Sana şiirler yazdım Antalya’m…

27.09.2021 09:38

Mermerli de mendireğe oturup, sırtınızı Kaleiçi’ne dayadığınız oldu mu hiç?

Ben 2019’un bir Nisan sabahında mendireğe oturup, dayayınca sırtımı Kaleiçi’ne elime kağıdı ve kalemi alıp hislerimi anlatmışım…

Deniz çağırır mı bu kadar insanı?

Bu kadar seslenir mi yürekten?

Seslenirken, maviye çalan sesi,

Seslenirken maviye boyar,

Torosları, Akdeniz’i, herkesi…

Falezlerden bakarken Akdeniz’in ve Torosların büyüsüne kapılmamak elde mi?

2019’un Şubat’ı bir akşamüstü Atatürk Parkı'ndan Konyaaltı’nı seyredip, hislerimi kağıda dökmüşüm...

Tanrım, bu ne güzelliktir?

Toroslar oturmuş piyanonun başına akort basıyor…

Akdeniz kanun da, o mahur besteyi çalıyor…

Bulutlar şarkı söylüyor.

Konyaaltı’m, ne güzel dinliyor…

2016’da Kasım ayının bir akşamı, Tophane’den Kaleiçi’ni seyredip, o müthiş büyüye kapılı vermişim…

Sokak aralarında lambalar farklı yanıyor bu gece,

Uzaklardan bir şelale sesi geliyor bu gece,

Rüzgar kuytularda, anılar etrafımda dolaşıyor bu gece,

Tonda koyu bir mavi, mavinin üzerinde ışık benekleri var bu gece,

Derin bir nefes alıyorum geceden.

Antalya’m, içime doluyorsun sessizce…

2019 Haziran ayı Yedi Mehmet’in en köşe masasında önümde koca bir deniz, Antalya’m ve ben başbaşayız…

Gecenin tam içindeyim,

Bu akşam farklı biçimdeyim.

Deniz şelale olup akıyor içime,

Gece sanki gizlenmiş denizin içine.

Bir şiir yazıyor sanki mehtap,

En güzel yazıyı yazmış hattat,

Bu tabloya ne verilir ki ad?

Aşık oluyorum aç rakıyı Üstat…

1960’lı yıllarda denize dökülen 26 şelalemiz vardı, şimdi sadece Düden kaldı… Yalnızlığa isyan eden Düdenin derdine o kadar iyi anlıyorum ki…

Çok eski değil, dündü…

Akan sularla falezler, gürül gürüldü…

Tüm Antalya, portakal, yasemin, manolya, fuldü…

Şimdi denizden bakınca,

Bembeyaz köpükleri ile ışık saçan o şelaleler artık söndü.

Arkalarında ki beton yığını ise bir züldü…

Doğada, tek başına mücadele veriyorsun,

Bazen gürlüyor, bazen de susuyorsun…

İsyanında haklısın,

Çevrende ki tüm şelalelerin yok edilmesine sebep olanlar,

Yaptıklarından utansın…

 Yıllardır şelaleleri, yasemin, ful ve portakal çiçeği kokan sokakları, mahalleyi, mahallenin o güzel insanlarını, paylaşım, sevgi, vefa, ve daha bir çok önemli değerleri kaybettik…

Üzülmemek elde değil, fakat bardağa dolu tarafından bakarsak, bu çok çok önemli değerleri kaybetse de, yine de, yine de güzeldir Antalya’m…

Sırtını dayadın mı Toroslara,

İster motorize, ister yaya,

Al yanına Akdeniz’i,

Yol olmayan yerde yürü ki,

Bırak geçtiğin yerde izi.

Göreceksin, koylar dizi, dizi.

Birbiri ardına kucaklar sizi…

Antalya’mı Tanrım oya gibi işlemiş… O kadar ki yıllardır tüm betonlaşmaya rağmen, güzellikler sunmaya devam ediyor…

Konyaaltı’ndan çıktım yola,

Solumda koylar oya oya,

Beldibi, Göynük, Kemer,

Arkasından, Kiriş, Çamyuva, Tekirova,

Fasilis’te ver bir mola…

Tarih, deniz, güneş, doğa,

Davet ediyorlar sizi, muhteşem bir şova…

Uygarlığın beşiğisin sen Antalya…

Bu nedenle, üç öğün, yirmi dört saat, çeksen de içine, yine de doyamazsın güzelliklerine…

Hele Bir akşam alacasında hiç balığa çıktınız mı Antalya’mda?..  Gece adeta şarkılar söyler size…

Gece ışıltılı zarafetiyle,

Racon kesiyor  yine…

Nihavent makamının en güzel yerinde,

Gönlümde, beynimde, ta en derinlerde,

Sen bende, ben sende…

İşte bu nedenle, işte bu yüzden, işte doğdum kente, işte doğduğum kentin tüm güzelliklerine, İşte Antalya’ma aşığım ben…

Sıcağında kavrulurum…

Kumsalında iz olurum…

Sabahleyin, gün ortasında, gün batımında,

Her gün bin defa

Bin defa sana aşık olurum,

Antalya…

 

Yorumlar

  • 1

Mehmet Aytaç Küçükünal dedi ki;

2021-09-28 10:53:03

Emin kardeşim, Bir Antalyalı olarak gurur duydum. Muhteşem.

    Bir yanıt yazın

    E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

    Yorum Yap

    Yazarın Diğer Yazıları