olan tüm kültürler Prof. Nevzat Çevik kreatörlüğünde bir nakış gibi işleniyordu…

ARKADAKİ BİNALARDA DA HUMMALI BİR ÇALIŞMA VARDI…

Modern Sanatlar Galerisi, Anadolu Şehitleri Müzesi, Nostaljik Araçlar Müzesi, Zeytin Müzesi, Kepez Bilim Merkezi, 8 D Simülasyon Merkezi, Anadolu Çocuk Köyü, Sanat Sokağı, Sahaf Sokağı, Emekliler Lokali için ise çalışmalar devam ediyordu…

SANKİ BİR RÜYAYDI…

Hakan Başkan “Abi seni duygulandırdık, demek ki doğru işler yapmışız, Bir Zamanlar Antalya Müzesi’nin içerisinde bir ANTALYASPOR MÜZESİ var, bununla ilgili ANTALYASPOR’umuzun 07 AS 01 Plakalı ilk Otobüsünü Kurşunlu Mezarlığında buldum ve ilk günkü haline getiriyorum, senden ANTALYASPOR MÜZESİ ile ilgili gerek bilgi, gerekse materyal olarak destek bekliyorum…” cümlesi ile hemen o hafta Nevzat Hocama elimdeki tüm dokümanları teslim etmiştim…

ÖYLE BİR GEÇER ZAMAN Kİ başlıklı 1966’ dan bu güne ANTALYASPOR tarihini anlatan makalem ise ANTALYASPOR Müzesinin girişinde yerini almıştı…

O tarihten sonra çok sık aralıklar ile Dokuma Park’ın müdavimlerinden biri oldum…

GEÇEN HAFTA YİNE DOKUMA PARKTA İDİM…

Değerli Abim Cevat ALP ile beni salep içmeye davet etmişti Hakan Başkan…

Yüzünde ki heyecandan yine bir sürprizi bizlerle paylaşmak istediği hemen belli oluyordu…

Salepler içilirken, başrollerini Filiz AKIN ve Ediz HUN’ un oynadığı 1974 yapımı bir film ekrana geldi. Öğrendik ki, filmin çekildiği otel, “OTEL 74” olarak, 20 odalı hali ile DOKUMA PARK da tefriş ediliyordu…

Resepsiyonundan, duvar kağıdına, döşemesinden, tavandaki avizesine, restoranda ki perdesine kadar her şey 1974 yılına götürmüştü bizi.

Restoranı ile ilgili planlarını anlatırken yine o bitmeyen heyecanını görmeliydiniz…

BİTEN ÇALIŞMALARI GÖRMEK İÇİN BİR AÇIK HAVA TURU ATALIM DEYİNCE…

Doyran’da kapatılan bir bahçeden getirilen Portakal, Muşmula ve Zeytin ağaçlarının arasında ARBORETUM AÇIK HAVA BİTKİ MÜZESİ’nin içerisinden geçerek, turumuza başladık …

Hemen hemen tüm müzelerde ki çalışmalar, ufak tefek eksikler dışında bitmişti,,,

Pandemi süreci sonrası açılış için gerek ekip, gerekse düne ışık tutan objeler, eşyalar, materyaller, arabalar, dokümanlar, makinalar, düne dair ne varsa, HEPSİ buluşabilmek için heyecan ile konuklarını bekliyordu…

BİR TREN GARI OLUŞTURULMUŞ VE TREN PERONA YAKLAŞMIŞTI…

İçi çocuklar için KÜTÜPHANE haline getirilmişti…

Gecekondu Mahallesinden bir gecekondu sanki GECE gelip DOKUMA PARKA konmuştu…

En arkada kalan binaya yaklaşırken HAKAN BAŞKAN çalışmadığımız yerden sordu, “ ABİ TRAFO BİNASINDAN KÜTÜPHANE OLUR MU?”

İşte o anda CEMİL MERİÇMÜZE KÜTÜPHANESİ’nin önündeydik…

1951 yılından itibaren ANTALYA PAMUKLU DOKUMA İPLİK FABRİKASI’nın enerjisini sağlayan binaydı burası…

İlk günkü orijinal hali ile tescil ve koruma işlemlerinin ardından restorasyona alınmış, geçmişte verdiği enerji hizmeti sonlanınca, bir kültür feneri olarak hizmetini sürdürebilmesi için güçlendirilmişti…

Fabrika TRAFO BİNASI şimdi enerjisi ile fabrikaya elektrik aktaramasa da, gençlerimize ve yarınlarımıza ışık tutarak bilgi aktarımı yapan bir kütüphaneye dönüştürülmüştü…
Trafo binasının girişteki bir bölümü dünün izlerini yaşatmak adına orjinal hali ile muhafaza edilmişti…

Binanın özü korunmuş, zeminde orijinal mozaikler, elektrik sayaçları ve elektrik ile ilgili üniteler muhafaza edilerek, binanın eski halinden günümüze bir ışık demeti yansıtılmıştı.

İçerisinde bulunan kafesi, sosyal yaşam alanları ve dış bahçesi ile hem yeşil alan hem de iç mekan huzurunu iki yüz bin kitap ile birleştirip, her yaş gurubuna hitap edecek insan odaklı iç tasarımı ile 1000 m2'lik TARAFO BİNASI, yazar, çevirmen ve eğitimci CEMİL MERİÇ’ in isminin verildiği KÜTÜPHANE OLMUŞTU…

DAHA AÇILMADAN ÖDÜLLERLE BULUŞAN TRAFO BİNASI…

İçerisinde bir EDEBİYAT MÜZESİ de bulunan KÜTÜPHANE’ ye, Tarihi Kentler Birliği tarafından, TRAFO BİNASI’nın KÜTÜPHANE’ ye dönüşmesi projesi sonucunda “SÜREKLİLİK ÖDÜLÜ” vermişti…

7 GÜN YİRMİ DÖRT SAAT AÇIK BİR KÜTÜPHANE…

Ödünç kitap verme uygulamasının olmayacağı, bahçesinde zeytin, servi, portakal, muşmula ağaçlarının bulunduğu bir BOTANİK PARK’ın içerisinde ki KÜTÜPHANE, YEDİ GÜN YİRMİ DÖRT SAAT, kahve ve çorba servisi ile pandemi süreci sonrası konuklarını bekliyor…

Tıpkı, açıldığı günden kapandığı 13 Ocak 2003 tarihine kadar, en büyük olumsuz koşullarda bile makinaları hiç durmadan çalıştırabilmek için, YEDİ GÜN YİRMİ DÖRT SAAT enerjisini hiç kesmeyen TRAFO BİNASI gibi…

Yüreğine Sağlık HAKAN BAŞKAN…

TRAFO BİNASI’ndan KÜTÜPHANE olmuş…

Hem de mükemmel olmuş…

Yaktığın FENER hiç sönmesin…

Bir ANTALYA AŞIĞI olarak, ANTALYA KÜLTÜRÜNE YAPMIŞ OLDUĞUN KATKILARDAN ÖTÜRÜ, SONSUZ TEŞEKKÜRLER EDERİM…

 

Yorumlar

  • 1

Arif Uğur TAN dedi ki;

2021-02-04 20:48:38

Köşe yazılarınız takip ediyoruz..Mükemmelbir yorum anlayışınız var. Ailecek saygılar

    Bir yanıt yazın

    E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

    Yorum Yap

    Yazarın Diğer Yazıları