Sigaram ve oğlum…

08.01.2023 22:48

Doğduğum ilde en büyük yangını ben çıkardım desem kaç kişi inanır? …

Yemin ederim ki mahallemizde en büyük otluğu ben yakmışım.

Hem de yerden bulduğum atık bir izmariti yakayım diye, onlarca ot yığını birkaç dakikada kül oluvermiş.

Henüz 5-6 yaşlarındayken sigaraya duyulan bir merak işte.

Çocukluğumuzda sigara içenlerin “Adam “olduğunu düşünerek, “Biz neden adam olmayalım” duygularıyla iki dudağımızın arasına yerleştirdiğimiz izmaritleri yakabilmenin yollarını arardık gizliden gizliye…

Yaşıtım olan komşumuzun çocuğu Muammer ile, yerlere atılan birkaç izmarit topladık. Bunları yakmak için ateş lazımdı. Altı yaşında iki çocuk akılımızın erdiği kadar doğruca annemlerin tandır başına gitmiştik. Tandır ekmeğinden alırken kibriti de yürütmüştük.

Sonra ot yığınlarının dibine gelip saklı gizli, elimiz titreye titreye ağzımıza yapışan bir santimlik leş gibi kokan izmaritleri (gotik) yakabilmenin uğraşındaydık. Defalarca çaktığımız kibritlerin birçoğu rüzgârın etkisi ve elimizin titrekliğiyle sönüyordu.

Ya da biz öyle sanıyorduk…

Sonrasında ne olduğunu anlayamadığımız o alevleri görünce bağıra bağıra kaçmışız. Mahalle halkının tüm uğraşlarına rağmen onlarca ot yığınının kül olduğunu büyüklerden dinlerken yediğimiz azarın haddi hesabı yoktu.

Kısacası ben sigara ile 6 yaşında tanışmış, adamlığımı ot yakarak ilan etmiştim. Sonraki yıllarda delikanlılık, gençlik, olgunluk dönemleri sigara her an elimizde yaşamın bir parçası vazgeçilmezimiz olmuştu.

Hele o gençlik yıllarımızda, gömlek cebinden taşan sigara paketlerinin havasına ne demeli…

O gömlek ceplerinde gezdirilen sigara paketlerinin isimlerini saymaya gerek yok ama yaşamımda tattığım en içimli sigara Amerikalı gemi komutanın ikram ettiği altın paket rengindeki “Gold Marlboro” idi. Seksenli yıllarda Antalya açıklarında demirleyen Amerikan uçak gemisine basın ziyareti yapmıştık. Gemi komutanı bize altın renkli bax kutudan birer ikramda bulunmuştu. Virginia tütününden işlenen şarap ile yıkanıp özel işlemlerden geçen o sigarayı içince onca yıl içilenlerin zehir olduğunu anlamıştım.

Bizim kültürümüzde sigaranın çok ayrı özellikleri vardır. Şarkılara şiirlere, filmlere, romanlara, dertlere sevinçlere ortak olan bir acı duman işte.
Bu dumanı 6 yaşımdan itibaren 2008’e kadar hiç ara vermeden içmişliğim sürdü. İki kez mide kanaması geçirmeme rağmen sağlığımı bulunca bu illette gene devam etme riskini göze alan bir olarak sigarayı nasıl mı bıraktığımı anlatayım mı?

Benim için Milat olan 2008 senesi çok önemlidir.

O yıllarda günde 3 pakete çıkardığım ve anlamsızca içtiğim sigaradan kurtulmanın, bir çok yolunu aradım ama her defasında başarısızdım.
Ortaokula giden oğlum karşımda oturup, benim paketten ağzına bir sigara takmış, “Ya bana da bir paket alırsın, ya da sigarayı terk edersin” tehdidini savurmuştu.

Onun bu ciddi uyarısı karşısında biraz sinirlenmiş kısa zamanda kendisine şu sözü vermiştim, “Ben yarın bu illeti terk ediyorum, sen de bu zıkkıma asla bulaşmayacaksın” diye karşılıklı söz almıştık.

Ve öylede oldu. Oğluma verdiğim sözü tutalı tam 15 yıl olmuş. Herkesin sigarayı bırakmak için uyguladığı tedaviler, terapiler, bir yana ama ben bir gecede oğlumun uyarısıyla “Ağrıyı yakan Neron” olarak sigarayı bırakmıştım.
Sonraki yılarda yolda yürürken bile sigara içenler yüzünden kaldırım değişen ben, sigara içenlerden nefret eder hale geldim. Bir defasında şehirlerarası yolculukta sigarasını acelece içip yanıma oturan adam yüzünden 2 nolu ön koltuktan kalkıp en gerilerde yolculuk ettiğimden dolayı şimdilerde daha seçiciyim.

Kimseler alınmasın ama yanımda sigara tüttürenlere acıyor ve onlara alt sınıf olarak bakıyorum. Sevgili okurlarıma beni takip eden dostlarıma bir çift önerim var. Eğer sigara içiyorsanız sevdiklerinizi gözünüze getirin. Sevdikleriniz için sigaraya bu an, bu dakika itibariyle elveda deyin. Oğlunuzun, kızınızın, torunlarınızın hatırına, kendi sağlığınız adına bir iyilik yapın bir daha içmemek üzere kesin karar alınız.
Sigara bırakmanın ne doktoru ne ilacı ne de merhemi vardır.
Tek çare güçlü bir beyin, o beyinin değer verip düşündüğü sevdikleridir.
Ot yığınlarının yakılmadığı, sigaraların içilmediği sağlıklı günler dileğimle “Şerefe” diyorum.

Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Yorum Yap

Yazarın Diğer Yazıları