Sivil Toplum ve İnsan Hakları

02.02.2015 07:20

İnsan hakları, en bilinen şekliyle tüm insanların sahip olduğu, insanlık onurunu koruyan, insanın maddi ve manevi gelişmesini sağlayan temel hak ve özgürlükleri ifade eder. Bu haklar ırk, din, dil ve cinsiyet ayrımı gözetmeksizin, eşit ve özgür olarak kullanılması gereken haklardır.

İnsan haklarının tarihi yıllar öncesine dayanmaktadır. Çünkü konusu insandır, insanı etik bir varlık olarak görür.

Birçok tarihi belgede, dini ve felsefi kaynaklarda insan haklarıyla ilgili birçok kavram ve kural yer almaktadır. Bunlar arasında, 622 tarihli, Müslüman, Yahudi ve Pagan topluluklarına verilen hak ve sorumlulukları belirleyen ‘Medine Sözleşmesi’ ile 1215 tarihli İngiliz kralının yetkilerini ilk kez kısıtlayan, halka bazı hak ve özgürlükler tanıyan ‘Magna Carta’ fermanı önemli bir yer tutar.

20. yüzyılda insan hakları adına, birçok büyük toplumsal değişimler gerçekleştirilmiş; insan hakları anlam ve içerik olarak oldukça zenginleşmiştir.

İnsan hakları evrensel niteliklidir. Tüm insanları, hatta dünyaya henüz gelmemiş çocukları bile kapsar. Ayrı kişi ya da kültürlere göre değişiklik gösteremez. “Benim hakkım korunsun, başkasının hakkı beni ilgilendirmez.” şeklinde bir yaklaşım insan hakları açısından doğru değildir.

Temel insan hak ve özgürlüklerini belirleyen, birçok ulusal ve uluslararası yasanın temelini oluşturan, İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi 1948 yılında Birleşmiş Milletler tarafından kabul edilmiştir.

İnsan hakları, insanın özgürce yaşaması ve gelişmesi için gereklidir. İnsan yaşama, mülk edinme, eğitim, sağlık, haberleşme, çalışma hakkı, seyahat hürriyeti vs. gibi hakların yanında; siyasi haklarının da güvence altına alındığını hissederse mutlu ve huzurlu olur. Mutsuz insanlardan oluşan toplumlarda insan huzur, barış ve güven içerisinde yaşayamaz.

İnsan hakları, doğuştan tüm insanları bir ve eşit görür. Bu haklar zayıf ve güçsüzlerin güç odaklarınca sorumsuzca ezilmesine, haklarının elinden alınmasına fırsat vermez. Çünkü haklı olanın değil, güçlü olanın söz sahibi olduğu bir dünyada insan haklarından bahsedilemez.

İnsan hakları, barışın sağlanmasını ve sorumlu davranışların gerekliliğini öngörür. İnsan, insan olduğu için bir takım haklara sahip olmalıdır. Kimliğine, cinsiyetine, inancına göre tasnif edilemez. İnsan haklarına sahip olmak, her insanın ortak güvencesi olmalıdır. Bu hakları korumak, insanlık onuru gereğidir.

Sivil toplumun gelişmesi, demokratik anlayışın gelişmesine katkı sunduğu gibi; demokrasinin gelişmesi ile sivil toplumlar güçlenir ve sivil toplum kuruluşlarının (STK) etki alanı artar. O halde sivil toplum örgütlerinin en önemli işlevlerinden birisi, insan haklarının korunmasıdır.

Sivil toplum kuruluşları devletle bağlantılı olmayan, gönüllü insanların oluşturduğu kuruluşlardır ve özgürce çalışırlar. Bu nedenle insan hakları konusunda eğitim, araştırma ve inceleme yapabilirler. En önemlisi de insan hakları ihlallerine karşı çıkabilirler. Tarafsız ve samimi olunduğu durumlarda, sivil toplum kuruluşlarının bu konuda verdikleri raporlar kamuoyu nezdinde etkili ve güvenilir bulunur.

İnsan hakları ihlallerini halka duyurmak, bu hakların topluma mal edilmesine çalışmak ve ihlallere karşı bir bilinç oluşmasına katkı sunmak STK’ların en önemli işlevlerinden birisidir. Bu arada, insan hakları ihlalleri karşısında uluslararası kuruluşlarla iletişim kurarak, dayanışma içine de girebilirler. Bu amaçla konferans, seminer ve panel gibi çalışmalar ve bilimsel yayınlarla insan hakları hukukunun tanıtımı ve gelişimi yolunda uğraş verebilirler.

İnsan hakları ve insan hakları ihlalleri konusunda çalışan bazı STK’lar, ideolojik tavırları ve uygulamalarında çifte standartlı davranmaları nedeniyle; devletten, medyadan, ulusal kuruluşlardan ve çoğunlukla vatandaşlardan yeterli destek ya da çalışmalarını kolaylaştıracak bir davranış görememektedir.

Yüreğinde vatan ve millet sevgisi olan her insan devletine ve halkına sahip çıkar. Ancak bu durum çoğunlukla insan hakları ihlallerinin devlet tarafından gerçekleştirildiği gerçeğini ortadan kaldırmaz. Yöneticilerin yaptığı yanlışlıklara karşı durmak, devlet karşıtlığı olarak algılanamaz, algılanmamalıdır da. İnsan hakları her insan için, hatta kamu gücünü ellerinde tutanlar açısından bile gerektiğinde dayanılacak bir güvencedir.

Sivil toplum, çok farklı kesimlerin ortak akılda buluşmasını sağlayan bir alandır. STK’lar insan haklarının ihlali karşısında, ilgili kurum yöneticilerini mutlu etmeyecek düşüncesi ile sessiz kalamaz, kalmamalıdır. Bu konudaki rapor ya da çalışmalarını sümenaltı edemezler. Çünkü savunulan, insanlık onuru ve insanlığa duyulan saygıdır; öncelikli olan, devlet karşısında zayıf durumdaki bireyin hakkıdır.

Öte yandan, bir çatışma ya da olay sırasında devlet görevlileri de yaşamlarını yitirmekte ya da insanlık dışı bir durumla karşılaşabilmektedir. Onların ve geride kalan aile bireylerinin de haklarının savunulması ve insan haklarının ihlal edildiğinin açıklanması gerekir. Terör eylemlerinde yaşamını yitiren eylemciye ağıtlar yakan, insan hakları çerçevesinde onun haklarını savunmaya kalkan bazı oluşumlar, güvenlik güçlerine karşı yapılan insan hakları ihlallerine sessiz kalırsa inandırıcılığını yitirirler. Böyle durumlarda, bazı devlet görevlilerinin ifade ettiği ‘sözde insan hakları savunucuları’ tabiri toplumda destek görmeye başlar.

Devlet, vatandaşa ve onların oluşturduğu oluşumlara karşı demokratik, barışçıl ve uzlaşmacı olmak durumundadır. Olaylara sadece şiddetle gidilmesi gerektiğine inananların, şiddetin şiddet ve nefret doğurduğunu unutmamaları gerekir. Burada dikkat edilmesi gereken husus kamu düzeninin bozulmaması, temel hak ve özgürlüklerin sınırlanmamasıdır. Özgürlük adına yola çıkanlar ve bu doğrultuda söylemlerde bulununlar, bir başkasının özgürlük alanına müdahalede bulunmamalıdır.

Konuya bu açıdan bakıldığında, insan hakları ihlalinde taraf olmayan, konusunda uzmanlaşmış ve olaylara objektif bakabilen sivil toplum örgütlerinin ne kadar önemli olduğu ortaya çıkar.

Ülkenin çıkarı ve saygınlığı insan hakları ihlallerinin azalmasına bağlıdır. Olayların samimi ve doğru değerlendirilmesinde, insan hakları konusunda çalışan gönüllü sivil toplum örgütleri, yararlı kuruluşlar olabilirler. Bu konuda çok farklı kesimlerin ortak akılda buluşması sağlanabilir. Bu kuruluşlar, insan hakları konusunda kamuoyuna ortak çağrıda bulunabilirler.

STK’ların insan hakları konusundaki çalışmaları ulusal olduğu gibi, uluslararası boyutta da olabilir. Çünkü insan her yerde insandır. Bu tür yapılanmalar, baskı grubu rolünü oynarlar ve daha güvenilir görüldüklerinden devletleri etkilerler.

İnsan haklarının halka mal edilebilmesi, toplumda çatışma yerine insan sevgisi ve hoşgörünün hâkim olması yönündeki çabaların başarılı olabilmesi için STK’lar;

a) Bireyin devlet karşısında korunması, kişi güvenliği ve özgürlüğünün yaşama geçirilmesi, özellikle işkence ve kötü muamelenin en aza indirgenmesi,

b) Sosyal ve ekonomik açıdan ezilen, saldırıya uğrayan kadın ve çocukların haklarının korunması,

c)Deprem, sel, yangın gibi doğal afetlerde zor duruma düşen, yardıma muhtaç insanlara yardım edilmesi gibi konularda çalışmalar yürütmelidir.

Bunları yapabilmeleri uzmanlaşmayı ve örgütlenmeyi gerekli kılar.

Türkiye´de insan hakları konusunda çalışan sivil toplum örgütleri, dernek ya da vakıf biçiminde yapılanmışlardır.

Türkiye´de, insan haklarıyla ilgili konularda çalışan derneklerin başarılı olduklarını söylemek güçtür. Bunun nedenini sadece birtakım yasal boşluk ya da kısıtlamalara dayandırmak kolaycı bir yaklaşım olur. İnsan hakları konusunda yeterli bilincin oluşmaması ve bu konuda faaliyet gösteren bazı dernek ve vakıfların tüm olaylara ideolojik yaklaşımları başarısızlığın ana etkenlerinden birkaçı olarak sayılabilir.

Türkiye´de insan haklarının önemi ve korunması konusunda yeterli bilincin oluşması çok önemlidir. Bu sağlanırsa devlete değil, bireye öncelik tanıyan ve bireyin korunması gerektiği inancını öne çıkaran demokratik anlayış yerleşir. Böylece insan haklarına olan duyarlılık artar.

Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Yorum Yap

Yazarın Diğer Yazıları