Toplumsal yaramız ve çelik yelek

17.08.2020 13:47

Toplumsal sorunların nedenlerini ortadan kaldırmadığımız müddetçe bu sorunu çözemeyiz.

Ülkemizde her gün en az bir kadın cinayeti işleniyor, eziyet işkence taciz bir başka sorun.

Bir erkek, bir kadını zorla götürüp, istismar sonrası öldürüyor, yakıyor, üzerine beton döküp cinayeti gizliyor.

Kamera kayıtları ile sabit ve cani ifadesinde ikrar etmiş.

Kabulü mümkün olmayan, lanetlenecek bu fiilin failine yapılan bir uygulama dikkatimi çekti.

Katile çelik yelek giydirilmiş.

Peki zalimce katledilmiş kadının günahı ne idi? Katledildikten sonra açılacak davaya müdahil olmak, kınamak neyi çözer.

Oçelik yeleği ölmeden önce alınacak gerçek önlemlerle mağdurlara giydirmek gerekmiyor muydu?

Suçsuz ve masum insanların kaderi sanki.!

Toplumsal sorunların gerçek sebeplerine kafa yoran, alınacak tedbirlerin ne olduğunu söyleyebilen birine rastladığımı söyleyemem.

Televizyon programları, istisna kişiler dışında, rüzgar hangi taraftan eserse yönünü ona göre ayarlayan, her Cuma hutbesinde tekrarlanan [Muhakkak ki Allah, adaleti, iyiliği, akrabaya yardım etmeyi emreder. Çirkin işleri, fenalık ve azgınlığı da yasaklar.] öğütte geçen bazı ifadeleri yaptıkları yanlışlara referans gösteren, birkaç yerden aylık aldığı halde neredeyse 24 saatini televizyon programlarında geçiren birkaç akademisyen, eski siyasetçi, gazeteci, hukuk okumuş kişiler ve yöneticiye kalmış.

Sanki, bu kadar büyük ülkede konulara vakıf başka hiç kimse yok.

Toplum için ülke için hiçbir faydası olmayan konuları günlerce saatlerce tartışıyorlar ve üstelik bu kişiler sanki gökten zembille inmişler, her konudan uzman kişiler.!!

Milli güvenliğimiz ile diğer devlet politikalarına da el atıyorlar.

Kendi canlarını ortaya koyan, hatta bu yolda şehit veren tıp insanlarının ilgi alanı olması gereken salgın hastalığın tüm detaylarını biliyorlar.!

Tartışıyorlar karar bile veriyorlar. !!

Canı pahasına terörist peşinde koşan güvenlik kuvvetlerimizin operasyonlarının nasıl yapıldığını yöntemini anlatıyorlar sorumsuzca, bir sonrakiler aynı tuzağa düşmesin dercesine.

Devlet politikası gereği, Libya ile yapılan işbirliği, Akdeniz’de doğal gaz aranması, Trump’ın yeniden seçilip seçilmeyeceği.

Amerika’nın izlediği dış politikanın tüm ayrıntılarını onlar biliyor.!!

Rusya’yı, savunma sistemleri S 300’ü, S 400’ü her yönü ile biliyorlar. Patriot’u desen zaten ezberlerinde ve devletin ne yapması gerektiğine dahi yön vermeye çalışıyorlar.

Devlet politikası gereği yapılan hamleleri ve uygulamaları neredeyse gerekçeleri ile birlikte yorumlayabiliyorlar, fikir yürütüyorlar. Ne yapılması gerektiğine karar veriyorlar!!

Kim hain, kim değil, kim Müslüman kim değil, yüz tahlili ile hemen karar verebiliyorlar!!.

Ama, asıl konuşmaları gereken, toplumsal yaralarımızın sarılmasına yönelik hiçbir konuyu gündeme taşıyamıyorlar, çare öneremiyorlar. Sessiz kalanlar dışında akademisyenlerimiz dahi toplumsal olaylar üzerinde kafa yormuyorlar. Güneşin doğup batmasını bekliyorlar.

Örneğin, kadın/çocuk istismarı ve cinayetlerini lanetliyorlar ancak gerçek sebeplerden bahsedemiyorlar, sadece cezalar arttırılsın diyebiliyorlar.

Bir kadın, bir çocuk katledilmiş ise katile sadece mevcut cezanın verilmesi bu toplumsal yarayı sonlandırmıyor, öleni geri getirmiyor.

Bu yaranın temel sebeplerine kimse dokunmuyor, dokunamıyor.

Hiç kimse;

A] 3 yaşında 5 yaşında çocukların gözlerinin önünde, gerçekleşen “KIZINIZI OĞLUMAİSTİYORUM denilerek, kız alma verme pazarlığının yanlışlığına değinemiyor.

Üstelik bu kelimeleri ALLAHIN EMRİ ve PEYGAMBERİN KAVLİ İLE kelimeleri ile birlikte telaffuz edilmesinin tehlikesini konuşmuyor.

Yuva kurmanın kutsallığındaki diyalogun [Kız ve erkeğin birlikte yuva kurmaları] bağlamında gerçekleşmesi en doğrusu iken birçoğunda BAŞLIK parası adı altında bedel ödenmesine karar verildiği uygulamanın, kızalıp verme diyalogunun gerçekleştiği ortamda küçük çocukların zihnine yerleştiğinde, eğitimle dahi silinememesi sonucunda, bahsettiğimiz cinayetlere sebep olduğunu düşünmüyor.

B] Kimse, Yüce kitabımızda, Rabbimizin, ey insanlar, ey inananlar diye kadın ve erkeği ayırmadan hitap etmesine rağmen, yüce peygamberimizin kadınlara yönelik, [cennet annelerin ayaklarının altındadır] sözüne rağmen,yanlış meallerlekadın yok sayılırken, ilgili ayetlerin doğru olarak Türkçeye çevrilip çevrilmediğine dikkat etmiyor sorgulayamıyor.

C] Çevirilerde, [MEAL] kadının, erkeğe ait tarla olarak gösterilmesi, cennetliklere verilecek ödül gösterilmesinin yanlışlığı görülmezken, yüce Rabbimize ve Peygamberimize hakaret olacağı düşünülemeden, İslâm dinini olduğundan farklı göstermeye yönelik kasıtlı yanlışlıkların daküçücük dimağlara yerleştiğinde yıllar sonra, lanetlediğimiz cinayetlere sebep olacak asıl gerekçeler olarak önlerine çıkacağı düşünülmüyor.

Ne yazık ki bu tarz eğitim ve uygulamalar içinde büyüyen çocukların önemli bir kısmı sonradan eğitim alsalar dahi sapkın zihniyetten sıyrılamıyor.

Azımsanmayacak sayıda erkek kendisini kadının sahibi olarak görürken, hurafelerle yetişmiş olmanın etkisiyle kadını öldürme hakkının olduğuna bile inanıyor ve en küçük bir sorunda rahatlıkla bu acımasızlığı sergiliyor.

Bunun için benzeri hurafelerle birlikte yanlış meallerin,literatürden çıkarılması için devlet kurumlarımıza önemli görevler düşüyor ve mutlaka harekete geçmeleri gerekiyor.

Dinimizin gerçeklerini değiştirmeden uygulayabilirsek, bir dünya sorunu olan kadına çocuğa taciz ve cinayetleri büyük oranda önleyebiliriz.

Elbette cezalandırmaya yönelik uygulama da gerekiyor.

İnsanın elinde olmayan nedenlerle meydana gelenler dışında, bir cana kıyılmış ise müsebbibinin de aynı son ile tanışması en doğru olanıdır.

Yoksa havanda su dövmeye, her gün davalara müdahil olunmaya devam edilir, yenisi gerçekleştiğinde hatırlanmak üzere unutulur gider.

Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Yorum Yap

Yazarın Diğer Yazıları